Only me traduction Turc
21,491 traduction parallèle
You're the only one for me.
Bendeniz her daim mutluluk virüsüyüm.
You were only using me to get revenge on Senior.
Ondan intikam almak için beni kullandın.
I only dated her because she kept following me around.
Peşimi bırakmıyor diye çıkayım dedim.
You only approached me to do this, didn't you?
Bana sırf bunun için yaklaştın değil mi?
He only depends on me.
Sadece bana güveniyor.
Now, if only Rome could give me a few less words of encouragement and a few more soldiers, I might actually be able to take my country back from rebels like the Protestant John Knox.
Şimdi, Roma bana daha az cesaretlendirici ve biraz daha fazla asker verebilirse ülkemi isyancı Protestan John Knox gibi asilerden gerçekten geri alabilirim.
When she only gave him me, he had no more use for her.
Ona beni verdiğinde ona ihtiyacı yoktu artık.
I only took the bar because I needed a loan to open up my shop and my father wouldn't give me the money unless I did.
Sınava sırf dükkânımı açmak için borç alayım diye girdim. Yoksa baban para vermeyecekti.
I think I can help you, but I can only help you if you trust me.
Sanırım yardım edebileceğimi düşünüyorum ama bana güvenirsen yardım edebilirim.
You can only help me if you believe me.
Bana inanırsın yardım edebilirsin.
It was only cos you made me eat worms.
- Solucan yedirttiğin için böyle demiştim.
Doesn't it mean anything to you, that I am this raw nerve appealing to my only child to help me through this period?
Mahvolmuş hâldeyken tek evladımdan bu zor dönemde yardım istememin senin için hiçbir anlamı yok mu?
On my first day, he was the only one who would tell me I had a weird stain on my Thompson Twins T-shirt and, by the way, I shouldn't be wearing a T-shirt now that I'm working the front desk.
İlk gün Thompson Twins tişörtümde garip bir leke olduğunu ve resepsiyonda Thompson Twins tişörtü giyemeyeceğimi bir tek o söylemişti.
So, not only did you steal my lucky outfit, you've now ruined the image I had of me in my outfit.
Harika, hem uğurlu kıyafetimi çaldın hem kafamdaki uğurlu kıyafetli hâlimi mahvettin.
My mother taught me to only drink very expensive champagne.
Annem sadece çok pahalı şampanyaları içmem gerektiğini öğretti.
Only a man with no heart would say that to me.
- Bunu ancak kalpsiz biri söyleyebilir.
Oh, you're the only one who understands me.
Beni anlayan bir sen varsın.
It's the only way to convince Elizabeth to change her mind about naming me her successor.
Elizabeth'in, beni varisi olarak gösterme konusunda fikrini değiştirmenin tek yolu bu.
"Visit me in the dungeon. " You are the only one who can save our queen.
"Beni zindanda ziyaret et kraliçemizi kurtarabilecek tek insan sensin."
But more than I got from my mother, whose only gift was to leave me to die in the woods.
Ama beni ormanda ölüme terkeden annemden kalan hediyeden fazlası.
I could only feel me.
Sadece kendimi hissettim.
You're the only one who can help me.
Bana yardım edebilecek tek kişi sizsiniz.
This is only between him and me.
Bu yalnızca onunla benim aramda.
That is good. Apart from me, you are the only one they are safe with.
Benim dışımda, birlikte güvende olabilecekleri tek kişi sensin.
I told you, you're the only woman who ever did anything for me.
Benim için bir şeyler ifade eden tek kadın olduğunu söylemiştim.
Is this like a genie who gives you three wishes, only you're just giving me one?
Cin üç dilek hakkı veriyor, sen bana bir tane mi veriyorsun?
So, apparently, not only am I not good enough for my cheating wife, but no one in there wants me either.
Anlaşılan o ki ben, karımı aldatmak için yeterince iyi değilim ama kimse de beni istemedi.
I only knew what you showed me, and it was so... polite.
Tek bildiğim bana gösterdiklerindi ve onlar oldukça edepliydi.
Well, they can try, but the only way out of the Triangle is with me.
Deneyebilirler. Ama Üçgen'den çıkmanın tek yolu benimle beraber olmak.
You can only trust me again by being with me.
Bana yalnızca tekrar benimle birlikte olarak güvenmeye başlayabilirsin.
ME, TOO. YOU AN ONLY CHILD?
Tek çocuk musun?
Only difference between me and everyone else there is... I'm still alive, more or less.
Oradaki herkesle aramdaki tek fark ben hâlâ hayattayım.
When we ended, he just wanted to hurt me, so he took the only thing that mattered.
Evliliğimiz bittiğinde beni incitmek istedi. Önemsediğim tek şeyi benden aldı.
You only call me when you're in trouble.
- Beni sadece başın beladayken arıyorsun.
There's only a small window in which the English Navy cannot stop me.
İngiliz Donanmasının beni durduramaması için az bir zaman dilimi var sadece.
If anything happens to me, you and only you know where this is.
Bana bir şey olursa, Sen, sadece sen nerde olduğunu biliyorsun.
You understand you're only leverage for me, right?
Benim için bir kozsun anlıyorsun, değil mi?
If you cooperate with me, this will only take a few minutes.
İşbirliği yaparsan her şey birkaç dakika sürecek.
Joining these guys was the only thing that saw me through.
Tek çıkar yolum bu adamların arasına katılmaktı.
I am only here, because, in Eckhausen, the doors are closing on me one by one.
Burada olmamın tek sebebi, Eckhausen'de bütün kapıları yüzüme kapattılar.
Leaving me that cabin was probably the only decent thing he ever did for me.
Beni o kulübede bırakıp gitmesi benim için yaptığı en güzel şeydi galiba.
Only yesterday you told me to go home.
Daha dün evime gitmemi söyledin.
That's the only Way she would talk to me.
Benimle konuşmasının tek yolu buydu.
Sir, you only give it hack to OI he will shout at me.
En iyisi siz götürün yoksa bana bağırır.
In my whole career, only you two escaped from me.
Bütün kariyerim boyunca benden tek kaçan sadece ikinizsiniz.
I only drink it from a machine given to me by Howard Shultz.
Sadece Howard Shultz tarafından bana verilen makineden içerim.
So, you want me to get rid of it? It's the only way.
- Yani bebekten kurtulmamı mı istiyorsun?
- That you should find a gal like me, only taller, right?
Senin gibi bir adam bulmalıyım ama daha uzununu, değil mi?
The only reason, Meg, that I was even on that beach is because you wanted me to deal with Danny.
O gün o sahilde olmamın tek nedeni Meg senin Danny'nin icabına bakmamı istemendi.
You were the only one for me.
Sen benim için tekdin.
Someone told me I should only replace an old tattoo with something that means more.
Birisi bana, eski dövmemi sadece daha anlamlı bir şeyle değiştirmemi söyledi.