Spoon traduction Turc
2,167 traduction parallèle
Don't try to be the spoon, bend the spoon.
Kaşığı bükmeye çalışma, kaşık olmaya çalış.
So we need to stop thinking about the merger and think instead about this little girl throwing a ball and holding a spoon and waving bye-bye to her parents.
Birleşmeyi bir kenara bırakıp onun yerine bu küçük kızı top atarken, kaşık tutarken ve anne babasına el sallarken düşünmeliyiz.
Besides that, he's dumb as a spoon.
Bunun yanı sıra şapşalın teki. Peki.
You got the silver spoon advantage.You're going Ivy no matter what.
Ailen zengin, zaten iyi bir üniversiteye gideceksin.
* And spoon an English duke *
Ve bir İngiliz dükü beni sarsa
Now watch... While I bend this spoon.
Bu kaşığı bükerken beni izle.
It's not the spoon that bends, neo.It is only yourself.
Büktüğün kaşık değil, Neo. Sadece kendinsin.
Every night, a different woman, being oogled, having to hug and kiss and spoon.
Her gece başka bir kadınla birlikte olan, sarılıp öpüşmek zorunda olan birisiyim.
So drugged up, she can't even hold a spoon.
O kadar ilaç vermişler ki, bir kaşık bile tutamıyor.
Okay, I'm about to put this spoon in my...
Tamam, bu kaşığı ağzıma götürüyo...
This stick in the mud has had to work two jobs her whole life while you've been sucking on a silver spoon chasing chamber maids around your...
Bu sıkıcı kişi hayatı boyunca iki işte birden çalışmak zorunda kaldı ve bunları yaparken sen gümüş kaşağını yalayıp, etrafndaki hizmetçileri kovalıyordun...
Spoon-Lips Boxer-Shorts!
Kaşık-Dudaklı Baksır Şortlu mu!
All right, I'm warning you, Miss Solandres, I've got a... Spoon?
Pekala, sizi uyarıyorum, Bayan Solandres, elimde..... kaşık var?
Spare a spoon?
- Yedek kaşık var mı?
- He's not getting a spoon.
- Kaşık filan almayacak.
When she was very sick with pneumonia, lying very still he tried to feed her with a spoon.
Zatürreeden hasta yatarken, kaşıkla yemek yedirmeye çalışıyormuş.
He's a Greek and smells like lemon dish-washing liquid and his skin is smooth, like the back of a spoon.
O bir Yunanlı ve limonlu diş macunu gibi kokuyor ve cildi bir kaşığın arkası kadar pürüzsüzdür.
Spoon...
Kaşık...
- Use a spoon, honey.
Kaşık kullan, bebeğim.
- What do you mean, use a spoon? Come on, use a spoon.
- Ne demek kaşık kullan?
You know how to use a spoon.
- Kaşık kullan.
Show your daddy how you use a spoon.
Babaya da göster nasıl kaşık kullanılırmış.
You're a big girl now, huh? You know how to use a spoon.
Kocaman kız oldun artık, kaşık kullanmayı da bilirsin.
It's a big spoon and it's really hot.
Kepçe büyük. Sos da çok sıcak.
I'm gonna eat your brain with a spoon.
Beynini kaşıkla yiyeceğim senin.
I'm gonna eat your fucking brain with a spoon.
Senin beynini kaşıkla yiyeceğim.
Use a spoon! Disgusting.
Kaşık kullan, bu iğrenç.
No, no, no, I'm more in the mood for something you can sniff off a spoon.
Hayır, hayır. Kaşıktan içine çekeceğin bir şey istiyorum.
I couldn't find a spoon.
Kaşık bulamadım.
Gag me with a spoon.
Lafı ağzıma tıktı.
I never saw a man to take delight shells with lemon flavor and the sugar, and smell burning rum, while spinning with a spoon mix and taste, park instead of punch would have made a fortune, unfortunatly rambling not for centuries after him.
Bir adamın zevk almadığını hiç görmedim limon lezzeti, şeker ve kabuklar yanık rom kokusu bir kaşık ile karıştırılırken tadın romun yerine koyun, zenginleşmiş olur maalesef ondan sonra yüzyıllarca başıboş...
Spoon, spoon.
Kaşık. Kaşık.
'With a decent metal spoon and time on my hands, a few weeks'hard digging and I'd be free.'
'İyi bir metal kaşık ve elimdeki zaman ile, bir kaç haftalık uzun kazılar sonra özgürdüm.'
Yeah- - No, I told you, just come over, we'II just spoon.
Tamam, akşam görüşürüz.
Can you stop making that noise with the spoon?
Kaşıkla gürültü çıkarmaya bir son verir misin?
You're sharp as a spoon.
Bir kaşık kadar kurnazsın.
And if we get a hit, this case is gonna heat up faster than a junkie's spoon.
Bir şey bulursak, bu dava eroin kaşığından daha çabuk kızışacak.
# A silvery spoon, a bubble and squeak # l'm the blackmail man
# Gümüş bir kaşık, hayattan artakalmış bir adam # Ben Şantajcı Adamım
You never washed a even a single spoon at our house.. .. and now you're washing this big car here.
Sen evde tek kaşşık bile yıkamazsın..... ve şimdu kocaman arabayı yıkıyorsun burada..
# But they want the world on a dessert spoon
# Tüm dünyayı bir tatlı kaşığıyla almak istiyorlar.
But baby how we spoon like no one knows...
Ama bebeğim kimsede olmadığı gibi nasıl kaşıklayabiliriz...
If civilized societies want to return... to the druid hanging rites in the sacred grove... or to drink blood with the Aztecs... or feed the gods with blood of human sacrifice, let them see what they actually eat and drink. "Let them see what is on the end of that long newspaper spoon."
Uygar toplumlar kutsal ormanlarda insanların asılı olduğu Druid geleneklerine dönmek istediğinde ya da Aztekler ile kan içme, ya da kurban olan insan kanı ile beslenen tanrılar, bakalım gerçekten ne içip ne yiyorlar, onların uzun kaşığın sonunda ne olduğunu görmesini sağlayan.
} { \ pos ( 240,165 ) } { \ $ It's like someone took a shabu spoon and stirred up his fanboy brain. }
Sanki bir Fanboy'un beynine kepçeyi salıp karıştırmışsın gibi...
then Angie cried with a fork and a spoon, I'll always love spaghetti on the moon.
"Sonra Angie elinde çatal ve kaşıkla ağladı Ay'da spagettiyi sevmişimdir diyerek."
I got a bamboo mixing spoon.
Bambudan yapılmış bir karıştırma kaşığım var.
- With the spoon. - Aarggh!
Bir kaşıkla mı?
Look, he stopped at every hot dog stand, greasy spoon and hamburger joint in Ojai valley.
Baksana, Ojai vadisindeki tüm sosisli sandviç ve hamburger yapan yerlerde durmuş.
Spoon.
- Kaşık.
I'll leave the spoon inside.
Hamuru az. Hamur yapacağım.
- A greasy spoon-ani.
- Ucuz ve pis bir lokanta.
- A spoon.
- Kaşıkla.