She doesn't have to traduction Turc
1,047 traduction parallèle
- You see, she doesn't want to eat anymore'cause she got so fat... so I have to sit here and starve all the time.
- Artık yemek istemiyor, çünkü çok kilo aldı. Bu yüzden her zaman burada oturup açlık çekmek zorunda kalıyorum.
She doesn't seem to have drowned.
Pek boğulmuşa benzemiyor.
It seems to me she doesn't have a place to go.
Gidecek yeri yokmuş gibi geldi bana.
She sure doesn't have much to her name, but she does have a sewing machine... and maybe will make me a new dress or somethin'.
İsminden çok fazla emin görünmüyor ama bir dikiş makinesi var. Belki bana bir elbise falan diker bir gün.
She doesn't have much to cross herself about these days.
Bugünlerde haç çıkarmak için başka neden bulamıyor.
A woman is happy if she's taken care of and doesn't have to work.
Bir kadın önemsendiği ve işi olmadığı zaman mutlu olur.
She doesn't have to look at layouts.
Ona taslak gerekmiyor.
You know, she doesn't have to be beautiful, just patient.
Bilirsin, güzel olması gerekmiyor. sadece sabırlı olsun.
No way, I make good bread, she doesn't have to.
- Hayır, ben iyi kazanıyorum. - Çalışmasına gerek yok.
- Well, she doesn't have to know I'm your lover.
- Sevgilin olduğumu bilmiyor demek.
My concern is that the child could have a very serious breakdown... if she doesn't come to terms with what she's experienced.
- Çocuğunuz yaşadığı şeylerle bir şekilde yüzleşmezse çok ciddi bir sinir krizi yaşayabileceğinden korkuyorum.
She doesn't even have to pay for it.
Karşılığında para ödemesi bile gerekmiyor.
And she doesn't want to have lunch with you either.
Üstelik sizinle de yemek yemek istemiyormuş.
She doesn't see her kids or have time to take a bath.
Çocuklarını görecek ya da banyo yapacak vakti dahi yok.
Now at least she doesn't have to get a divorce.
En azından artık boşanmak zorunda değil.
She didn't. But of late she doesn't have a place to live.
Ama geç olunca kalacak yeri yoktu.
She doesn't have to go with me.
Benimle gelmek zorunda değil.
My mother doesn't have a place for me where she lives and she doesn't know what else to do with me.
Annem beni yanında tutamıyordu ve başka ne yapacağını da bilemedi.
He tells her the stars have made a sudden shift and if she doesn't report to work every morning on time, she's gonna lose her sex drive.
Kıza, yıldızların yer değiştirdiğini söylemiş. Eğer işe gitmezsen çekiciliğini kaybedersin demiş.
- Doesn't she want to have a seat by our table?
- Bizim masamıza bir sandalye çekmek istemez mi?
And if she doesn't, she doesn't have to.
Hoşuna gitmezse, gelmek zorunda değil.
And when Eva said she wanted to have one, but it's not possible with Herbert... and she doesn't want one by that old guy, only by you, oh, Franz, I was so happy!
Ve Eva çocuk sahibi olmak istediğini söylediğinde bunun Herbert'le olması mümkün değilmiş. Ve o yaşlı adamdan da istemiyormuş, sadece senden istiyormuş. Ah Franz, çok mutluydum.
I'm afraid you'll have to keep her dry and warm... and pray that she doesn't develop pneumonia.
Korkarım şu aşamada onu kuru ve sıcak tutup... zatürre olmaması için dua etmekten başka yapacak bir şey yok.
She doesn't have to see who I do it for.
Kimin için yaptığımı görmüyor.
And she doesn't have to strike a match to light a stove.
Ve ocağı yakarken kibrit çakmaya ihtiyacı yokmuş.
She doesn't have to follow me around!
Benimle dolaşmasını istemiyorum.
She doesn't have to choose.
Seçim yapmak zorunda değil.
As fine as she is, she doesn't have to know how to sing.
Öyle göründüğü sürece şarkı söyleyemese de olur.
Doesn't have to be much, just a few lines, so she can sleep easier.
Fazla değil, daha rahat uyuması için birkaç satır.
She doesn't have to jerk off like the rest of us, Captain.
Onun, bizim gibi otuzbir çekmesine gerek yok, Yüzbaşı.
Maybe she doesn't have the money to see another doctor.
Belki de başka bir doktora gidecek kadar parası yoktur..
She doesn't have to know how we do this.
Nasıl yaptığımızı bilmesi gerekmiyor.
- Oh, she doesn't have to do that.
- Ah, bunu yapmak zorunda değil.
Hell, if she doesn't wash it, we won't have to pay for the poison, either.
Yıkamazsa daha iyi zehir için para vermemiz de gerekmez.
How come I have to learn responsibility and she doesn't?
kusmuk ve gözyaşı için çok geç değil bir dakika annem ile babam ne olacak?
She doesn't have to make any more decisions. [Grunts]
Karar vermesine gerek kalmaz.
She doesn't have to deliver. I know what I'm talking about.
- Çocuğu aldırmak zorunda değil.
Mark, she doesn't have to go.
Mark, gitmesi gerekmiyor.
– No, she can't. – She doesn't have to say a word!
Bir tek kelime etmesi gerekmiyor!
To get Caroline out, they have to prove she doesn't live here.
Caroline'ı atmaları için burada yaşamadığını kanıtlamaları gerek.
She thinks she's her own boss... thinks she doesn't have to go to school anymore.
Kendi kendisinin patronu olduğunu düşünüyor... okula gitmesine gerek olmadığını düşünüyor.
She doesn't seem to have any complaints.
Pek sorunu yok gibi.
- She doesn't have to be a slave.
- Köle olmak zorunda değil.
Because she doesn't want to have anything to do with her ex-husband?
Çünkü eski kocasıyla hiçbir... bağlantısının olmasını istemediğinden mi?
- She doesn't have to date.
- Biriyle çıkması şart değil.
She doesn't want me to have this baby.
O bu bebeği istemiyor.
She doesn't speak, we don't have to pay her as much.
Hem dilsize daha az para öderiz.
She doesn't have to be.
Ölmek zorunda değildi.
She doesn't have anything to do with this.
Bununla bir ilgisi yok.
Let her know she doesn't have to rely on Isabella to talk to.
Konuşmak için Isabella'ya ihtiyacı olmadığını hissettir.
Also remember that it's important for her to have enough of food. If she doesn't eat enough, medicines won't be effective.
ayrıca şunları untmayın, onun yeteri kadar yemek yemesi çok önemli şayet, o yeterince yemek yemezse, ilaçlar etkili olmaz.
she doesn't have to know 16
she doesn't like me 38
she doesn't speak english 27
she doesn't know 197
she doesn't 359
she doesn't exist 24
she doesn't care 43
she doesn't understand 44
she doesn't love you 27
she doesn't mean it 22
she doesn't like me 38
she doesn't speak english 27
she doesn't know 197
she doesn't 359
she doesn't exist 24
she doesn't care 43
she doesn't understand 44
she doesn't love you 27
she doesn't mean it 22