So in other words traduction Turc
194 traduction parallèle
So in other words, it wasn't a real man that raped you?
Yani diğer bir deyişle, size tecavüz eden gerçek değildi.
So in other words, we're dealing here with a guy foreign ministers give presents to?
Bir başka deyişle rakibim yabancı bakanların hediye verdiği bir adam.
So in other words, because of tonight, I shouldn't be with you.
Başka bir deyişle, bu akşam yüzünden, seninle beraber olamamalıyım.
So in other words you're gonna take yourself a little break, just walk away from the hospital.
Bir düşünelim. Biraz ara vereceksin. Hastaneden çıkıp gideceksin.
So in other words, you would rather... talk to yourself than talk to me?
Yani bir başka deyişle benimle konuşmak yerine... kendinle konuşmayı tercih ediyorsun?
So in other words, you were afraid I'd make a scene.
İleti herhangi bir koordinat içeriyor mu?
- So in other words, you hated it.
- Peki vazgeçtim, boşver. Nefret ettin.
So in other words, I can make money...
Yani başka bir deyişle hem para kazanıyorum...
- So in other words, we're in enemy territory.
- Yani, açıkçası düşman topraklarındayız.
SO IN OTHER WORDS, FOR JUSTIN TO LIVE HERE WITH YOU,
Yani diğer bir deyişle, Justin'in burda yaşaması.
OK, so in other words... this would keep anybody from stopping this... until the last possible moment... to find out this necessary information. Is that right?
- Yani olay bitene kadar kimseye güvenme diyorsun.
SO IN OTHER WORDS, DESPITE WHAT HAPPENED, IT'S BUSINESS AS USUAL FOR MR. KINNEY.
Diğer bir deyişle, ne olursa olsun Bay Kinney için işler hiç değişmiyor.
SO IN OTHER WORDS, IT'LL BE READY NEXTTU B'SHVAT.
Diğer bir deyişle, ancak Tu Bishvat'a yetişir. Ya da Noel.
OH, SO IN OTHER WORDS, YOU'RE A TIMID LITTLESHIKSA.
Diğer bir deyişle sen, ödleğin tekisin.
So in other words, I'm on my own?
Yani bu işi kendim mi halledeyim?
So, in other words, what you're saying is that by using you as a conduit, everyone tuning in can communicate.
Yani, diyorsun ki seni kanal olarak kullanarak bağlanan herkes iletişime geçebilir.
In other words, in other words, why are you so incredibly alive?
Demek istediğim, neden bu denli hayat dolusun?
I play my lines so that their implications will be evident, in other words, delivering them may satisfy the speaker or anger him.
Sonuçları belli olsun diye sözlerimi sarf ediyorum. Diğer bir deyişle söylenen bu sözler konuşmacıyı tatmin edebilir ya da kızdırabilir.
So, in other words, then the location is very important.
Yani, diğer bir deyişle, o durumda bulunduğun konum önemlidir.
So, in other words, society rotates him.
Yani, başka bir deyişle, toplum onu döndürür.
" In other words, as I have a right and left hand, so I have Yoko.
" Başka deyişle, sağ ve sol ellerim olması gibi, Yoko'm da var.
So, in other words, dead or alive, we still starve.
Yani, ölse de, yaşasa da, aç kalacağız!
So, in other words, right at that moment of orgasm, all the romance just skeets right outta you.
Yani bir baska deyisle, orgazm oldugunda, bütün romantizmin de bosaliyor.
So, in other words, you ain't hit the twizzer.
Baska bir deyisle henüz kaleye golü atmadin.
- So, in other words...
- Yani başka bir deyişle...
So, in other words, you kept on winning. Yes, sir, that is correct.
Diğer bir deyişle kazanmaya devam ettiniz.
So, in other words, what I'm saying therefore, is that they're paying me to show them, in combative form, the art of expressing the human body.
Öyleki, başka bir deyişle, söylediğim bu sebeplerden dolayı onlara bunu dövüş formunda göstermem için bana ödeme yapıyorlar. "İnsan vücudunu ifade etme sanatı".
