Taking pictures traduction Turc
938 traduction parallèle
We're leaving tonight when we're through taking pictures.
Resimleri çeker çekmez bu akşam ayrılıyoruz. Acele etmeyin.
We caught it taking pictures of the camp.
Kampın resimlerini çekiyordu.
Mr. Saunders has been taking pictures of my room.
Bay Saunders odamın fotoğraflarını çekiyor.
The dressing room... is full of photographers taking pictures of the mirror!
- Alamam! Soyunma odası aynanın fotoğrafını çeken fotoğrafçılarla dolu!
When Piggie was squeezing the goat Mr. Malone was taking pictures through that porthole.
Piggie keçiyi sıkarken... ... Bay Malone pencereden resim çekiyordu.
What is it but traveling from one place to another, taking pictures?
Bu iş oradan oraya seyahat edip fotoğraf çekmekten başka nedir?
Shouldn't you be out front taking pictures of the guests as they arrive?
Senin dışarıda, gelen misafirlerin fotoğraflarını çekmen gerekmiyor mu?
- I see you are a captain from taking pictures. - lt's an outrage.
- Seni resimlerden tanıdım yüzbaşı.
- Cos I was taking pictures.
Çünkü fotoğraf çekiyordum.
But you can keep taking pictures of my profile because...
Ama beni profilden almak isterseniz çekebilirsiniz.
Oh. We were taking pictures, sweetheart.
Fotoğraf çekimi yapıyorduk, canım.
This lousy, Commie rat was taking pictures of the big board!
Bu alçak, kominist faresi büyük ekranın resmini çekmeye çalışıyordu!
I was taking pictures during the jewellery show and that's the last I remember.
Mücevher tanıtımında fotograf çekiyordum... Sonra... hiçbir şey hatırlamıyorum! Her şey çok karanlık.
Next, They'll be taking pictures of what you're thinking.
Yakında kafamızdan geçenlerin resmini de çekecekler.
I mean, taking pictures is all right.
Yani fotoğraf çekmek tamam da.
The satellite was orbiting over North America, western Russia and Siberia but that darling little camera went right on taking pictures when it wasn't supposed to.
Uydu Kuzey Amerika, Rusya'nın batısı ve Sibirya'nın üzerinde turluyordu ancak bu minik ve değerli kamera yapmaması gerekirken resimler çekmeye devam etti.
He was taking pictures of my paintings.
Resimlerimin fotoğrafını çekiyordu.
The crowd thought he was taking pictures for the police.
Kalabalık resimleri polis için çektiğini sanmış.
They had a couple of fellas in a civil rights protest... that were chained together, and I was taking pictures.
Bir insan hakları protestosunda birkaç kişi kendini zincirlemiş ben de resimlerini çekiyorum.
I was there taking pictures.
Orada resim çekiyordum.
They're taking pictures!
Resim çekiyorlar!
You've been paddling around this island for hours taking pictures.
Saatlerce adanın çevresinde kürek çekip resim çektiniz.
- Taking pictures.
- Neyi? Resim çekmeyi.
Rats are crawling around babies... they're taking pictures of Mars... and we're in the balcony talking to Charlie Robbins.
Bebeklerin üstünde sıçanlar dolaşıyor... Mars'ın fotoğraflarını çekiyorlar... ve biz sinema balkonlarında Charlie Robbins'le buluşuyoruz.
They're taking pictures of our misery.
Sefaletimizin resmini çekiyorlar.
We have many beautiful, historical places, why are they taking pictures here?
O kadar tarihi, güzel yerlerimiz varken burayı niye çekiyorlar mani olalım.
You see, my husband and I... enjoy taking pictures a great deal.
Yani, ben ve kocam... resim çekmekten gerçekten çok büyük keyif alıyoruz.
You became involved taking pictures of the defendant.
Siz sanığın fotoğraflarını çekiyordunuz.
Why aren't they taking pictures?
Neden resmimi çekmiyorlar?
Do not worry I spend life taking pictures of shells.
Endişelenme, kabuk resimleri projesini hayata geçireceğim.
- Are you taking pictures?
- Fotoğraf mı çekiyorsun?
- I was taking pictures.
- Resim çekiyordum.
Keep taking pictures, come on!
Resim çekmeye devam et, hadi!
I was taking pictures in our drama class.
Tiyatro dersleri sırasında sürekli fotoğraf çekiyorum.
Taking pictures?
Ne oluyor, fotoğraf mı çekiyorsunuz?
The whole village was there, of course. And there was a girl taking pictures.
Bir de fotograf çeken kız vardı.
- I'm taking pictures.
- Fotoğraf çekiyorum.
I've been thinking about taking some pictures, and I don't really know anything about cameras.
Bir kaç fotoğraf çekmek istiyorum ve kameralar hakkında gerçekten bir şey bilmiyorum.
Mrs. Walker says we're taking publicity pictures this afternoon down at the city hall.
Bayan Walker bilmenizi istedi ki... Öğleden sonra, hükümet konağında... birkaç tanıtım resimi çekeceğiz.
Lélia's camera was taking and always he returned with many pictures.
Lélia'nın kamerasını alırdı ve herzaman birçok resimle dönerdi.
The one they were taking all the pictures of and writing all the words about.
Savaşla ilgili fotoğraflar çekiyor, her şeyi yazıyorlardı.
And they weren't writing many words or taking many pictures.
Ne haber yazıyorlar ne fotoğraf çekiyorlardı.
He'd be there taking notes and pictures, and I'm sure good came of it... for some people.
Orada not alıp, resim çekiyor olurdu. Bu sayede bazılarına iyiliği dokunmuştur.
I got so involved taking the pictures.
Resim çekmeye kendimi çok kaptırdım.
- And they were taking our pictures?
- Resim mi çekiyorlardı?
I mean, I had been taking off my clothes in six straight pictures, and it was time to exhibit myself as an actress, not some piece of meat.
Bir cinayet davasında her şeyi iki kez araştırmak zorundayız, hepsi bu. Em... Oh, şey, yine de burada anlamadığım küçük bir şey var.
Reporters, sir, and television news guys are taking up pictures.
Ayrica Televizyon binasindan gediler cekim icin. Roportaj da yapmak istiyorlarmis...
Keep taking those pictures... and I'll do it.
Şu resimleri çekmeye devam et... ben de yapayım.
So you're taking the pictures and furniture to Lodz?
Demek Lodz'a malzeme götürüyorsun, ha?
I told you, he's a road-sweeper, black and the Muslim religion... forbids the taking of pictures.
Söyledim ya, o bir sokak süpürgesi, siyahi ve Müslüman inancı fotoğraf çektirmeyi yasaklıyor.
Most of the other buyers were plainclothes cops snapping pictures and taking down names.
Diğer alıcıların çoğu sivil polisti. Fotoğraf çekip isimleri yazıyorlardı.