Reason traduction Turc
59,583 traduction parallèle
Some days will feel harder than others for no reason.
Bazı günler hiçbir neden olmaksızın çok daha zor geçecek.
Any particular reason for this? I don't like him, and we rattled his cage earlier, so I want to know what he does and where he goes. Er...
Özel bir nedeni var mı?
'Cause otherwise, it just looks to me like you attacked a man - for no reason.
- Aksi takdirde sebepsiz yere bir adama saldırmış oluyorsunuz.
- It wasn't no reason.
- Sebepsiz değildi.
Oh, I would imagine that he is the reason she is in hiding.
- Bu yüzden saklandığını düşünüyorum.
Is this the reason why you brought us here?
Bizi buraya getirme sebebin bu muydu?
The only reason why Count Olaf hasn't torn you limb from limb is because he hasn't gotten a hold of your fortune.
Kont Olaf'ın sizi lime lime etmemiş olmasının tek sebebi, henüz servetinizi ele geçirememiş olması.
What reason would he have to keep you alive after he's got your money?
Paranızı aldıktan sonra sizi hayatta tutmak için bir sebebi olacak mı?
But there is no reason for you to make yourself as miserable and melancholy as I am.
Ancak sizlerin kendinizi benim kadar bedbaht ve melankolik hissetmenize lüzum yok.
"Unpleasantness with Count Olaf," he says, when Mr. Poe is the very reason you were put with Count Olaf in the first place.
"Kont Olaf'la yaşanan tatsızlık" mış. Kont Olaf'a emanet edilmenizin başlıca sebebi kendisiydi zaten.
For that reason, when we hear Uncle Monty tell the children...
Bu yüzden Monty amcanın çocuklara...
I'm sure they had a good reason for not telling us about Monty.
Eminim ondan bahsetmemelerinin bir sebebi vardır.
Maybe it was the same reason they sent us to Briny Beach that day.
Belki de bizi o gün Briny Sahili'ne yollamalarının sebebiyle aynıdır.
Or maybe there was a more sinister reason. Bambini?
Belki de daha uğursuz bir sebep vardır.
The reason that I said I did not know anything about the snakes, is because I was being modest.
Yılanlar hakkında bir şey bilmediğimi söylememin sebebi, mütevazı davranmamdı.
Emily, I understand your concern, but until I find a reason to make a change, it's business as usual.
Endişeni anlıyorum Emily ama değişiklik yapacak sebep bulana dek işler aynen devam edecek.
Instead, we must maintain faith while embracing reason and truth, not speculation and rumor.
Aksine, mantığı ve doğruları benimserken inancımızı da ayakta tutmalı, spekülasyon ve dedikoduya mahal vermemeliyiz.
Will we be united in the pursuit of truth and reason? Or break apart because of conjecture and suspicion?
Hakikat ve mantığın peşinde bir arada mı duracağız yoksa varsayım ve şüphenin pençesinde paramparça mı olacağız?
You know, the reason people, we, go to therapy together, is that having an impartial witness, - a counselor...
Birlikte terapiye gitmemizin nedeni böylece tarafsız bir şahidimiz, bir danışmanımız olması.
So... Alex, any particular reason for your newfound interest in high school football?
Alex, lise futbol takımıyla bu kadar ilgilenmenin bir nedeni var mı?
I think everything happens for a reason, you know?
Bence her şeyin bir sebebi var.
The reason I ask is because, before I moved back, one of the firms I was consulting for had this guy- -
Sormamın sebebi de şu... Buraya dönmeden önce danışmanlık yaptığım firmalardan birinde...
They didn't actually need a reason to hate each other.
Birbirlerinden nefret etmek için bir sebebe ihtiyaçları yoktu.
Warner brought Crawford in for one reason :
Warner, Crawford'ı tek bir nedenle almıştı.
It's the same reason she thinks Jordan is better than LeBron.
Jordan'ın LeBron'dan daha iyi olduğunu düşünmesinin nedeni de aynı.
There must have been another reason they used it.
Bunu kullanmalarının başka bir sebebi olmalı.
Now, given your ties to the community, I see no reason to deny you bond, which I set now at $ 2,500.
