English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ S ] / Scramble

Scramble traduction Turc

621 traduction parallèle
If Muley... If Muley can scramble along, I... I guess I can.
Muley idare edebiliyorsa, ben de ederim.
Japanese people only scramble to find a lawyer when they're sued.
Japonlar sadece dava edildikleri zaman avukat bulma telaşına düşüyorlar.
Let the little shows scramble for the thin milk.
Bari küçük şovlar yağsız süt için kapışsınlar.
I'll scramble it so you'll all be stopped.
Ben uçağı hızla havalandıracağım sen eşimle ilgili herşeyi durdurmuş olacaksın.
I think I'll just scramble up some eggs... and then you can both eat while you're waiting.
Üzerine biraz yumurta kırayımve... beklerken ikiniz de yiyebilirsiniz.
This is D.N.I. Scramble, will you?
Burası Donanma Haber Alma. Gizli hatta geç.
Why you can't do a simple thing... like scramble a couple of eggs, I'll never know.
Neden yağda bir çift yumurta pişirmek gibi basit bir işi bile beceremediğini asla öğrenemeyeceğim.
- You can scramble an egg, can't you?
- Sahanda yumurta yaparsın, değil mi?
What do you mean, "scramble"?
"Sahanda" ne demek?
You can scramble them, coddle them or devil them.
Yağda, rafadan, lop veya baharatlı pişirilebilir.
Three months ago, I couldn't scramble eggs.
Üç ay önce yağda yumurta bile yapamazdım.
Well, another little scramble-brained bastard will come in tomorrow so you won't lose a penny.
Benim yerime yeni bir kıt beyinli bulunur nasılsa. Böylece tek kuruş kaybınız olmaz.
When we have many thousand more We'll scramble them
Daha çoğuna sahip olduğumuzda, Onları karıştıracağız
- Gonna be at that pig scramble?
- Domuz kapmacaya mı gidiyorsun?
- Come on, scramble. Ladies, thank the host.
Bayanlar, ev sahibimize benim yerime de teşekkür edin bakalım.
I can't fire him, scramble his whole command overnight.
Onu kovamam, bir gecede bütün komutasını dağıtamam.
And put it on scramble, will you?
- Ve şifreli olarak bağlayın.
Our destination has been scramble-fed into the ship's computers.
Hedefimiz geminin bilgisayarına şifreli olarak geçildi.
Put this in the proximity of the Companion and it will scramble every electrical impulse it can produce.
Bunu Arkadaş'ın çevresine koy, onun üreteceği tüm elektrik akımını bozacaktır.
Into the first turn, it's a scramble for the first spot.
İlk virajda herkes en öne geçmek için uğraşıyor.
Nelson, scramble your phone.
Nelson, telefon hattında güvenlik sağla.
2 Section, scramble!
Bölge, çabuk havalanın!
It's a squadron scramble, sir.
Acil havalanma emri, efendim.
Why don't we stay in and scramble something?
Neden evde kalıp biraz oynaşmıyoruz?
- No, Rose, I think... I'll scramble up the dunes and pay my respects to my wife.
Hayır Rose, şu kumulları tırmanıp karımı bir ziyaret edeyim diyorum.
Who, day and night, must scramble for a living Feed a wife and children
Kim, gece-gündüz beslemek için didinir durur çoluk çocuğunu.
They're gonna take your brains out, scramble'em and have you for breakfast.
- Kahvaltıda yer bitirirler.
I managed to scramble their signals.
Sinyallerini karıştırdım.
The air force can scramble from Pretoria, shoot us down and get home for breakfast.
Uçaklar Pretoria'dan kalkıp bizi vurabilir ve kahvaltıdan önce evine dönebilir.
Lots of people, it's a scramble
Çok fazlalar, tam bir keşmekeş.
Fleet comline is a scramble communicator between warships and since we're the only battlestar, there's no possibility of a signal like that existing.
Kurtulan tek Savaş Yıldızı olduğumuza göre böyle bir sinyal olmasına imkân yok.
If I can surprise them, maybe I can take out the sentinel before they scramble fighters.
Eğer onlara sürpriz yapabilirsem savaşçılarını kaldırmadan nöbetçileri halledebilirim.
I mean, I'll scramble some eggs...
Yani atıştırmaya birşeyler- - Hayır.
Have them scramble and track those bees.
Derhal havalanıp şu arılara saldırsınlar.
Scramble aircraft and track a swarm of bees 30 miles from the complex.
Uçaklar derhal havalanıp tesisin 50 km uzağındaki arı sürüsüne saldıracak.
Scramble intercept.
Sinyali durdurun.
Shall we scramble?
Şifreleyelim mi?
Let him scramble your brains and turn you into a turnip so I can spend the next 20 years watering you.
Onun beynini dağıtmasına ve seni bir sebzeye çevirmesine izin ver ki önümüzdeki 20 yılı seni sulayarak geçireyim.
No scramble in the morning.
Sabahları mücadele vermeye son.
Sir, airborne early warning radar reports a staggered sector scramble.
Efendim, hava erken uyarı radarı bir kademeli acil kalkış bildiriyor.
We ordered a staggered sector scramble in two areas.
İki bölgede kademeli acil havalanma emri verdik.
Scramble the Polar Search squadrons.
Kutup Arama filolarına acil kalkış emri.
Scramble.
Terkedin burayı.
FBI, Operation Scramble, New York area.
FBI, Kargaşa Operasyonu, New York bölgesi.
When you die, your pictures will go up on that wall with all the others, and not one of you, not a single one of you, ever had to scramble for one lousy vote, and maybe that's why I don't see the mayor here or the DA.
ÖIdüğünüzde, resminiz diğerleri ile beraber duvara gidiyor, ve hiçbiriniz, bir tekiniz bile, bir basit oy için kapışmıyorsunuz, ve belki de bu yüzden başkan yada başsavcıyı buralarda görmüyorum.
Carla, we've got to make a scramble.
Carla, biraz uğraşmamız gerekecek.
At the base of his skull, you insert, scramble the brains- -
Kafatasının alt tarafından, omuriliğin sağına doğru, batır ve beynini karıştır.
You can dice them, spice them, fry them, scramble them.
Hayatınızda hiç bu kadar kocaman yumurtalar görmediniz ; onları tuzlayıp, baharatlayıp kızartabilir, yağda yumurta yapabilirsiniz.
Blue Squadron ready to scramble.
Mavi Filo çarpışmaya hazır.
- There will be no scramble.
- Çarpışma olmayacak.
They scramble it.
Karıncalı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]