Save me traduction Turc
6,754 traduction parallèle
Save me from myself.
Beni kendimden korumuş olursun.
No, he stepped in front of me on purpose to save me.
Hayır, beni kurtarmak için kendini bilerek önüme attı.
Thanks, but it's slick too often to save me.
Teşekkürler, sürekli beni kurtarmaya geliyorsun.
I know it's crazy, but I knew that you would save me if I jumped.
Saçma olduğunu biliyorum, Ama atlarsam beni kurtaracağını biliyordum.
- You know? No, save me some work.
Hayır, biraz iş yapmış olurum.
Save me from what?
Beni neden kurtaracak?
There ain't nothing to save me from.
Beni kurtaracağı bir şey yok.
- Save me?
- Korumaya mı?
- Save me from what?
- Beni neyden korumak için?
- He was trying to save me.
- Beni kurtarmaya çalışıyordu.
You save me from bullies.
Beni kabadayılardan koruyorsunuz.
- You didn't come back to save me.
Beni kurtarmak için dönmedin.
They're coming to save me.
Beni kurtarmaya geliyorlar.
I can't help wondering... worrying... whether or not the medicine Agent Thomas used to save me had a few... side effects.
Ajan Thomas'ın verdiği ilacın birkaç yan etkisinden biri olabilir diye düşünmeden edemiyorum.
Where'd your friend get the serum to save me?
Arkadaşın beni kurtaran serumu nerden buldu?
This will save me months of lab work!
Bu şey benim aylardır çalışmamı kurtaracak!
Save me the trip.
Bir daha zahmet etmemiş olurum.
He risked everything to save me.
Beni kurtarmak için her şeyini riske attı.
God damn it, you can't save me.
Lanet olsun, beni kurtaramazsın sen.
You can't save me again.
Beni yine kurtaramazsın.
So why don't you remember how to be a goddamn human being again instead of this self-pitying piece of shit that he turned you into, and save me for once?
Seni dönüştürdüğü şu kendine acımaktan bir hâl olmuş pislik yerine tekrar bir insan evladı olmanın nasıl bir şey olduğunu hatırlayıp bir kere de sen beni kurtarsan ne olur?
Okay, deal. I don't tell and you don't save me.
İyi tamam, ben söylemem, sen de beni kurtarmazsın.
You promised not to save me.
- Beni kurtarmayacağına söz vermiştin.
Jessica, you have to save me!
Jessica, beni kurtarman gerek!
He wants me to trust that guy to save me.
Beni kurtarması için o adama güvenmemi istiyor.
Now, if you'll excuse me, I have to go save some lives I actually care about. Excuse me.
Şimdi, eğer izin verirseniz gidip gerçekten önem verdiğim başka hayatları kurtarmalıyım.
Promise me you'll save him.
Onu kurtaracağına söz ver.
I was trying to save Will from you. Promise me you'll save him.
Will'i senden kurtarmaya çalışıyordum ; onu kurtaracağına söz ver.
So you're telling me you wanted to save her and you would risk your life if necessary?
Onu kurtarmak istediğini ve gerekirse hayatını tehlikeye attığını mı söylüyorsun?
I dragged you out of this cheese puff-filled van to help me save Nathan.
Nathan'ı kurtarmama yardım etmen için seni bu peynirli börek dolu minibüsten çıkarmıştım.
Please, help me save her.
Lütfen onu kurtarmama yardımcı ol.
You shot me to save those babies.
Bebekleri kurtarmak için beni vurdun.
I mean, knowing that we've been codependent, me always feeling the need to save you...
Yani, ilişki bağımlıydık ben her zaman seni koruma ihtiyacı duyuyordum...
So now you want me to crack, Throw a child of mine under the bus To save myself?
Yani, sen de şimdi benim konuşup kendimi kurtarmak için kendi çocuğumu ateşe mi atmamı istiyorsun?
You could save everyone a lot of trouble by just telling me what it is you're after.
Peşinde olduğun şeyi söyleyerek pek çok kişiyi bir sürü dertten kurtarabilirdin.
It is too late for me to save my family.
Benim ailemi kurtarmam için artık iş işten geçti.
Can you help me save this boy's life?
Bu çocuğun hayatını kurtarabilir miyiz?
I have to try to save this man's life! Hey, Seth, listen to me.
Bu adamın hayatını kurtarmayı denemek zorundayım.
Tell me something, how come they don't ever have any angels to save a black town?
Söyle bakalım, neden siyahların kentini kurtaran bir melek yok?
I'll save you the trouble of trying to convince me.
Seni, beni ikna etme zahmetinden kurtarayım.
I can write on the side while I'm getting my teaching degree, plus if I live at home, then I'll save money, which will put me a little ahead on my five-year plan.
Öğretmenlik diplomamı alırken, diğer yandan yazarlık da yapabilirim, ayrıca burada kalacağım için, para da birikitireceğim, bu da beni, beş yıllık planımın ilerisine taşımış olur.
Allow me to be a doctor and save these lives.
Doktorluk yapmama ve insanların hayatlarını kurtarmama izin ver.
Let me save him.
İzin verin onu kurtarayım.
Why help me save so many people?
Neden o kadar insanı kurtarmama yardım ediyorsun?
Look, it's not like I could've asked you to help me save my ex from a masked killer.
Senden eski sevgilimi maskeli katilden kurtarmanı isteyemezdim ki.
The bastard just kept him alive so he could watch me try to save him.
Onu kurtarmamı izleyebilmek için aşağılık herif onu canlı tuttu.
I don't need you to save me.
- Beni kurtarmana ihtiyacım yok.
So help me get out of here so I can save them and kill him.
Buradan çıkmama yardım edin ki onları kurtarıp adamı öldüreyim.
They'll throw me under the bus first chance they get just to save your ass.
Ellerine seni kurtarma fırsatı geçtiğinde beni ortada bırakırlar.
Don't ever tell me what I would or would not do to save my Rebeca.
Rebeca'mı kurtarmak için ne yapıp ne yapamayacağımı sakın söyleme bir daha.
I'm trying to save your job, but you have to meet me halfway.
İşini kurtarmaya çalışıyorum ama orta yolu bulmamız gerek.