So you're going to enslave them, in other words.
Yani diğer bir deyişle onları köleleştireceksiniz.
- So, in other words, a miracle of physics.
Bir başka deyişle, fiziğin mucizesi.
Mischa is so interested in you that Sergei and I haven't been able to say two words to each other.
Mishaseninle çok ilgileniyor, Sergei ve ben konuşamadık bile.
In other words, they don't know what the hell is going on,..... so they're just gonna blow it up.
Diğer bir deyişle, neler olup bittiğini bilmiyorlar, bu yüzden de öylece patlatacaklar.
In other words, when the sand runs out, so must you.
Başka bir deyişle... kum gittiği zaman... sende gitmelisin.
So, in other words, everyone knew she had no alibi.
Yani herkes, onun bir tanığı olmayacağını biliyordu.
We begin to have people with family names like Papermaker. So, in other words, it was not only that paper was available.
Bu andan itibaren, kâğıt yapımcısı aileler ortaya çıktı.
But I know enough about them to know it's just a sad- - So in other words, you're asking me to go.
Yani benden seninle baloya gelmemi istiyorsun.
So, in other words, me or that guy?
Ben mi o adam mı?
In other words, you play an actor... and the actor is having a tough time getting work... because he was on this mega-hit series, like a Seinfeld kind of series... and now this actor, after the series goes off the air... he can't get work anymore... because he's so identified with this character... that they won't let him do anything else.
Diğer bir deyişle, bir aktörü canlandıracaksın ve bu aktör zamanında Seinfeld gibi büyük bir dizide oynamış ve oynadığı rolden kurtulmaya çalışıyor ve şimdi bu aktör, dizi yayından kalktıktan sonra artık çalışamıyor çünkü o karakter üzerine o kadar çok yapışmış ki hiçbir iş bulamıyor.
So, in other words : "No, we can't move"
O halde, diğer bir ifadeyle "Hayır, hiç birimiz kımıldayamayız"
So, in other words, there is no permanent historical record of the birth of my friend's baby?
Pekala, diger bir degisle, yakin arkadasiminin bebeginin dogumu kaydedilmis olan kalici kaset yok degil mi?
In other words, sometimes people see something so scary That nothing else scares them,
Bazen insanlar o kadar korkunç bir şey görürler ki, bir daha hiçbir şey onları korkutamaz.
In other words, life is hard, so you better find someone who will be your partner.
Başka bir deyişle, hayat zor, kendinize uygun bir eş bulsanız iyi edersiniz.
So, in other words... you don't completely trust Orlando or Miguel. Orlando, yes.
- Yani başka bir deyişle Orlando ve Miguel'e güvenmiyorsun.
- Yes, sir. So, in other words I'm better than 62 % of the New York bachelors.
Yani, New Yorklu bekarlardan % 62 daha iyiyim.
So, in other words, we have no true evidence... past your good word.
Yani, başka bir deyişle, geçen güzel kelimeler için gerçek bir kanıtımız yok.
So, in other words, the protected planets are no longer protected.
Yani, başka bir deyişle, korunan gezegenler artık korunaklı değil.
So, in other words, you haven't actually solved these cases.
Yani, başka bir deyişle, hâlâ bu davaları çözemedin.
So, in other words...
Bir başka deyişle...
So, in other words, raw vegetables.
Başka bir deyişle, çiğ sebzeler.
Sir, you are welcome to our house. It must appear in other ways than words so I cut short this breathing courtesy.
Konukseverliğimizi sözler yerine hareketlerle göstermek için, bu tanışma faslını kısa kesiyorum.
So, in other words... exactly what you said.
Diğer bir deyişle tam olarak senin söylediklerini söylediler.
In other words, fish are sentient organisms, so of course they feel pain.
Bir başka deyişle, balıklar sezgili hayvanlar, elbette ki acıyı hissediyorlar.
so innocent 31
so in a way 17
so instead 79
so in 27
so in the meantime 29
so in the end 18
in other words 980
so in a way 17
so instead 79
so in 27
so in the meantime 29
so in the end 18
in other words 980