Have to go traduction Turc
48,255 traduction parallèle
I have to go to work and you know that.
İşe gitmeliyim ve bunu sende biliyorsun.
I have to go to work.
Benim işe gitmem lazım.
Don't you have to go and chop some wood or something?
Senin gidip ağaç yontman falan gerekmiyor mu?
They have to go.
Gitmeleri gerek.
I have to go back.
Geri dönmem lazım.
Do we really have to go through this again?
Gerçekten bunu tekrar yaşamak zorunda mıyız?
Why don't you scratch it and see if it's worthless, and then you wouldn't have to go through all of this?
Kazıyıp bir şey çıkmış mı bakın. Böylece bunlarla uğraşmanıza gerek kalmaz.
No, you don't have to go.
Gitme lütfen.
You don't have to go into a dive bar right now.
Hemen bir mahalle barına girmesen olmaz mı?
We have to go.
Gitmeliyiz
We have to go get some help.
Biraz yardım almalıyız.
- We have to go.
- Gitmeliyiz.
Ros and I have to go to Portland for some meetings.
Ross ve benim bazı toplantılar için Portland'a gitmemiz gerek.
They have to go around it.
Etrafında dolaşmaları gerekiyor.
I have to go.
- Gitmem gerek.
Diana, we have to go.
- Diana, gitmeliyiz.
I have to go.
Benim gitmem lâzım.
I have to go.
Gitmem lâzım.
We have to go.
Gitmeliyim.
If you go to every session and those reports are positive, you might not have to go back to prison, Roman.
Eğer tüm randevulara gidersen ve hepsinden olumlu geçerse, hapisaneye dönmek zorunda kalmayacaksın, Roman.
I have to go to sea.
Denize açılmalıyım.
I have to go back to work,
Işe geri dönmeliyim,
We have to go back up there,
Oraya geri dönmeliyiz.
I have to go, and I forgot that I have to go but I... I have to go.
Gitmem gerek ve bunu unutmuştum ama gitmem gerek.
I have to go.
Kapatmam gerek.
Hey, um, I think my friend is leaving, so I have to go.
Hey, arkadaşım gidiyor, gitmem gerek.
I'm sorry, norma. I have to go.
Kusura bakma Norma, gitmem lazım.
- We have to go.
- Gitmemiz gerek.
No, I still have to go, but I'll get a flight out tomorrow instead.
Yine gitmem gerek ama yarına bir uçuş ayarlarım artık.
I have to go.
Gitmem gerek.
We have to go home.
Eve gitmeliyiz.
It's bad, we have to go!
Burası kötü, gitmeliyiz!
We have to go.
Gitmeliyiz.
That's why you have to go.
Bu yüzden gitmelisin.
But if you have to go back to your office, then... I understand.
Bürona dönmen gerekiyorsa anlayış gösteririm.
So, you're gonna have to leave your stuff outside before we go in.
Eşyalarını, girmeden önce, dışarıda bırakman gerekecek.
We used to go on adventures, and have fun, and see things, and you were brave and excited.
Eskiden, maceralara atılır, eğlenir, birşeyler görürdük ve sen cesur ve coşkulu olurdun.
Don't let go. I have to let go.
- Yapmam gerek.
We have places we need to go.
Gitmemiz gereken yerlerde var.
Would my mom have wanted me to go to this school?
Annem bu okula gitmemi ister miydi?
So, yo, even if you ain't sorry, you have to march your ass to Queens today and go apologize to this dude.
Yani, üzgün olmasan bile, bugün Queens'e gidip o heriften özür dilemelisin.
You don't have time to show up at a church function that you organized, but you have time to go out and buy a new suit like the one you're wearing.
Organize ettiğin bir kilise gecesine gelmeye vaktin yok ama gidip üstündeki gibi bir takım elbise almaya vaktin var.
Did you have to cross two blocks to go get your cuban coffee?
Küba kahveni almak için iki mahalle yürümek zorunda mı kaldın?
If we don't go in tonight, likely have to wait maybe another week.
Aksi hâlde bir hafta daha beklememiz gerekiyor.
We have... to go... pick it up.
Yanına gitmemiz lazım.
Go get dressed. Look at you. We have to leave in five minutes.
Beş dakika içinde evden çıkmamız lazım.
Yeah, well, I have to help myself go to sleep.
Uyumak için bir yol bulmam gerek.
But if you go after Margot, she'll go after you, and I promise you I will break myself out of here if I have to to keep that from happening.
Ama Margot'un peşine düşersen o da senin peşine düşer ve yemin ederim bunun olmasını engellemek için buradan kaçarım.
Well, I have to, or else it'll go septic.
- Mecburum, yoksa iltihap kapar.
And you have no idea about the lengths I had to go to to get it done, but don't bother to thank me.
Sen de bu işi halledebilmek için neler çektiğimi bilmiyorsun ve bir teşekkür bile etmedin.
I-I mean, I could go somewhere, disappear, and... and you wouldn't have to worry about me ever again.
Bir yerlere gidip kayıplara karışırım senin de bir daha benim için endişelenmene gerek kalmaz.
have to 68
to god 31
to go 202
to go where 42
good 48980
google 74
good night 12775
good morning 12476
go on 13820
goodbye 8643
to god 31
to go 202
to go where 42
good 48980
google 74
good night 12775
good morning 12476
go on 13820
goodbye 8643