English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ S ] / Speaking of that

Speaking of that traduction Turc

978 traduction parallèle
Speaking of that, perhaps now you'll tell us... a little bit about who you are.
Yeri gelmişken, belki bize kısaca kendinizden bahsedersiniz.
Speaking of that, did you get a visit three days ago from a guy named Matsunaga?
Aklıma gelmişken üç gün önce kliniğine Matsunaga adında biri geldi mi?
- Speaking of that...
- O mesele de var...
Speaking of that...
Hazır söz açılmışken...
- I wasn't speaking of that.
- Bundan bahsetmiyordum.
I thought we had agreed to avoid speaking of that.
Bu konu hakkında konuşmayacağımıza dair hem fikir olduğumuzu sanıyordum.
Speaking of that, how about a little drink, Bull?
Hazır laf açılmışken, küçük bir içkiye ne dersin?
Instead of speaking to the lady, pretend that you're speaking to me.
Onunla değil benimle konuşuyormuş gibi davran.
And I can assure you, Mr. Henriot, that the entire personnel of Henriot Co lingerie dealer... on whose behalf I am speaking are proud of this award in recognition of your courageous efforts.
Sizi temin ederim ki Bay Henriot, Henriot firmasının tüm çalışanları ve adına konuştuğum iç çamaşırı satıcıları olarak yürek dolu çabalarınızın takdir edilmesi baabında bu ödülü vermekten dolayı büyük onur duyuyoruz.
Well, as we're speaking out, ma'am, it's your behavior to my daughter-in-law, who's as good as you and better to my way of thinking, that's more than half the reason why i bought this property.
Hazır konuşuyorken bayan en az sizin kadar iyi olan gelinime karşı olan davranışınız benim düşünme sistemime göre bu mülkü almamda en büyük nedenlerden birini oluşturdu.
And speaking of words, I'd like to say a few about the injustice... of keeping an innocent man locked up for three months... in such filth and heat and ill-feeding that my chief regret is I didn't try... to pull down the filthy fellow that sits on the throne.
Doğru kelime deyince, adaletsizlikle ilgili bir kaç şey söylemek isterim masum bir adamı üç ay hapis tutmak öylesine pis, soğuk bir yerde aç ve susuz bırakarak. Pişmanlığım şudur ki tahtta oturan aşağılık dostumu indirmeye çalışmamak.
Speaking of your husband, if you keep defending him like that the idea might get around that you love him.
Kocandan bahsederken, onu böyle korumaya devam edersen etrafta ona aşık olduğun izlenimi doğacaktır.
When I got out, I was dizzy and he took my arm, and apologized, of course, for speaking to me like that.
Trenden indiğimde başım dönüyordu ve o da kolumu tuttu. Özür dileyerek tabii, benimle öyle konuştuğu için.
Well, speaking of beauty, it might interest you to know that my taste in it was formed by the expert opinion of my distinguished patroness, Lady Catherine de Bourgh.
Güzellik demişken, estetik zevkimin yerleşmesinde seçkin himayedarım... Leydi Catherine de Bourgh'ün çok büyük payı vardır.
My dear friends... speaking as a jurist, may I say that even in our penal code... we have wisely provided a system of parole... and I have excellent reason to believe that the party — whose name I, naturally, will not mention in this house — has amply paid for her mistake.
Sevgili dostlarım bir hukuk adamı olarak konuşmam gerekirse, bizim ceza hukukumuzda bile adil biçimde düzenlenmiş bir şartlı salıverme yasası var ve ismini doğal olarak bu evde zikredemeyeceğim bu kişinin yaptıklarının bedelini fazlasıyla ödediğine inanmam için harika bir neden var.
Still, I thought it would be nice for you to take away with you some of Paris'countryside since we were speaking of the country the last time I saw you that perhaps you might like to come with me
Halen daha benimle Paris'in kırsalına gelmen güzel olur diye düşünüyorum çünkü son karşılaştığımızda kasabadan bahsetmiştik. Belki benimle gelip hafta sonunu orada geçirmek hoşuna gider.
