Romantic traduction Turc
9,137 traduction parallèle
Anyway, any romantic or sexual relations... between loners are not permitted
Yalnızlar arasında romantik ya da cinsel ilişki kurmak yasaktır.
Go some place secluded and romantic. Mm.
Gözden uzak ve romantik bir yere gideriz diyorum.
That is so romantic.
Çok romantik.
- This is so romantic.
- Çok romantik.
Always getting in the way of our romantic getaways.
Hep romantik kaçışlarımızın arasına giriveriyor.
Trey's recent promotion has absolutely nothing to do with our romantic relationship.
Trey'in son terfisinin bizim duygusal ilişkimizle hiçbir ilgisi yok.
Trey's recent promotion has nothing to do with our romantic relationship.
Trey'in son terfisinin bizim duygusal ilişkimizle hiçbir ilgisi yok.
He's giving you a tour of the estate... how romantic!
Seni tura çıkartmış. Çok romantik.
Let's go... for a romantic walk?
Ne kadar da romantik... Geliyorum.
What he needs is some rich girl loaded down with Daddy's money, but he's a romantic.
İhtiyacı olan babasının parasıyla dolu olan zengin bir kız ama oğlan romantik biri.
Are you trying to get romantic with me?
Benimle romantizm yapmaya mı çalışıyorsun?
It's very romantic.
Çok romantik.
At least it's romantic.
En azından romantikti.
That's so romantic.
Ne kadar romantik.
Maybe that could be a little more romantic.
- Belki biraz daha romantik olabilirdi.
It can be a romantic film too.
Romantik bir film de olabilir.
- That's impulsive and weirdly romantic.
Çok fevri ve bir o kadar da romantikmiş. Evet.
Very, very romantic.
Çok romantik.
His ideas are romantic, but so flawed.
Fikirleri romantik, ama kusurlu.
Romantics think suicide is romantic.
O romantik işler... İntihar bayağı romantik bir şey...
There was something about his pain and sensitivity that tapped into my romantic fantasies.
Acı çekmesi ve hassasiyetinde romantik hayallerimi etkileyen bir şey vardı.
What you are is in love with the romantic concept of being in love with your college professor.
Senin aşık olduğun şey, profesörüne aşık olmanın o romantik havası.
I always found Spain to be so romantic.
İspanya hep romantik gelmiştir.
I tried telling myself the reason he wasn't letting anything go too far was because a relationship between a professor and a student was against Braylin's rules, but I knew in my heart, Abe was too romantic to shy away from risks.
Braylin'in öğrenci-öğretmen ilişkisi kuralları yüzünden, onun bana yaklaşmadığına inanmaya çalışsam da içimde bir yerlerde biliyordum ki o tehlikelerden korkmayacak kadar romantikti.
You really are a romantic, aren't you?
Harbiden romantiksin, değil mi?
- Ooh. - Oh, romantic!
- Romantik!
Finally, a romantic date.
Sonunda romantik bir randevuya çıkabildik.
And right after that... romantic.
- Bazen romantik.
Sometimes romantic!
- Bazen romantik!
I used to be a romantic hero, Tomás.
Eskiden bir romantik kahramandım, Tomás.
A romantic hero.
Bir romantik kahraman.
Why? It's, like, a super romantic thing to talk about.
Bu anlatmaya doyulamayan romantik hikâyeler gibi.
Yeah, so, I think, romantic.
- Öyle mi? O zaman romantikmişiz gibi yapayım...
It's this little cabin in the hill country - - rustic, charming, very romantic.
Kırsalda tepede bir kulübe. Hoyrat ve çekici.
Hard to believe, but my romantic Bette has never heard of an orgasm.
İnanması zor ama benim romantik Bette'im.. .. orgazmı daha önce hiç yaşamamış.
Did it appear... romantic?
Peki duygusal bir şey.. .. var mıydı?
I didn't realize you were such a romantic.
Bu kadar romantik olduğunu fark etmemiştim.
That sounds so romantic.
Mum ışığı altında akşam yemeği.
Good food, the celebration of romantic love, and most of all, churches.
Ağızlara layık yemek, aşkın kutlanması. Ve en güzeli de... Kiliseler...
But I'll be damned if I don't properly honor the expression of romantic love.
Ama karşılıklı aşkın güzelce ifade edilişini kaçıracağıma ölürüm daha iyi.
Do you have any romantic skills you can bring to the table?
Ortaya koyabileceğin romantik yeteneklerin var mı?
You'll take a romantic bike ride into town, and if you start to say something creepy, just pedal faster or slower to get away from her.
Şehir içinde romantik bisiklet turuna çıkarsınız. Eğer tuhaf bir şeyler söylersen pedala yüklen ya da yavaşla ki uzaklaşabilesin ondan.
You'll go to a romantic movie, where there's no talking at all.
Romantik bir filme gidersiniz, orada çok fazla muhabbet edilmez nasılsa.
When a romantic song comes on the jukebox, you and Mary will dance.
Müzik kutusunda romantik bir şarkı çalarken Mary'le dans edeceksiniz.
Uh, everything's fine, just like we planned, except the romantic comedy that I chose, "Straps And Clamps," might be a porno.
Her şey yolunda, aynen planladığımız gibi yalnız seçtiğim romantik komedi "Kayışlar ve Kelepçeler" porno olabilir.
Dude, you were supposed to play something romantic.
Dostum, romantik bir şeyler çalman gerekiyordu.
That reminds me- - time for my romantic tip of the day. [Cellphone beeps]
Bu bana günün romantik ipucunu hatırlattı.
I mean, the champagne and the flowers and a romantic spot at sunset.
Yani şampanya, çiçekler, gün batımında romantizm falan.
No matter what age you are, it's always nice to meet new people, go out to dinner, see a movie, and, yes, sometimes to be romantic.
Yaşının hiç önemi yok her zaman yeni insanlarla tanışır, yemeğe çıkar, film izler ve evet, bazen romantik de olabilirsin.
It gets super romantic, okay?
Süper romantik olacak, tamam mı?
No, it's just all the chaos and destruction in town makes me feel romantic.
Yok, sadece şehirdeki bunca kaos ve yıkım romantik hissettiriyor.