Pencils traduction Turc
649 traduction parallèle
♪ Stapler, ten pencils ♪ ♪ Paperback copy of Arabian Nights ♪ ♪ Dog bone, remote control ♪
Zımba, on tane kalem, Arabian Nights'ın karton kapaklı baskısı köpek kemiği, uzaktan kumanda
That's why they put rubber on the ends of pencils.
Bu yüzden kalemlerin başına silgi koyuyorlar.
Get pencils and paper, quick!
Çabuk kağıt kalem verin.
He just sits in the bunkhouse sharpening his pencils.
Oda yatakhanede oturmuş habire kalem yontuyor.
I know where they are, without any old maps, or scratches, or spiders, or pencils.
- Sana nerede olduklarını gösterir. - Nerede olduklarını biliyorum. Kağıda, kaleme, çizgilere gerek yok.
When I have a house of my own, it's going to be full of well-sharpened pencils.
Bir evim olduğunda ucu açılmış kalemle dolu olacak.
Just a pile of papers to shuffle around, and five sharp pencils... and a scratch pad to make figures on, maybe a little doodling on the side.
Karıştırmak için bir deste A4 kağıdı. 5 keskin uçlu kalem ve çizip durman için karalama kağıtları. Kenarına gelişigüzel yazılar yazılan.
To me, a claims man is a surgeon, that desk is an operating table... and those pencils are scalpels and bone chisels.
Bence talep yöneticisi doktor gibidir. Ve masası ameliyat masası, kalemleri ameliyat bıçağı ve kemik keskisidir.
- Sell pencils.
- Şapka yap - Kalem satarsın.
Sitting in your study sharpening pencils, listening to music.
Masanda oturup kalemlerini açarak, müzik dinleyerek...
I could have been on the covers of matchboxes, pencils... anything you can think of.
Kibrit kutularında, kalemlerde yazılırdı adım aklına gelen her şeyde.
Get your pencils out, boys.
Kalemlerinizi çıkarın çocuklar.
Books and paper and pencils.
Kitap, kağıt ve kalem.
The thick, shiny paper and the pencils out of the sixpenny tray.
Kalın, parlak kağıt ve altı penilik kurşun kalemler.
Everyone must surrender his pencils by dinnertime.
Yemek vakti herkes kalemlerini saklasın.
I shall buy you a box of pencils and a ledger for a wedding present.
Düğün armağanı olarak sana bir kutu kurşun kalem ve bir muhasebe defteri alacağım.
I sharpened all your pencils, and the new manila envelopes are in there.
Bütün kalemlerinizin uçlarını açtım, yeni gelen büyük zarflar da orada.
Want some rubber strings tooth-brushes, pencils, brushes?
Almak ister misiniz? Diş fırçası, fırça, kalem...
Pencils, rubber strings, tooth-brushes, brushes?
Kurşun kalem, silgi, fırça diş macunu, diş fırçası?
Rubber strings, tooth-brushes, pencils Scrubbing brushes
Silgiler, diş macunları, kurşunkalem tahta fırçalar
I had to buy pencils.
Kalem satın almak zorunda kaldım.
Your American negotiators just broke three pencils in sharp fighting for Pork Chop Hill.
Amerikalı pazarlıkçılar üç defa kalem kırmış. Domuz Budu Tepesi'ni ele geçirmek adına.
Get pledge cards into their hands, and don't forget the pencils.
Ant kartlarını ellerine tutuşturun, kalemi de unutmayın.
And tell Captain Swanson to have plenty of paper and pencils on board.
Kaptan Swanson'a söyleyin, gemide bol miktarda kalem-kağıt bulundursun.
My time pencils.
Zaman kalemlerim.
My wife will be selling pencils.
Karım kalem satacak!
You'll find paper and pencils in your desks.
Sıralarınızın içinde kağıt kalem bulacaksınız.
And they've eaten nothing but coffee and pencils in all that time. - Excuse me.
Bütün bu süre boyunca sadece kahve içip kurşunkalem yediler.
A couple of good rights to that eye... you can buy him a tin cup and some pencils.
O göze birkaç sert darbe daha alırsa... kesinlikle kör olur.
Listen... the doc said if you take a couple more bangs on that left eye... you'll end up selling pencils.
Bak... doktor, sol gözüne birkaç yumruk daha yersen... kör olacağını söylüyor.
If they did not have pencils, they made paper dolls.
Kurşun kalem bulamadıklarında. Figürleri kağıttan yırtarak yapıyorlardı.
Would you please provide some pencils and erasers?
Kalem ve silgileri hazırlayabilir misiniz?
- Pencils?
- Kalemler?
Tables are meant for holding pencils.
Masalar kalemleri üzerlerinde tutarlar.
You always dropped pencils and things.
Kalemlerinin falan düşürüp dururdun.
Fräulein, would you be good enough to get some pencils and some notebooks... and we'll soon find out who's speaking the truth.
Hanımefendi, birkaç kalem ve defter getirebilir misiniz? Böylece, kimin doğru söylediğini hemen öğreniriz.
Spend the rest of my life pushing pencils for some architect.
Mimarlığa dönüp hayatının geri kalanını kalem tutarak geçir.
These guys may take six months just to sharpen their pencils.
Bu heriflerin fitillerini ateşlemesi bile altı ayı bulur.
He's gotta sign a paper because a man with only one arm is a cripple, and- - and all he can do is go around selling pencils!
Bir kağıt imzalanmalı! Çünkü adamın kolunu keserseniz sakat kalır. Ve sonra da tek yapabileceği iş kalem satmak olur.
I always thought you had lots of crayons and pencils in your satchel.
Her zaman çantanda bir sürü boya ve kalem taşıdığını zannederdim.
Pencils ready!
Kalemleri hazırlayın!
If he wants to try to deck that, he'll end up selling'pencils.
Bu hızda binmeye çalışırsa. Sonu kalem satmak olur.
- Have some pencils.
- Birkaç kurşun kalem al.
You'll be sellin'pencils at the corner of State and Lake if you can get a permit from the new sheriff.
Şayet yeni Şerif izin verirse State ve Lake Caddesinde kalem satıyor olacaksın.
Rachel, could I have one of your eyebrow pencils?
Rachel, göz kalemlerinden birini alabilir miyim?
General, what we want to do is to print, "I shall return"... on candy bars, matchbooks, chewing gum, sewing kits and pencils, and drop them on the Philippines to boost morale.
General, yapmak istediğimiz şey "Geri döneceğim," yazısını çubuk şekerlerin, kibrit kutularının, sakızların dikiş setlerinin ve kalemlerin üzerine bastırıp bunları moral vermek için Filipinlere bırakmak.
I've already given away eight pencils, two hula dolls and an ashtray and I've only taken in $ 15.
Daha şimdiden sekiz kalem, iki bebek ve bir küllük verdim... ama sadece 15 dolar kazandım.
It gives you a thrill, like knocking over pencils and picking up papers.
Sana heyecan veriyor, kalemleri devirmek, kağıtları toplamak falan.
Pencils, knives...
Kalemleri, bıçakları...
We dropped our pencils.
- Evet.
You've all got your pencils.
Kağıdınız, kaleminiz önünüzde.