Opt traduction Turc
197 traduction parallèle
I have no choice but to opt for B, because only the hypothesis that history has meaning... allows me to go on living.
Çünkü yalnızca tarihin anlamlı olduğunu savunan hipotez hayatıma devam etmemi sağlıyor.
Thus, it had that to opt between Churchill and Halifax.
Geriye sadece Churchill ve Halifax kalmıştı.
Or would he opt to baby-talkk, or would... his instincts lead him to speakk Latin or Hebrew?
Veya atalarının dili olan Latince mi yoksa İbranice mi konuşacaktı?
Traunitz and I opt for the mother.
Traunitz ve ben anne diyoruz.
Am petrecut opt ani prin baruri, taverne si sãli de dans.
Sekiz yılımızı barlarda, batakhanelerde, dans salonlarında geçirdik.
Opt ani de concerte, si stadioane, arene...
Sekiz yıl da konserlerde, stadyumlarda ve arenalarda geçti.
Outmaneuvered on all counts, I opt to change the rules.
Bütün hesaplar boşa çıkınca kuralları değiştirmeye karar verdim.
- Anyone here want to opt out?
- Kabul etmeyen var mı?
I can stand here watching you try to destroy everything I've ever wanted in my life wanting to smash your face with my fists because you won't even make the slightest effort to opt for happiness and still know I love you.
Burada durup, gün be gün, yumruklarımla yüzünü dağıtma isteği duyarken hayatımda her zaman istediğim şeyleri yok etmeye çalışmanı izleyebilirim, çünkü, sen en küçük bir çaba bile göstermeyip, mutluluk ve seni hala sevdiğim gerçeği için bir çaba göstermeyeceksin. "
"The slightest effort to opt for happiness and still know that I love you!"
"mutluluk ve seni hala sevdiğim gerçeği için..." "... bir çaba göstermeyeceksin. "
I don't opt for happiness.
Mutluluk için çaba göstermezmişim.
I opt for happiness.
Ben mutluluk için çaba gösteririm.
James Caan doesn't opt for happiness.
James Caan, mutluluk için çaba göstermiyor.
More adventurous guests, of course, can opt for our jungle river cruise or for a close-up look at our majestic...
Maceraperest konuklarımız ormandaki nehir turumuza katılabilir... ya da bu görkemli...
Well, you know, as much fun as that was I've decided to opt for sanity.
Bu durum ne kadar eğlenceli de olsa akıl sağlığımı korumayı tercih ederim.
I opt no, thank you.
Değilsem kalsın, teşekkür ederim.
Yeah, well, I thought I'd opt out, actually.
Ben katılmayı pek düşünmüyorum.
What they've done is co-opt the local mythology by using advanced technology like the replicator to convince the people that they're the two Sages spoken of in the poem.
Yaptıkları replikatör gibi yüksek bir teknoloji sayesinde yerel bir efsaneyi kullanarak insanları şiirlerdeki iki bilge olduğuna inandırmak olmuş.
Heat we shall co-opt.
Birbirimizi dengeleyeceğiz.
I'll opt to tell you something.
Bir şey söyleyeceğim.
Not all of us would opt for the warm and fuzzy emotional connections over those of let's say, a more physical nature. You know?
Daha fiziksel bir doğa için ılık ve bulanık duygusal bağlantıları hepimiz seçmeme niyetinde değiliz.
Feel free to opt out of treating infectious patients or doing anything that makes you feel uncomfortable.
Enfeksiyonlu hastalara bakmayı veya seni rahatsız edecek... ... herhangi bir şeyi yapmayı reddetmekten çekinme.
Wbat's really interesting, and wbat's at tbe core of Unforgiven is tbe fact tbat baving a cbance of redemption He doesn't opt for redemption.
Asıl ilginç olan ve Affedilmeyen'in özünde yatan şey... nedamet getirme şansı olmasına karşın... bunu yeğlememesidir.
They get half-processed, and they opt for that "delayed entry". - I couldn't do it.
