Prime minister traduction Turc
3,511 traduction parallèle
Not in a dead prime minister's ass!
Hiç ölü bir başbakanın kıçında görmemiştim.
Sterling! The Italian prime minister was just assassinated in my apartment!
İtalyan başbakanı az önce dairemde öldürüldü.
So. We've got dead Italian prime minister in the living room, which - -
Şimdi oturma odasında ölü bir İtalyan başbakanı var, bu da..
Someone's trying to frame Malory for murdering the prime minister of Italy.
Birileri Malory'e İtalya başbakanı cinayetini yıkmaya çalışıyor.
Speaking of, why the hell was the prime minister of Italy here?
Lafı açılmışken, neden İtalya başbakanı burada?
And the Prime Minister wishes to show that, when measured against respective populations of single men of fighting age and suchlike, that our contribution compares very favorably to the French.
Başbakan, şunu göstermek istiyor : Savaşacak yaştaki bekâr ve benzeri erkeklerin nüfusa oranı ölçülüp Fransızlara katkımız karşılaştırıldığında, olumlu yönde.
Darling, I can recite the name of every minister, Prime Minister and President in my sleep.
Hayatım, her bakan, başbakan ve başkanın ismini uykumda ezbere sayabilirim.
The city of Warsaw has surrendered to German forces as of yesterday evening, And the British Prime Minister, the Right Honourable Neville Chamberlain...
Varşova dün akşam saatlerinden itibaren Almanlara teslim oldu. İngiltere başbakanı pek saygıdeğer Neville Chamberlain...
President Obama was scheduled to travel to Mumbai to meet with the Indian Prime Minister about loosening US trade restrictions, a successful trip that would net our country
Başkan Obama Hindistan başbakanı ile Amerika'nın ticaret ayrıcalıklarının kaybedilmesi hakkında görüşmek üzere Bombay'a bir gezi planladı.
Well, prime minister entabe is about to find out
Başbakanın kayıtları bulunmak üzere.
The nation, the prefecture, the city, the Prime Minister...
Halk, vilayet, şehir, Başbakan...
The Prime Minister has confirmed the reactor meltdown.
Başbakan reaktörün eridiğini doğruladı.
You expect me to believe that? Prime Minister. Do you remember the scar on His Majesty's chest?
General kralın omzundaki yara izini hatırlıyor musun?
If my prime minister find out about this...
- Eğer başbakanım bunu duyarsa...
Oh, it's not your prime minister you should be worried about, Viktor.
- Endişelenmen gereken başbakanın değil.
Another story making headlines this morning is, of course, Greece, whose prime minister officially requested activation of the EU / IMF bailout package, lifting the Euro from its lowest level of the year and sending commodity prices soaring.
Bu sabah manşetlerdeki bir diğer hikâye de, elbette, Yunanistan Yunan başbakanı AB / IMF kurtarma paketinin devreye sokulmasını resmen istedi Avro'yu bu yılın en düşük değerinden yukarıya çekti ve hammadde fiyatları tırmanışa geçti.
The resignation was expected by President Obama, French President Nicolas Sarkozy, and British Prime Minister David Cameron.
Bu istifa Başkan Obama ile birlikte Fransa başbakanı Nicolas Sarkozy ve Birleşik Krallık başbakanı David Cameron tarafından bekleniyordu.
... prime minister says his country is setting up a $ 10 billion credit line for infrastructure projects, new technologies and green energy the Hungarian chemicals manufacturer in a $ 1.6 billion deal.
... başbakanın dediğine göre ülkesi altyapı projeleri, yeni teknolojiler ve yeşil enerji için 10 milyar dolar bir kredi miktarı ayarlıyor. Macar kimya üreticileri 1.6 milyar dolarlık anlaşma yaptılar.
- Try Prime Minister instead!
- Çocuk papazı olmayı dene!
All in all, no Israeli prime minister took the Palestinians into consideration, whether they lived within the'67 borders or not.
Sonuç olarak hiç bir İsrailli başbakan Filistinlilerin 67 yılının sınırlarına göre yaşayıp yaşamadıkları konusunu hesaba katmamıştı.
I think that he was to Prime Minister Yitzhak Shamir and before him, Begin, the most important person in their security circle.
Avraham bence başbakan İzak Şamir ve önceki başbakan Begin için güvenlik çemberindeki en önemli isimdi.
Not only did the Shin Bet fail. The Cabinet and the Prime Minister failed, and to some degree, they oversee the Shin Bet.
Yalnızca Shin Bet değil, kabine ve başbakan da başarısız olmuş, bir bakıma Shin Bet kayırılmıştı.
Did the Prime Minister know about the premeditated murder, the plan to kill the terrorist caught on the 300 bus?
Başbakan önceden tasarlanmış, kaçırılan otobüste yakalanan teröristi öldürme planlarından haberdar mıydı?
We all have our criticisms, but it's not within my mandate to convince the Prime Minister to go to the Palestinians or not.
- Hepimizin eleştirdiği noktalar var fakat başbakanı Filistinlilerle görüşme konusunda ikna etmek benim yetkimin dışındaydı.
Prime Minister Yitzhak Shamir never believed that an agreement with the Arabs was possible.
Başbakan İzak Şamir Araplarla bir anlaşmanın mümkün olacağına hiç bir zaman inanmadı.
