Option one traduction Turc
488 traduction parallèle
Option one is beginning to sound better.
Birinci seçenek kulağa daha iyi gelmeye başlıyor.
Option one :
Birinci seçenek :
He knows there's only one option : confess.
Tek seçenek olduğunu biliyor ; itiraf etmek.
You have only one option :
Tek sorumluluğun var :
The option to override automatic detonation expires in T minus one minute.
Otomatik patlamayı iptal seçeneğini kullanmaya Z eksi bir dakika var.
It's a one-way option, theirs.
Karar, onlarin. Ne?
That leaves one option
Geriye tek bir seçenek kalıyor.
Unfortunately, I have only one option left, and it's a long shot.
Ne yazık ki elimde tek bir seçenek var, ve bu da zor bir ihtimal gibi görünüyor.
- There's really only one option.
- Sadece tek seçeneğim var.
You have the option of taking up the wall-to-wall and buying one of those Swedish accent rugs.
Duvardan duvara haliyi kaldirip Isveç halilarindan alma sansin var.
In my opinion, you have only one option.
Bence, senin tek bir seçeneğin var.
Now, apart from changing your identity and fingerprints, there's one other option - you can go to prison.
Şimdi, parmak izlerini ve kimliğini değiştireceğiz. Başka bir seçeneğin daha var - oda hapis.
There is one other option I'd like you to consider.
Düşünmeni istediğim başka bir seçenek daha var.
That's one option.
Bu bir tane seçenek.
One option is to establish guidelines to keep people at high risk from donating blood.
Bir seçenek, yüksek riskteki kişilerin kan bağışından ayrılmasını sağlayacak rehberler hazırlamak.
Now, there is one other option but it means performing an unauthorized procedure.
Bir seçeneğimiz daha var ama bu henüz onaylanmamış bir tedavi.
There is one other option.
Başka bir çözüm yolu daha var.
Option number one :
İlk seçenek :
One option is donating it to a burn center.
Seçeneklerden biri de, yanık merkezine göndermek.
- That's the one unavailable option.
Her şeyin aynı kalmasını istiyorum. - Maalesef bu, senin için mümkün olmayan tek seçenek.
As far as I'm concerned, there is only one option.
Bildiğim kadarıyla sadece bir seçenek var.
That's one option.
Bu bir seçenek.
- We only have one option!
— O halde tek seçeneğimiz var.
Well, there is one other option for Bradley's centennial date.
Bradley için senden başka bir aday var.
There is another option that one is obligated to point out.
Size söylemem gereken bir seçenek daha var efendim.
- I can think of one option.
Bunu düşünebilirim.
We have only one option.
Tek bir seçeneğimiz var.
I vote for option one.
Ben ilk seçenekten yanayım.
There is one option.
Tek bir seçenek var.
There is more than one option here
Burada birden fazla seçenek var.
Levritt wanted to make sure that I had only one option available to me.
Levritt benim için sadece bir tercih olduğundan emin olmak istemiş.
If you want to survive, you only have one option.
Yaşamak istiyorsanız, sadece tek seçeneğiniz var.
- I could kill the three of you. - That's one option.
- Seni üç öldürebilir - bir seçenek budur.
That we know that once you choose something, one man, one great apartment, one amazing job, another option goes away?
Bir şeyi bir kez seçtiğimiz zaman bir erkeği, harika bir daireyi, inanılmaz bir işi diğer seçenekler elimizden gidiyor mu?
I do have one other option I can offer you, Jack.
Sana önerebileceğim bir seçenek daha var, Jack.
So we got only one option. We have to talk to a professional lawyer.
oda profesyonel bir hakime danışmalıyız.
Sam, there's one option we've never talked about.
Sam, henüz konuşmadığımız bir seçeneğimiz daha var.
Tha s one option, yeah.
Evet, bu bir seçenek.
I think there's only one option.
Sanırım bir seçenek var.
We had only one option.
Tek bir seçeneğimiz vardı.
I fear there may be only one option if I can't find a way to bring these girls together.
Eğer bu kızları bir araya getirecek bir yol bulamazsam. Sadece bir seçenek olduğunu hissediyorum.
And we've only got one option.
Ve yalnızca bir seçeneğimiz var.
There's only one more option, okay?
Sadece bir seçenek daha kaldı.
I don't know anything about lifting, so that just leaves us the one option.
Kaldırmak hakkında bir şey bilmiyorum, geriye sadece tek seçenek kalıyor.
Now, if you prefer to return to Judge Stanton and explore your other option, which I understood to be jail time, then you may. But know one thing.
Yargıç Stanton'a geri dönüp, diğer seçeneği gözden geçirmeyi tercih edebilirsin ki, anladığım kadarı ile diğer seçeneğin de hapis yatmak gibi gözüküyor.
WELL, THAT'S ONE OPTION.
Bu da bir seçenek.
You have that one option, all right?
Sadece bir seçeneğin var, tamam mı?
The other option turned out to be a one - in - a - million shot, sir.
Diğer seçenek milyonda bir gibi gözüküyor, efendim.
That's one option
Bu seçeneklerden biri
- That's one option. - You know what I mean.
- Şey, bu da bir ihtimal.
We have one option left.
Geriye tek seçeneğimiz kalıyor.
ones 44
one day at a time 90
one moment please 57
one more time 797
one day 2293
one month later 23
one thing at a time 106
one more 931
one more shot 23
one year ago 42
one day at a time 90
one moment please 57
one more time 797
one day 2293
one month later 23
one thing at a time 106
one more 931
one more shot 23
one year ago 42
one more day 57
one more hour 17
one more chance 34
one hundred 76
one step at a time 173
one more minute 37
one moment 967
one more thing 865
one more round 22
one more drink 18
one more hour 17
one more chance 34
one hundred 76
one step at a time 173
one more minute 37
one moment 967
one more thing 865
one more round 22
one more drink 18
one and two 35
one second 1230
one sec 340
one night 558
one at a time 318
one time 516
one week 142
one game 29
one point 33
one's missing 20
one second 1230
one sec 340
one night 558
one at a time 318
one time 516
one week 142
one game 29
one point 33
one's missing 20