Outrage traduction Turc
835 traduction parallèle
This is outrage - we've been hoaxed again -
Tam bir rezalet. Yine kandırıldık.
This is an outrage.
Bu bir rezalet.
In the meantime, you expect our children to read of outrage and murder.
Bu arada çocuklarımızın nefret ve cinayetten başka bir şey okumamasını bekliyorsunuz?
Its an outrage. I ´ mm going to finish my dinner.
Bu bir rezalet. Ben önce yemeğimi bitireceğim.
Do you mean to say Mr Chang is responsible for this outrage?
Yani bu rezaletin sorumlusu Bay Chang mi demek istiyorsunuz?
Captain Harvey, tell him that the world will be informed of this outrage.
Yüzbaşı Harvey, ona bütün dünyanın bu rezaletten haberdar olacağını söylemenizi istiyorum.
This is an outrage. A man in your position.
Senin pozisyonunda ki birisi için bu bir rezalet.
An outrage!
Terbiyesiz!
It would be an outrage if we were to lose... what we have fought for... with so much labor, so much worry... so much sacrifice, and so many privations.
Eğer kaybedersek nefret uyandıracak... savaştığımız şey... çok çalışarak, çok kaygılanarak... çok fazla özveriyle, ve çok fazla yoklukla.
- I think her presence here is an outrage.
- Burada bulunması bir rezalet.
- It is an outrage.
- Bir rezalet.
- This is an outrage!
- Bu yasal değil!
It's an outrage a man can't stand up for law and order...
Demek insan adaletin yerini bulmasını isteyemeyecek.
What's his latest outrage?
Son marifeti ne?
- Our men can't lay a hot iron in the eyes of a tax dodger without getting an arrow in the throat. It's an outrage!
- Adamlarımız boğazlarına ok yemeden kimsenin gözüne sıcak demir basamaz oldu.
But it's an outrage!
Ahlaksızlık bu!
" and any outrage we have a mind to do.
"James Smith ve Conococheague'nin Siyah Çocukları."
- This is an outrage.
- Bu bir rezalet.
I never heard of such an outrage.
Ben böyle rezalet görmedim.
... because it's the goldangedest, dad-blastedest, con-sangedest outrage ever perpetrated on a law-abiding citizenry in the whole history of the world.
... çünkü bu, tarihte, kanunlara uyan vatandaşlara karşı en korkunç, en insafsız, kahrolası bir dehşettir.
... the dad-blamedest outrage ever...
... dünyadaki en korkunç zorbalık...
Well, sir, it's an outrage.
İnanın, zorbalık.
It's an outrage.
Rezalet.
Oh, it's an outrage.
Oh, bu zulüm.
- What's the meaning of this outrage?
- Bu çılgınlık da nedir?
Are you the ringleader of this outrage?
- Hayır, burada değil. - Bu çapulcuların başı sen misin?
Indifference, outrage, contempt would be the feelings of Dave not only as a Jew, but the way I feel as a man, an American. - Is that right, Ma?
Soğukluk, hakaret, aşağılama sadece bir Yahudi olarak değil, bir insan ve bir Amerikalı olarak benim hissettiğim şekilde hissediyordur.
It's an outrage!
Resmen rezillik!
- An outrage, that's what I think.
- Bu bence zorbalık.
It's an outrage against art and a threat to public safety.
Bu sanata hakarettir ve kamu güvenliğini tehdit ediyor.
- This is an outrage!
- Ölçüyü kaçırıyorsunuz ama!
This is an outrage.
Bu bir hakaret.
You hear, an outrage.
Duydunuz mu, bir hakaret.
Furthermore, I wish to know who was responsible for last night's outrage at the Place de Neanne.
Ayrıca dün gece Nesle Kapısı'ndaki rezaletten kim sorumlu bilmek istiyorum.
It's simply an outrage.
Bu resmen rezalet.
Moreover, we, the ladies of Cayenne, regard it an outrage that this man Ringo, a notorious murderer, should be received practically with honour and allowed to sit in state in our finest saloon.
Öyleyse, biz, Cayenne'nin bayanları. Ringo denen bu tanınmış katil Büyük bir gururla kabul ediliyor ve en iyi salonumuzda oturmasına izin veriliyor.
What's the meaning of this outrage?
Bu da ne demek oluyor böyle?
- Any destruction would be an outrage a betrayal of science.
- Herhangi bir yıkım bilime ihanet olur.
Your vanity is ridiculous... your conduct an outrage, and your presence... in my house utterly absurd!
Kibirliliğin gülünç, kurduğun münasebet akıl alır gibi değil, ve evimdeki varlığın tam bir saçmalık!
Was he the victim of some revolutionary outrage?
Devrimci bir öfkenin mi kurbanı oldu?
It's an outrage.e
İnanılmaz bir şey.
It's an absolute outrage!
Bu kesinlikle hakaret!
- I see you are a captain from taking pictures. - lt's an outrage.
- Seni resimlerden tanıdım yüzbaşı.
So you challenge outrage hunger, poverty persecution and slandering.
Bu yüzden öfkeye, açlığa, fakirliğe, zulüm ve iftiraya meydan okuyorsunuz.
Somebody please explain this outrage.
Lütfen biri bu deliliği açıklasın.
And moved by an impulse of pity and decency, he was about to cover that poor, young body with a serape when Major Dabney entered, and Dabney, in blind fury and outrage, opened fire upon him, wounding him grievously twice.
ve acıma ve merhamet duygusuyla, çıplak cesedin üstünü bir örtüyle örtmek isterken Binbaşı Dabney içeri girdi, ve Dabney, öfkeden gözü döndüğü için, iki kez ateş edip onu vurdu.
This is an outrage.
Adam hırsızlık yapıyor.
- What an outrage!
- Nasıl bir zulümdür?
This is an outrage!
Bu bir rezalet!
It's an outrage.
Bir rezalet.
I'll not stand for such an outrage.
Böyle bir ayarlama yapılırsa, ben...