Prime Minister Rabin had to decide.
Başbakan Rabin'in karar vermesi gerekiyordu.
Their leaders targeted Prime Minister Yitzhak Rabin.
Aşırı dincilerin önderleri başbakan İzak Rabin'i hedef alıyorlardı.
Moreover, some of them were even leaders of the communities in which they lived. That gave them access to the Prime Minister. They had access to the Knesset.
Üstelik bazıları yer aldıkları toplumlarda liderdi bu da onlara başbakana erişebilme olanağı sunuyordu.
After we exposed the Jewish Underground, Prime Minister Shamir called my unit the "diamond in the crown."
Yeraltı örgütü ifşa ettikten sonra başbakan benim birimimi baş tacı ilan etti.
The Clemency Law for the Jewish Underground is signed by. Yitzhak Shamir as Prime Minister of Israel.
Yahudi yeraltı örgütü için af yasası İsrail başbakanı İzak Şamir tarafından imzalandı.
You work hard and up comes Yigal Amir, who was never on any list of suspects. He gets up one morning and shoots the Prime Minister.
Bir sabah uyanıp gider başbakanı vurur.
Around July-August 1995, I started to feel that we were faced with an increase in the potential for the assassination of the Prime Minister.
Başbakana muhtemel bir suikast ihtimalinin arttığını hissetmeye başladım.
You don't need the head of the Shin Bet to explain to the Israeli public and especially the Prime Minister the significance of Rabin's coffin at a mock funeral.
İsrail halkına ve özellikle başbakana, Rabin'in temsili tabutunun gösterilerde yer almasının ne anlama geldiğini anlatmak için Shin Bet'in müdürüne gerek yoktur.
Security surrounding the Prime Minister collapsed.
Başbakanı koruyan güvenlik çemberi çökmüştü,..
Ehud Barak is very proud to have built more settlements than Bibi Netanyahu or any other Prime Minister before him.
Ehud Barak, Binyamin Netanyahu yada kendisinden önceki tüm başbakanlardan daha fazla yerleşimci yeri inşa ettiği için kendisiyle gurur duymaktadır.
We agreed by phone, the Chief of Staff, me, the Defense Minister and the Prime Minister.
Genel kurmay başkanı, ben, savunma bakanı ve başbakan ile telefonda kararlaştırdık.
Finally, after several hours, the Prime Minister was convinced to cancel the attack.
Saatler sonra Başbakan saldırının iptal edilmesi konusunda ikna oldu.
I called the Prime Minister to convince him that it's unreasonable.
Başbakanı aradım ve bunun çok mantıksız olduğunu ifade ettim.
On a later day, if this child becomes tomorrow's Prime Minister then you can proudly say Vicky Arora's son is the Prime Minister.
Bir gün bu çocuk yarının başbakını olduğunda,... gururla benim çocuğum başbakan olmuş diyeceksin.
Yesterday, Yemeni Prime Minister A'zam Halabi suffered a heart attack.
Dün Yemen Başbakanı Azam Halabi kalp krizi geçirdi.
While the prime minister's here in the country, I'd like to try and turn his Chief of Staff.
Başbakan hazır ülkemizdeyken Genelkurmay Başkanını kendi safımıza çekmeyi denemek istiyorum.
So you think you can turn the prime minister's right-hand man based on an article he might not have written.
Başbakanın sağ kolunu hiç yazmamış olabileceği bir makaleye dayanarak saflarımıza katabileceğini düşünüyorsun yani.
I serve at the pleasure of the Prime Minister, and I accept the position he has given me.
Başbakana şerefle hizmet ediyorum. Bana verdiği pozisyona da razıyım.
My, um- - my father was a dear friend to Prime Minister Halabi, and when my parents died, he took me in.
Başbakan Halabi babamla iyi dostlardı. Annem ve babam ölünce beni yanına aldı.
The Prime Minister, he had falcons for some time, so he knew something about birds.
Başbakan bir süre şahin yetiştirmiş. Kuşlardan anlıyordu yani.
The Prime Minister had another heart attack.
Başbakan bir kalp krizi daha geçirmiş.
If the Prime Minister of Yemen dies on our soil, the last thing anyone wants is for a CIA operative to be found on the scene.
Eğer Yemen Başbakanı bizim topraklarımızda ölürse istenilen son şey sahnede bir CIA ajanının bulunması olur.
I fear you'll see the Prime Minister's second heart attack as some kind of sign that he needs you now more than ever, but your loyalty cannot save him.
Başbakanın ikinci kez kalp krizi geçirmiş olmasını sana her zamankinden fazla ihtiyacı olacağına dair bir işaret olarak görmenden korkuyorum. Sadakatin onu kurtaramaz.
Prime Minister A'zam Halabi of Yemen, passed away last night at the Mayo Clinic in Rochester, Minnesota.
Yemen Başbakanı Azam Halabi dün gece Minnesota, Rochester'daki Mayo Clinic'te vefat etti.
The late Prime Minister's aides and personnel have returned to Yemen, where the state of the government remains in flux.
Merhum Başbakanın yardımcıları ve personeli Yemen'e geri döndüler. Hükümette bazı değişiklikler olacak.
Prime minister.
Başbakan?