Pitchfork traduction Turc
176 traduction parallèle
Sheriff, did you ever hear about the fix a man was in... when he was comin'down the road with a pitchfork on his shoulder... and a farmer's dog ran out and bit him on the leg?
Şerif, bir adamın düştüğü güç durumu anlatan hikayeyi hiç duydunuz mu? Hikaye'de adamın biri omzunda yaba ile yürürken çiftçinin köpeği adamın bacağını ısırıyor.
Well, then you probably don't recall... that in defending himself... he stuck one of the prongs of the pitchfork into the dog and killed him.
Adam kendini savunurken yabanın çatalı köpeğe saplanıyor ve adam köpeği öldürüyor.
Now, Sheriff, let's just suppose that my two defendants here... were like that man with a pitchfork... only, let's say, they've got a knife.
Şerif, farz et ki buradaki sanıklarım omzunda yabası olan adam. Tek fark yaba yerine bıçak var.
He kept jabbing at me with that pitchfork.
O yabayı bana batırıp durdu.
- That's for the pitchfork.
- Bu, o yaba için.
Ah, no pitchfork. Use your hands.
Tırmığı kullanma, elinle götür.
I could take that pitchfork myself, and- -
O yabayı kendim de alabilirim.
Anybody that can carry a pitchfork is gonna be out looking for you.
Eline bir tırmık alan herkes her yerde sizi arayacak.
The sunrise would have killed her, but one of the men had gouged out her eyes with his pitchfork, and so, she survived.
Güneş ışığı kızı öldürürmüş, adamlardan biri de yabasıyla kızın gözlerini oymuş.
But say you landed someplace with a pitchfork.
ama diyelim ki bir yere elinde yaba ile indin...
She grabbed a pitchfork and struck the village eldest, that creep.
Yabayı kaptığı gibi köyün en yaşlısı o yaltakçıya indirivermişti.
He stuck the pitchfork in the hay.
Yabayı samanların arasına koydu.
And someone stabbed her in the belly with a pitchfork.
Derken biri karnına tırpan sapladı.
Every time I see one of those things, I expect to spot some guy in red with horns and a pitchfork.
Her zaman şu üç çatallı ve kırmızılı adamları görmek isterdim,
- Get it with your pitchfork.
- Tırpanınla al.
Pitchfork means an assassin or something.
Tırmık, katil falan anlamına geliyor.
Gettin'out my pitchfork
Yabamı ortaya çıkarıyor.
ONLY ONE IN THE WHOLE KIDDIE GANG KNOWS HIS ASS FROM A PITCHFORK.
Bu çetenin içinde kafası çalışan bir tek o var.
- No, don't look for the pitchfork and pointy tail.
- Hayır. Yaba ve kuyruk aramayın.
Devil with horns poking you in the butt with a pitchfork?
Çatalıyla kıçını dürten boynuzlu bir şeytan?
Nice pitchfork.
Güzel bir dirgen.
A cart, a horse, a pitchfork, a plow.
Bir araba, at bir yaba, bir pulluk.
"I'll stick this effing pitchfork up your hole." That was another one.
"Bu'k'tiğimin dirgenini deliğine sokacağım." Bu da bir başkasıydı.
You swing a pretty mean pitchfork.
- O saman tırmığını oldukça iyi salladın.
Pitchfork!
Pitchfork!
And if a chap with horns and a pitchfork comes looking for you, we'll blame me, all right?
Boynuzlu ve eli yabalı bir adam seni almaya gelirse suçu ben üstlenirim, tamam mı?
- Stick him with the pitchfork!
- Dirgeni batır ona.
Man, if we had eye power like those kids in that movie... we could read the adults'mind and tell their secrets... and make'em pitchfork each other and junk!
Şu filimdeki çocuklar gibi gücümüz olsaydı yetişkinlerin zihinlerini okuyup sırlarını ortaya dökerdik ve birbirlerinin oralarını buralarını dirgenletirdik.
Quite impressive for a farmer with a pitchfork, wouldn't you say?
Eli dirgenli bir çiftçi için bayağı etkileyici, değil mi?
... the sack will fall on the pitchfork and send me out the window... ... and on the way to freedom, so step back.
... çuval dişli küreğin üzerine düşecek ve beni camdan dışarı fırlatacak böylece özgür olacağım, şimdi geri çekilin.
Get off this patio, get back to the barn... ... get a better pitchfork.
Bu avluyu terket, ahıra geri dön daha iyi bir dişli kürek bul.
Pitchfork.
Bahçe çatalı.
When he opened his eyes, I ran a pitchfork right through his neck
Gözlerini açtığında bir dirgeni, tam boğazına soktum.
They hate you from your hooves to the top of your pitchfork.
Mide iltihabından tırmığına kadar senden nefret ediyorlar.
That "hooves" and "pitchfork" part.
"Mide iltihabı" ve "tırmık" kısmına.
Killed it. It was thrashing and rolling in the river, trying to get out. So I took the pitchfork and shoved it in its neck.
Onukovaladım ve o dabayanıkovalıyordu, sonra inledi ben de onu öldürdüm.
Or send your youngest son after me with a pitchfork.
Ya daneil gibi bıçağa sarılmalı.
Oh, well I guess that explains the pitchfork.
Oh, ben dirgen açıklar sanırım.
It's not a pitchfork, it's a trident.
Bu bir yaba değil, bir trident olduğunu.
Maybe I'll get you a pitchfork for Christmas, so we can put you on a can of Underwood ham.
İyisi mi sana bir yaba getireyim de tam olsun.
It looks like the devil's pitchfork itself.
- Şeytanın yabasına benziyor.
All I know about him is that he's held a pitchfork before.
Onun hakkında bildiğim tek şey önceleri diren tuttuğu.
Not to drink moonshine and pitchfork next to hand.
İçki içmek yok.
I said it was a pitchfork, not a rat's tail.
O bir yabaydı, fare kuyruğu değil.
Many in the Church take the Devil quite literally... but I think of him as a symbol of temptation, not as a beast with a pitchfork and horns.
Kiliselerin çoğu Şeytan'ın varlığına inansa da, ben onun boynuzlu elinde yabası olan bir yaratık değil, baştan çıkarmanın sembolü olduğunu düşünürüm.
Looks like a pitchfork.
Yabaya benziyor.
It is a pitchfork.
Evet yaba.
If you don't get your fucking thumb down... I'm gonna run this pitchfork through it.
Şu kahrolası parmağını indirmezsen... tırmığı saplarım haberin olsun.
Let the damned Albanians rot on a pitchfork.
Kahrolası Arnavutlar yabanın üzerinde çürüsünler.
Whore with a pitchfork.
Yabanlı orospu.
'This dude's holding a pitchfork and he looks like he never smiles.
Adamın elinde tırmık vardı ve hiç gülmeyen biri gibiydi.