Toplumla aranızdaki bağları düşünerek, kefalet borçlandırmasını kabul ediyorum ve 2500 dolar belirliyorum.
But I didn't call you for a reason, okay?
Ama seni aramamamın bir sebebi vardı, tamam mı?
Here, the righteous have no reason to fear.
Burada, haklı olanın korkmasına gerek yok.
I see no reason to venture an opinion on something I have no intention of doing.
Gerçekleştirmeye niyetimin olmadığı bir fikre girişmeyi lüzumsuz buldum.
Ray, is there some reason we're not getting started?
Ray, neden hala başlamıyoruz?
You've given her a reason to question our resolve.
Kararlarımızı sorgulaması için ona bir sebep verdin.
The reason we think but don't know is that the Ruskies are using some kind of ground-based signal to jam line-of-sight with our birds.
Düşünüp de bilemeyişimizin sebebi, Rusların, kuşlarımızın görüş alanımızı engellemek için zemin temelli bir sinyal engelleyici geliştirmiş olmaları.
For that reason, what I'm asking you to do is even more dangerous and illegal than most of the grey matters we take on.
Bu sebepten ötürü, yapmanızı istediğim şey, aldığımız çoğu davadan daha tehlikeli ve yasadışı.
In fact, the only reason I myself was not arrested is because I maintain high-level contacts within the national police.
Benim de tutuklanmamamın tek sebebi yerel polisle yüksek seviyeli bağlantılarımın olması.
Four notorious terrorists escape, and you're asking me to believe Brian Mayhew is the reason why?
Dört ünlü terörist kaçıyor. Sen de sorumlunun Brian Mayhew olduğuna inanmamı istiyorsun, neden?
I understand how this might sound, and that it comes out of the blue, and that you have no reason to believe me, but I, uh-
Bunun kulağa nasıl geldiğini anlıyorum. Birden ortaya çıkıveriyor... ve bana inanmak için bir sebebinizin olmadığını da anlıyorum.
The reason I went public is to force the board to call a meeting to decide who to believe,
Herkese açıklamamın sebebi, yönetim kurulunu kime inanacağına karar vermek için bir toplantı yapmaya zorlamaktı,
You better have a good reason for being here.
Burada olmak için iyi bir nedenin varsa iyi olur.
For the record, the only reason I went into that closet with Archie was so that Cheryl wouldn't.
Bil diye söylüyorum, Archie ile dolaba girme sebebim Cheryl giremesin diyeydi.
So I'm guessing she's the reason you've been acting weird since summer?
Yazdan beri garip davranmanın sebebi buydu demek?
You're not allowed to go around humiliating girls, for any reason, under any circumstances, you jerk.
Ayrıca hiç bir şekilde ve hiçbir durum altında, kızları aşağılayamazsın seni gidi hayvan.
We're doing this because Grundy has Archie under some kind of sexual spell, and he won't listen to reason.
Bunu yapıyoruz çünkü Grundy, Archie'yi bir nevi cinsel olarak büyüledi ve Archie mantıklı düşünemiyor.
The same reason they do everything.
Her şeyi yaptıkları aynı sebepten ötürü.
There's gotta be a reason my mom and dad don't want me to see Polly.
Anne ve babamın Polly'yi görmemi istememesinin bir nedeni olmalı.
He cares about being double-crossed, and we haven't given him a reason to trust us.
Umursadığı tek şey kandırılmamak. Bize güvenmesi için ona bir sebep vermedik.
Then a lot of people are gonna die for no reason.
O zaman sebepsiz yere çok insan ölür.
Not to sound like a broken record, but there's no reason not to call in the bureau.
Bozuk plak olmak istemiyorum ama Büro'yu aramamak için bir sebebimiz yok.
If you ask any Marine, the reason we fought was to make sure we all got to come home.
Hangi askere sorarsanız sorun, savaşma sebebimiz... hepimizin eve dönmesini sağlamaktı.
There's no reason for us to track the GPS, since all their phones are right here.
Tüm telefonlar burada olduğundan GPS takibi yapamayız.
We have reason to believe he was attacked.
Saldırıya uğradığını düşünüyoruz.