Speaking purely as an inspector of the Sà " retà ©, I'm afraid that even the obvious often needs confirmation.
Sureté'in bir müfettişi olarak açıkça konuşmak gerekirse, açık olan şeylerin bile kanıtlanması gerekir.
Well, it seems that I shall have the pleasure of speaking to Mr. Gray myself.
Anlaşılan bay Gray ile konuşma zevki bana ait olacak.
So that regardless of who won the war, Germany would emerge the strongest nation in Western Europe, biologically speaking.
Ne olursa olsun savaşı kazanarak Almanya'yı biyolojik açıdan, Avrupa'nın en güçlü ülkesi kılmak.
Speaking of records, would you like to hear a playback... of the recital you made to me that night?
Kayıtlardan söz etmişken, o gece bana verdiğiniz resitalin bir pleybeğini dinlemek ister misiniz?
Roughly speaking, he was a dog of some sort that strayed in a couple of nights ago.
Birkaç gün önce kapıma gelen bir sokak köpeği.
I have heard where many of the best respect in Rome, except immortal Caesar, speaking of Brutus and groaning underneath this age's yoke, have wished that noble Brutus had his eyes.
Ben Roma'da, ölümsüz Sezar'dan başka en ileri gelenlerden çoğunun Brutus lafını ettiğini duydum. Boyunduruk altında geçirdikleri bu kötü günlerden yakınarak soylu Brutus gözlerini açsa, dediler bana.
And speaking of hospitality, may I say that you have abused mine for the last time?
Misafirperverlikten bahsetmişken, misafirperverlikten en son ben nasibimi almıştım.
I don't want to be personal, of course... but psychologically speaking, I wouldn't be so sure that you're in love with her now.
çok şahsileştirmek istemem ama... Psikolojik olarak söylüyorum, Artık Iris'i sevdiğinden çok emin değilim.
Maybe I'm speaking out of turn, but I think that's your advantage
Belki de boş konuşuyorum ama bence senin iyi tarafın bu.
Speaking of weddings, that sounds like Luke Radford.
Tam da düğünden konu açılmışken, Luke Radford'un çalışına benziyor.
Speaking of murder... I see they haven't caught up with that Mrs. Andrews yet.
Cinayet dedin de gördüm ki bayan Andrews hala yakalanmamış.
Must I remind you that you are speaking of a member of the Reform Club?
Reform Kulübü'nün bir üyesi hakkında konuştuğunuzu hatırlatmama gerek var mı?
And speaking of lunch... will you tell whoever that is that I'm out having mine?
Yemekten söz açılmışken ben kiminle yemeğe çıkacağım acaba?
And speaking of ends, that is what this is.
Desteklerden söz etmişken, olan bu.
Lincoln was speaking of the slaves, you see, but in a way, I feel, he was speaking to me and to you, Sergeant, and that we should listen and take advantage.
Lincoln kölelerden söz ediyordu, görüyorsun, fakat bir şekilde, düşünüyorum da, benimle ve seninle konuşuyordu, Çavuş, ve bunu dinlemeli ve yararlanmalıyız.
And it's time that someone spoke up and paid whatever price is asked... for the privilege of speaking.
Fakat artık birinin konuşması ve konuşmanın bedelini ödemesinin vakti geldi.
Would you say that your marriage, speaking of it as a whole... has been a happy one?
Bir bütün olarak ele alırsak mutlu bir evlilik yaşadığınızı söyleyebilir misiniz?
And now speaking of our beloved leader, I feel it is indeed fitting and proper that in this moment of grave worldwide danger he give us one of his one minute inspirational talks.
Ve şimdi sevgili önderimizden söz açmışken dünya ölçüsündeki bu ciddi tehlike anında bize esin verici ayrıntılı konuşmalarından birini yapmasının gerçekten uygun ve yerinde olduğunu hissediyorum.