Prosedürün tam yarısına gelmişken de orduya giriş tarihlerini ertelemeye karar veriyorlar.
She implied that many couples when they opt to have children they're motivated to celebrate their union.
Dediğine göre, pek çok çift çocuk sahibi olmaya karar verdiğinde beraberliklerini evlilikle taçlandırmak isterlermiş.
I'm just glad I didn't opt for the surgical Velcro when they put my skull back together.
Kafatasımı toplarken cerrahi cırt cırt seçmediğime seviniyorum.
If you opt for transplant surgery, that is your choice, but the hospital maintains a very strict policy with regard to cash patients.
Eğer organ naklini yaptırmayı seçerseniz bu sizin kararınızdır. Ama belirtmek isterim ki hastanemizin nakit ödemeler konusunda sert önlemler almıştır.
He wants to co-opt them, he wants to make them the key, if you will to the new
Onları kazanmak istiyordu, onları yeni oluşturduğu...
If you co-opt local enforcement, the story could leak.
Yerel yetkililerle işbirliği yaparsak hikaye sızabilir.
If your heart's not in it, feel free to opt out.
Eğer bunu kalpten istemiyorsan, dışında kalmakta özgürsün.
And, uh, opt to ignore, okay?
Ve, aa, görmezden geliyorum, tamam mı?
It's a good thing, you have decided to opt out yourself.
Evlenmekten vazgeçmen iyi olmuş.
I OPT FOR
ACİL DURUM
The drug's quality was just shit, so we thought we'd opt out.
Uyuşturucunun kalitesi berbattı yapmamayı düşünüyorduk.
Men tend to opt for drug-based pain relief.
Erkekler ilaç kaynaklı ağrı kesicilere güveniyor.
If they were options, chances are we'd opt out.
Seçeneğimiz varsa büyük ihtimalle katılmaktan kaçardık.
A family that didn't always opt out.
Her etkinlikten kaçmayan bir aile.
Guess he didn't opt for the Temple.
Sanırım tapınak için karar veremedi.
Well, when your life is in danger, you scare to death and always opt for the easiest thing.
Bak, hayatın tehlikedeyken, ölümden korkuyorsun sen ve hep en kolay yolu seçiyorsun.
If it helps... I believe your wife was about to opt for this one.
Eğer yardımcı olacaksa sanırım eşiniz bunu almak istiyordu.
I mean, do I follow my heart or opt for security?
Demek istediğim, kalbimi mi dinleyeyim yoksa güvenliği mi seçeyim?
You think if you act like Dr Sad Sack, the patient's gonna opt out of surgery, and I'll have to spend yet another week with a man who has such an attachment to his gallbladder that, left to his devices, he would rent a room and have sex with it.
Eğer Dr. Üzgün Torba gibi davranırsan, adam ameliyattan vazgeçecek, ben de ; kendisine bırakılsa, oda tutup, seks yapacak kadar safra kesesine bağlı olan bir adamla, bir hafta daha geçirmek zorunda kalacağım.
I opt for the couch.
Kanepeyi tercih ederim.
- You can still opt out if you want.
- İstiyorsan hala gidebilirsin.
Maybe they were trying to co-opt her powers for themselves.
Belki, güçlerini kendilerine göndermeye çalışmışlardır.
They can all opt out of the Unit tomorrow if they want - well, except for Bob - and come work with us.
İsterlerse hepsi yarın birlikten ayrılıp... Bob haric. ... bizimle calısabilir.
If you opt against the surgery and leave, it's just a matter of time.
Ameliyat olmamayı seçip ayrılırsanız, bu sadece zaman sorunu olacak.
You can opt out.
- Cekilebilirsin.
Opt out.
- Cekil.
- Did you opt to go to Kulmhof? - Ja. No, I asked for Wartheland.
Kulmhof'a gitmeyi siz mi tercih etmiştiniz?
Can I opt out?
Beni bağışlayın.