Slurping traduction Turc
146 traduction parallèle
Well, like slurping coffee out of a saucer.
- Sos tabağından kahve hüplemek gibi.
We can eke out three months, slurping gruel.
Üç ay idare edebiliriz.
HEY, EVERYONE, I'M GONNA PLAY SOMETHING... ( slurping, growling ) THAT'S RIGHT, MAN.
Bu haftanın bir numarası.
Now the jurpling slayjd agrocrustles Are slurping hagrilly up the axlegrurts...
Şimdi de keskin kusmuklarım bağırsaklarımdan yukarı geliyorlar...
Now the jurpling slayid agrocrustles Are slurping hagrilly up the axlegrurts...
Şimdi de keskin kusmuklarım bağırsaklarımdan yukarı geliyorlar...
Oh, at this time... while slurping the noodles, look at the pork.
Bu arada erişteleri höpürdetirken, domuz etinden gözünü ayırma.
You know, the Mexican was slurping on the soup.
Bilirsiniz, Meksikalılar çorbayı şapır şupur içer.
No slurping, no crumbs.
Su içerken ağız şapırdatmak, yere kırıntı saçmak yok.
The pasta-slurping guinea will keep Hawk in line.
Makarna yiyen domuz, Hawk'ı hizaya sokar.
Chewing and slurping and spitting out their pits.
Çiğneme, şapırtı, tükürme seslerinin arasında.
[Slurping]
- Şapırdatarak -
Beckham, stop slurping!
Beckham, şapırdatmayı kes!
[Slurping]
Elbette. - Evet.
- God. One-eighty, you stupid, spaghetti-slurping cretin. One-eighty!
180 derece, seni spagetti höpürdeten geri zekalı ahmak.
- [Slurping Drink]
Haydi alkışlayalım.
- [Slurping] - He is the one I must ask for my job back.
İşimi bana geri verebilecek tek kişi o.
[Slurping Continues] You may ask me three questions.
Bana 3 tane soru sorabilirsiniz.
Hey, why don't you stop slurping that tea, and say something!
Hey sen! Neden o çayı höpürdetmeyi bırakmıyorsun da ona bir şeyler söylemiyorsun?
You're slurping.
Ağzını şapırdatıyorsun.
See the way he's slurping his orange juice?
Portakal suyunu nasıl içtiğini görüyor musun?
[Slurping]
Öyle mi?
Okay, look, Prue, I think we need to put some major closure on this, or we're gonna be in rocking chairs, slurping oatmeal out of rubber spoons, and I'm still gonna hear about Roger.
Tamam, bak, Prue, sanırım bu olaya bir son vermemizin zamanı geldi, Ya da sallanan koltukta, tahta kaşıkla yulaf yerken, hala Roger hakkında konuşacağız.
[Slurping]
Bu yüksek hızlı modem çok yavaş.
[Slurping] I'm afraid we have no leads, but I can safely say Apu did not suffer.
Korkarım hiç ipucumuz yok, fakat Apu'nun hiç acı çekmediğini söyleyebilirim.
- [Slurping Sound] - Hey, I squeezed so hard it went into my hand.
Onu o kadar sert sıktım ki elimin içine girdi.
And there you were at the movies, in front of God and everybody... slurping on horse face Lyn Taylor like she was a Popsicle.
Ve sen sinemalarda cirit atıyordun, Tanrının ve herkesin önünde... o at suratlı Lyn Taylor'la kırıştırıyordun.
[SLURPING]
[HÖPÜRDETMEK]
[MAKES SLURPING NOISE]
[YALANMA SESİ ÇIKARIR]
I dumped a girlfriend once because of her damn cat. Thing had me up all night slurping away.
Bir kız arkadaşımdan kedisi var diye ayrıldım bütün gece uyutmuyordu.
[Slurping]
Mmm!
Mmm! [Chuckling, Slurping]
Mmm!
Slurping all over the place
Höpürdetmeden bir içebilsen!
And you scold me for slurping?
Bir de şapırdattığım için azarlıyorsun!
He's been banned from social gatherings in over 20 states. Well, I have been witness to his pasta slurping.
- Makarnayı şapırdatmasına şahit olmuştum.
[Slurping] Here we go.
İşte bu.
[Slurping] So if you want him to hear us... we've gotta crank up the volume.
Bizi duymasını istiyorsan sesi yükseltmelisin.
I thought my grandpa slurping his soup was bad.
Büyük babamın, çorbasını kötü olduğu için şapırdattığını zannediyordum.
We're not asking to be out on the streets... ... slurping margaritas and singing "Que Será, Será."
Sokaklarda margarita içip "Que Será, Será" söylemek için izin istemiyoruz.
[Slurping] I understand you've done some impressive work for brash and sassy.
Anladığım kadarıyla Brash ve Sassy için iş çıkarmışsın.
( LOUD SLURPING ) Not... gonna..... work!
Artık patronum değilsin
( SLURPING ) I can almost taste it.
Şimdi bile tadı ağzıma geliyor.
You don't wanna be slurping turkey milkshakes in middle age.
Bu yaşta hindi suyu içerek beslenmek istemezsin.
Will you stop that disgusting slurping... you disgusting, slurping, feeding animal.
Şu iğrenç höpürdetmeyi keser misin seni iğrenç, höpürtülü, beslenen hayvan.
- ( slurping )
Girilmez.
( Slurping )
Siyah et mi istedin?
( Tomatoes slurping )
Hey birisi ketçabı uzatabilir mi?
[Slurping] Oh, I do.
Seviyorum.
[Slurping] What?
Ne?
[Slurping] Who'd do such a thing?
Kim böyle bir şeyi yapar?
[Kitten slurping] I want that case, sir.
Beni ilgilendirmez!
- [Slurping ] - [ Clears Throat] Morrie... - Huh?
Morrie, bana anlattığın şu hikayeyi Janine'e de anlatsana.