Speaking of your father, when's that august personage coming home?
Babandan bahsetmişken Ağustosta çalışanlar ne zaman geliyor?
Oh, speaking of feeling good, where's that bottle you said was in your desk?
İyi hissetmekten söz etmişken, masandaki şişe nerede?
But I am convinced that in this case the not speaking is a refusal of one part of the mind to allow the other part to express itself freely.
Ama konuşmamak, aklın bir tarafını reddetmekken diğer tarafının içinden geçen her şeyi özgürce ortaya koyması konusunda ikna oldum.
As someone said, that's just his odd way of speaking.
Lafı ağzımdan aldın ama bu onun hatalarında yalnızca bir tanesi.
Speaking on behalf of the united nations, i can only tell you that at this moment it would be premature to assume hostile intent on the part of these... these kanamits.
Birleşmiş Milletler adına şu anda size söyleyebileceğim tek şey bu Kanamitlerin düşmanca amaçlarla geldiğini varsaymak için henüz çok erken olduğu.
- Speaking of travelling remember, Darrin, that time we met in Paris and you said when I sent you a telegram...?
- Söz başka ülkelerden açılmışken hatırlıyormusun, Darrin, seninle Paris'te tanışmıştığımızda bana demiştin ki telgraf gönderdiğimde...?
In a manner of speaking, sir, it was the kite that ran away, not the children.
Aslında kaçan uçurtmaydı efendim, çocuklar değil.
Speaking of the Navy, that reminds me.
Bana bunu hatırlat.
For you can freely walk by the highways the suburbs of the city,... Morning you can enter the taverns with the young workers to kiss girls in costume of angel, speaking about life and death, with the first words that leave your lips
Çünkü yaban ellerde taban tepip keyfini çıkarabiliyorsun sabahları istediğin haneye girip melek kanatları takmış kızlara öpücük kondurabiliyorsun. ... hatta ölümle yaşam arasındaki çizgiyi tek bir kelimeye indirgeyebiliyorsun.
I was thinking that as I am, in a manner of speaking, your landlady I should have first call on the bathroom in the...
Düşündüm de, ev sahibeniz olduğuma göre banyoya ilk ben girmeliyim...
In a manner of speaking, Miss Easton, that kimono is mine.
Aslında Bayan Easton düşünecek olursak bu kimono benim.
But speaking for the Ministry of Aircraft Production, I can only say that we would take a very dim view of your blowing up our biggest factory, as your memorandum suggests.
Uçak Üretim Bakanlığımızla yaptığımız görüşme neticesinde sadece şunu söyleyebilirim ki, notunuzda belirttiğiniz gibi bizim için son derece önemli bir fabrikayı havaya uçurma fikrinize kesinlikle sıcak bakmıyoruz.
But one should be able to put it better To say that the limits of language, of my language are those of the world, of my world and that in speaking, I limit the world, I end it
Ancak sadece birisi dilde anlatımın uygunluğu ölçüsünde daha iyi, benim dilimde konuştuğum dünyalar kavramı, benim dünyam, Dünyanın limiti benim, ben bitiririm.
Don't be taken in when they pat you paternally on the shoulder and say that there's no inequality worth speaking of and no more reason for fighting.
Kanmayın babacan bir tavırla sırtınızı sıvazlayıp, sözünü etmeye değecek bir eşitsizlik olmadığını ve savaşmak için bir sebep kalmadığını söylediklerinde.
Is that Palmer, private detective of London speaking?
Londra'dan özel dedektif Palmer'la mı görüşüyorum? Evet yada hayır?
Is that Palmer, private detective of London speaking?
Londra'dan özel dedektif Palmer'la mı görüşüyorum?
That afternoon you were speaking of, at his apartment? Somebody stole a little silver Georgian teaspoon.
O bahsettiğiniz çay davetinde biri konutundan George Dönemi'nden kalma gümüş bir tatlı kaşığı çaldı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]