Stakeout traduction Turc
617 traduction parallèle
IT'S EASY- - A STAKEOUT JOB.
Bu basit bir iş. Bu adli tahkikat işi.
I was up all night on a stakeout.
- Sıfır. Geçen gece görevdeydim.
You'll be in charge of the stakeout, Paul.
Bu soruşturmadan sen sorumlu olacaksın, Paul.
There's not much point keeping a stakeout now, is there?
Burada tetkik edilecek daha fazla nokta kalmadı, değil mi?
When they find the body, the stakeout will be over and I'll be away from here.
Cesedi bulduklarında, polis incelemesi de bitmiş olur ve bende buradan uzaklaşmış olurum.
Call the stakeout.
Olay yeri incelemeyi ara.
Now, Edgar's got it tough enough... in stir without you keeping a stakeout on him.
Edgar senin yaramazlıklarından bıktı artık seni onunla hapishanede kontrol altında tutmak mümkün değil.
Stakeout that Peale Art Gallery like you would a circus tent.
Sanki sirk çadırındaymış gibi Peale Sanat Galerisine devriye gönderin.
Do you know what it means when you've got a stakeout established and some rockhead walks in and blows it... Oh, damn! Where do you come off, anyway?
Birisi böyle bir takip ayarlamışken taşkafanın birinin gelip onu mahvetmesinin ne demek olduğunu bilir misin?
You blew a stakeout!
Bir polis takibini mahvettin!
- Have you found a good stakeout?
- Gözetleyecek bir yer buldunuz mu?
You're on loan to stakeout.
Şüphelileri gözlüyor olmalıydın.
- You're on loan to stakeout, Callahan.
- Şüphelileri gözlüyorsun Callahan.
You blew the whole Palancio stakeout.
Palancio işini mahvettin.
- You guys have a stakeout on this house?
- Bu evde polis baskınımı oldu?
Norm, Jack, it's stakeout time.
- Ben onu izlemeye gidiyorum.
That was a stakeout.
Pusu yeriymiş.
No stakeout.
Pusu değil.
[Tubbs] That was my stakeout at the Flamingo Towers on Castranova.
O Flamingo Towers'da Castranova'yı gözetlediğim olaydı.
Castranova, his bodyguard and his chauffeur... were shot and killed after we left our stakeout this morning.
Castranova, onun bodyguard'ı ve şoförü... biz bu sabah gözetlemeyi bitirdikten sonra vurulup öldürüldüler.
- Stakeout.
- Gözlüyorum.
I know what it's like on a stakeout.
Gözetlemede olmanın nasıl olduğunu bilirim.
For a man on vacation, you look like you're on a stakeout.
Tatilden çok gözetlemeye çıkmış birine benziyorsun.
Stakeout?
Gözetleme mi?
And have the guys on the stakeout start shaking down some people.
Tüm birimleri görevlendirin. Birilerini silkeleyip bilgi alın.
Hence, it was necessary to stakeout the government personnel who had access to that information.
Bu yüzden, o bilgiye ulaşabilecek hükümet personelini göz altında tutmamız gerekiyor.
You're only on stakeout.
- Gözetimde bir tek sen varsın.
Why should I talk after that chickenshit stakeout?
Bu fiyaskodan sonra ne konuşayım?
Proctor, you've been singing Christmas songs for the entire five hours of this stakeout.
Proctor, nöbetin başından beri Noel ilahileri söylüyorsun.
Well, we're on a stakeout.
Gizli görevdeyiz.
This your first stakeout?
İlk kez mi gözetliyorsun? Benimki ilk kez.
Two motors pulled over a truck, stumbled right in the middle of a narc stakeout.
İki narkotik polisi bir cipi yolun ortasında durdurup uyuşturucu araması yapmış.
He's on a stakeout.
Evet şu an yanlış yerde.
When you're on a stakeout do you find it's better to stand up against the wall or kind of crouch down behind a big plant?
Birini takip ederken.. .. duvara yaslanmak mı iyidir.. .. yoksa büyük bir bitkinin arkasına çömelmek mi?
I was there seeing Norma, but I was also on my stakeout.
Ama aynı zamanda olacakları görmek için gitmiştim.
- I was on a stakeout.
- Bir suçüstü baskınındaydım.
This was his favorite drink on a stakeout.
Gözetleme sırasında en çok bunu içmeyi severdi.
The guy who made these trailers never did a stakeout.
Bu aracı üreten kişi hiç gözetleme yapmamış demek ki.
Yes. We're on a stakeout.
- Evet, gözetlemedeyiz.
I said we're on a stakeout.
Gözetlemedeyiz dedim ya!
Set up a stakeout from the school.
Siz de okuldan gözetleyin.
We're on a stakeout.
Gözetlemedeyiz.
His partner and him were on a stakeout.
Ortağıyla birlikte nöbetteymişler.
So what do you think, I should marry'er? It's only a stakeout, Chris.
- Ne dersin onunla evleneyim mi?
You know what a stakeout is all about?
Gözetlemek ne demek biliyor musun?
Do you wanna be part of this stakeout or not? Okay. Come on, come on, come on.
Gözetleme işinde görev almak istiyor musun?
Part of the stakeout next door. Bullshit!
Onlar benimle yandaki komşuları gözetlediler.
Stakeout.
- Devriyedeyiz.
- Mulder, you are jeopardising my stakeout.
- Mulder, gözetlememi tehlikeye atıyorsun.
- It's a stakeout.
- Arama var.
- Stakeout.
- Gözetleme.