Simple question traduction Turc
714 traduction parallèle
He takes things seriously. You can't ask a simple question.
Bu herife de basit bir soru sormak mümkün değil.
He asked you a simple question.
Alt tarafı basit bir soru sordu.
I asked you a simple question!
Basit bir soru sordum!
I ask you a simple question and instead of any consideration, you try to frighten me.
Size bir soru sordum ama onu düşünmek yerine beni korkutmaya çalışıyorsunuz.
Now, I'll ask you a simple question.
Şimdi basit bir soru soracağım.
- Not much, just a simple question.
- Fazla değil. Basit bir soru.
I ask one simple question.
Basit bir soru sordum.
That's a simple question.
Gayet kolay bir soru.
The old man asked you a simple question, Petit.
İhtiyar sana düzgün bir soru sordu Petit.
I'm asking you a very simple question.
Çok kolay bir soru.
You can answer a simple question and I demand you do so!
Basit bir soruya cevap verebilirsiniz ki ben de öyle yapmanızı istiyorum!
I've asked a simple question.
Basit bir soru sordum.
It's a simple question of fact.
Bu çok basit bir soru.
It's really a simple question.
Gerçekten çok basit bir soru.
I just asked a simple question.
Sadece basit bir soru sordum.
Look. Listen, I'm asking you a simple question.
Bak, sana basit bir soru soruyorum.
Very simple question : yes or no?
Abartma, evet mi, hayır mı? Bill mi, ben mi?
I'm asking you a simple question.
Sana adil bir soru soruyorum.
It's a simple question.
Bu basit bir soru.
All I want is the answer to a simple question - what did you tell Mr. Melville Farr?
Tek istediğim basit bir soruya cevap... Bay Melville Farr'a ne söyledin?
Answer a simple question!
Bu basit bir soru, cevap ver!
I want to ask you a simple question.
Size basit bir soru sormak istiyorum.
It's a simple question.
Basit bir soru.
Roberts, in this place, it pays to give a plain answer to a simple question.
Roberts, burada, basit sorulara basit cevaplar verilir.
- l just wanna ask a simple question.
- Basit bir soru sormak istiyorum.
Oh, what a pity,'cause if you had and could answer a simple question... you'd have won a beautiful silver tea service... and a night on the town with Alfred Hitchcock.
- Çok yazık. Çünkü olsaydı ve basit bir soruya cevap verebilseydiniz gümüş bir çay takımı ve Alfred Hitchcock'la bir randevu kazanacaktınız.
Now all you have to do is answer one very simple question.
Şimdi çok basit bir soruya cevap vereceksiniz.
'If he'll answer one simple question, the rest will follow.'
Basit bir soruyu yanıtladığı takdirde, devamı gelecektir.
A simple question.
Bu basit bir soru.
Now, Lili, let me ask you a simple question.
Şimdi, Lili, sana basit bir soru sorayım.
I asked you a simple question.
Sana basit bir soru sordum.
Oma, I just asked you a simple question. Jesus.
Oma sadece basit bir soru sordum.
You can't answer a simple question about the first sentence.
Tek bir ibareyle ilgili basit bir soruya dahi cevap veremiyorsunuz.
Tell me, Marlowe, why can't you answer one simple question?
Marlowe, bana söylesene, neden basit bir soruya cevap veremiyorsun? Pekâla, iki nedenden dolayı.
God damn it, one simple question :
Çok basit bir soru soruyorum :
It's a simple question.
Gayet basit bir soru.
Can I ask a simple question?
Sana basit bir soru sorabilir miyim?
It's a simple question of responsibility.
Aslında basit bir sorumluluk meselesi.
I asked her a simple question
- Basit bir soru soruyorum, cevap vermiyor...
It's a simple question of weight ratios.
Sorun ağırlık oranları.
It's a question of simple logic.
Basit bir mantık meselesi.
Did he tell you about the time he overwhelmed a 45-year-old maiden by the simple tactic of being the first man in her life to ask her a direct question?
Sana 45 yaşındaki bir bakireyi... soruyu doğrudan soran ilk erkek olma taktiğiyle elde ettiğini anlattı mı?
It's a question of face, pure and simple.
Bu bir cüret meselesi, bu kadar basit.
That's a simple enough question.
Bayağı basit bir soru.
Since you've asked a simple-minded question, I will give you an equally simple-minded answer.
Ahmakça bir soru sorduğunuz için,... ben de size aynı ahmaklıkta bir cevap vereceğim.
They smoke, drink, swear, play around but they won't answer one simple little question.
Sigara, içki içiyorlar, küfrediyorlar insanı oyalıyorlar, ama basit bir soruya cevap vermiyorlar.
No question. Their power is simple impulse.
- Onların güçleri basit iticilerde.
A simple layman's question.
Bu cahil adamın bir sorusu var.
Can't one ask a simple question? - What's wrong with all ofyou?
- Sizin neyiniz var böyle?
It's a simple routine question.
Bu, rutin bir soruşturma.
But of the one searching, almost childlike, question about the weights that enter the construction of these simple molecules... Out of that came modern atomic theory.
Fakat bir araştırmasında, bu basit moleküllerin yapısını,... oluşturan ağırlıklar konusunda çocukça bir sorgulamayla modern atom teorisinin temelini yakaladı.
question 535
questions 370
questioning 24
question mark 65
question is 362
question number one 20
question two 29
question one 39
question for you 31
simple 655
questions 370
questioning 24
question mark 65
question is 362
question number one 20
question two 29
question one 39
question for you 31
simple 655