Port traduction Turc
4,965 traduction parallèle
Christ, looks like we've got fuel vapour coming out the port wing,
Tanrım, iskele tarafından yakıt buharlaştırma borusu sallanıyor gibi görünüyor.
We still got the auxiliary tanks in both wings, but the port wing auxiliary lines are severed,
İki kanatta da yedek tanklarımız hâlâ var,... ama iskele kanadı yedek hatları parçalandı.
It's our port engines, they're causing too much drag!
İskele motorları yüzünden. Fazlalık yapıyorlar.
Put the rudder full to port, Feather engines two and four and full throttle on three,
İniş için kumanda et. 2 ve 4 numaralı motorların gücünü azaltın,... 3'e tam gaz verin. - Kurtulamayacak.
You're due in Port-Au-Prince at noon if we're gonna make your appointment.
Öğle vakti Port-au-Prince için dolusunuz. Randevu ayarlarsanız diye söylüyorum.
Port wine stain.
Porto şarabı lekesi.
I mean, if Uncle Sam's going to throw money around like a drunk sailor, I'm going to be at the port with my skirt hiked up.
Eğer Sam amca sarhoş bir denizci gibi para saçacaksa ben de limana gider, eteğimi kaldırırım.
Enemy sighted off the port quarter!
Sol çeyrekten düşman görüldü!
Master gunner, roll out the port cannons!
Topçu başı, topları hazırla!
If a man does not know what port he's steering for, no wind is favourable to him.
Bir kişi hangi limana gittiğini bilmiyorsa hiçbir rüzgâr kendisine hoş gelmez.
- He runs the port, doesn't he?
- Limanı idare ediyor, değil mi?
You got an online girlfriend in every port, 007?
Her limanda online bir sevgilin var mı bari, 007?
You entered this country through the Port of New Orleans in 1898, is that correct?
Bu ülkeye New Orleans Limanı'ndan 1898 yılında giriş yaptınız, doğru mu?
Okay. Uh, now just find a USB port.
Şimdi bir USB girişi bul.
I have to get back to the port.
İskeleye geri dönmem gerekiyor.
Well, um, we took a look at your previous incision and decided to place the xiphoid port lateral to that.
Hmm, önceki kesiklerinizi inceledik ve Xiphoid portunun bunun yanına koymaya karar verdik.
He's riding round the port on his bicycle.
İskelenin etrafında bisikletini sürüyordu.
My man in the port of Dubai says payment was sent last week.
Dubai limanındaki adamım ödemenin geçen hafta yapıldığını söyledi.
They operate a port in New Orleans.
New Orleans'da bir liman işletiyorlar.
They're a majority owner of a port in New Orleans.
New Orleans'taki limanın sahipleri.
The port of Houston.
Houston limanı.
The Hanar Group hired Zanetakos to bomb the port.
Hanar Grup Zanetakos'u limanı bombayı limanda patlatması için tutmuş.
This port is 25 miles long.
Liman 40 km uzunluğunda.
They specialize in converting warehouses in port cities all over they world.
Dünyanın her yerindeki liman şehirlerde depo çekip çevirmede uzmanlaşmışlar.
- Carrie worked the Norfolk side of the Port Authority case a few years ago, made Fornell look good.
- Carrie birkaç yıl önce Liman Müdürlüğü davasında çalışarak Fornell'in başarılı görünmesini sağlamıştı.
You bring me dice that can be bought at any French port for five sous a piece.
Herhangi bir Fransa limanından beş kuruşa alınabilecek bir zar getirmişsin.
There's enough in there for a train to the port and a ticket on the boat.
Seni limana götürecek trene ve gemi biletine yetecek kadar var.
He's in charge of the port of New York.
New York limanının müdürü.
Henry will be back shortly with your glass of port, your apples and salted biscuits.
Henry, tuzlu bisküvileriniz, elmalarınız ve bardaklarınız ile kısa zamanda dönecek.
It's the first two letters of the port city.
Liman şehrinin ilk iki harfi.
- We Should leave the port.
- Bu Limandan gitmeliyiz.
We can't lose them at East port.
Doğu limanında onları atlatabiliriz.
Once again, this is the 528 leaving Nyack for Port Authority Bus Terminal.
Bu 528 nolu Nyack'tan ayrılıp liman otobüs terminaline gidecek olan araçtır.
Off the port quarter!
İskele tarafından geliyorlar!
We've been having brownouts ever since we left port.
Yola çıktığımızdan beri voltaj düşüklüğü var.
Nothing showed up at Delia's either. a PO box in Port Hardy, BC, addressed to Jane Buck.
Delia onunla hiç görünmemiş. - Overstock sitesi onu posta kutusuna koyup Jane Buck'ın adresine, Port Hardy BC'ye göndermiş.
- It's four hours to Port-au-Prince.
- Port-au-Prince'e gitmek 4 saat sürüyor.
Why didn't you come to the port?
Neden limana gelmedin?
Charlie carrier is 45 degrees off the port bow.
Charlie Gemisi iskele başının 45 derece dışında.
UK, Spain and Morocco seen from the port of Algeciras.
Birleşik Krallık, İspanya ve Fas kontrolünde. Algeciras Limanı'ndan görünüm.
You think they'd let us leave the port just like that?
Limandan öylece ayrılmamıza izin mi verecekler sanıyorsun?
So what? Remember that guy at the port?
- Limandaki adamı hatırladın mı?
We go after the kid, meanwhile his shipment comes in through the port.
Biz çocuğun peşinden giderken kendi siparişleri de limana yaklaşacak.
There isn't time. If we call it off, they won't use the port.
Eğer iptal edersek limanı kullanamazlar.
We're not even sure about the port.
- Limandaki işten emin bile değiliz.
A few kilos is nothing compared to a tonne through the port.
Limandaki bir tonla kıyaslarsanız buradaki birkaç kilo bir hiç.
They didn't find anything at the port, did they?
Hiçbir şey bulamadılar değil mi? Hiçbir şey de bulamayacaklar Jesús.
Alpha, take port. Bravo, take starboard. Shift right.
Alpha iskele tarafını, Bravo sancak tarafını alsın.
... we will escort you to your port of emigration. Now.
Şimdi.
Do you have a power port?
Şarj cihazı var mı?
At the port, in an hour.
Bir saate limanda görüşürüz.