English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ S ] / She didn't die

She didn't die traduction Turc

297 traduction parallèle
Why didn't she die?
"Neden ölmedi?" "Bu başka bir şey olacağı anlamına mı geliyor?"
So, you killed Lee Eun Seol because she was a nuisance and fabricated this story about her becoming a ghost? She didn't die because of us.
Bizim yüzümüzden ölmedi.
Absolutely can't If she knows that I didn't die
Ölmediğimi öğrenirse beni görmeye gelir.
She's the only dream I ever had that didn't die in the face of reality.
O, gerçeklik karşısında ölmeyen, tek rüyamdı benim. Rüyalar!
And Blanche whom I loved didn't love me so she had to die.
Ve Blanche sevdiğim kadın beni sevmedi o yüzden ölmesi gerekiyordu.
You won't tell Aron that she didn't die?
Onun ölmediğini Aron'a söylemezsin, değil mi?
She didn't want to die!
Hayır Simone!
I mean, like if his folks did like her and she didn't die.
Yani adamın ailesi ondan hoşlansa ve kadın ölmese.
At the time I didn't know that her illness was incurable nor that she had been sent home from the hospital to die.
O zaman, annemin hastalığının çaresiz olduğunu ve hastaneden eve, ölümü beklemesi için gönderildiğini bilmiyordum.
And then if she didn't take the pox and die!
Ya suçiçeği olup ölmeseydi?
She didn't die in her bath?
Banyoda ölmedi mi?
- No. - She didn't die.
Meraklanma, ölmedi.
You know, my wife didn't just die, she was murdered.
Karım öldü demiştim, aslında öldürüldü.
I'm glad she didn't die. I'm glad.
Ölmediği için çok seviniyorum.
She said he didn't want to die although for some time it seemed as though he accepted it
Zaman zaman ölümü kabul ettiğini söylese de ölmek istemediğini söylemiş.
I didn't think she was gonna die.
Kızın öleceğini sanmıyordum.
And she jumped into the water, and a man who didn't want her to die, saved her by turning her into a swan.
O kendini suya atıyor... ve onun ölmesini istemeyen bir adam onu kuğuya çevirerek kurtarıyor.
She didn't die.
Annem ölmemiş.
She didn't die straight away.
Hala ölmemişti.
- No ugly thing happened. She didn't die or no- -
Nahoş bir olay olmadı.
She didn't have to die.
Ölmek zorunda değildi.
She didn't die, did she?
Ölmedi değil mi?
She didn't die.
O ölmedi.
She didn't die until the cenotaph was activated.
Simgesel mezar çalıştırılana kadar ölmedi.
She didn't die in the desert, she died here.
Çölde ölmedi o, burada öldü.
You sure she didn't die?
Onun, ölmediğinden emin misin?
She didn't die.
Kız ölmedi.
We assume that she didn't die instantly.
Hemen ölmediğini düşünüyoruz.
All we know is that she's a young woman who didn't die happy.
Tek bildigimiz, ölmekten hoslanmayan genç bir kadin oldugu.
When Salma was born, she didn't even cry. I thought I'd die!
Selma doğduğunda hiç ağlamadı. Öldüğünü düşünmüştüm.
- No, she didn't die! - Oh. Oh.
- Hayır, ölmedi.
Secondly, she didn't die in glorious battle.
İkincisi, şanlı bir muharebede ölmedi.
Well, Rene, the town beauty, she didn't just die.
Kasabanın güzeli Rene ölmemiş.
She could have left me there to die, Giles, but she didn't.
Beni orada ölüme terk edebilirdi, Giles. Ama etmedi.
She didn't die of smoke inhalation.
Dumandan da boğulmamış.
She didn't die alone outside under a bridge.
Bir köprü altında tek başına ölmedi.
She didn't tell me I'd die till the end of the session.
Oturumun sonuna kadar öleceğimi söylemedi.
Didn't she die like five years ago?
5 sene önce ölmemiş miydi?
Despite her words, she really didn't want to die.
Sözlerine rağmen, aslında ölmeyi istemiyordu.
She'd die if she didn't get in.
Oraya giremeseydi ölebilirdi.
Well, she didn't die.
Annesi ölmedi.
God, she didn't take this long to die.
Tanrım, ölümü bile bu kadar sürmemişti.
She didn't die.
Ölmedi.
She didn't die with him.
ONLARLA ÖLMEDİ
Didn't she die when you were nine?
9 yaşındayken öldüğünü sanıyordum.
She didn't have to die.
Ölmesi gerekmiyordu.
Even if she didn't die today, she'd be useless tomorrow.
Bugün ölmese bile, yarın işe yaramaz olacak.
She didn't deserve to die.
O ölmeyi haketmedi.
Laura didn't die in the accident, did she?
Laura o kazada ölmedi değil mi?
So she didn't just die. She's been dying for a long time.
Yani birden ölmemiş, uzun zamandır ölüyormuş.
Her heel did that when she's bracing herself. She thought we were going to die but we didn't.
Onun ufak karanlık odasında oturup, elimize bir kâğıt aldık.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]