That was about traduction Turc
15,968 traduction parallèle
That was about five disasters ago.
Beş felaket önceydi o.
It never was about that.
Onunla hiç alakası olmadı.
If that's my mom, then either Gary forced her to do it or she didn't know what he was about to do.
- Eğer o annemse ya Gary onu bunu yapmaya zorlamıştır ya da Gary'nin ne yapmak üzere olduğunu bilmiyordur.
I was a model inmate. That's the reason why I went to Fontana,'cause I don't even want to think about this no more, man.
Bu yüzden Fontana'ya gittim, artık bunu düşünmek bile istemiyorum çünkü, dostum.
Do you recall where you were September 8, 2004, on or about the time... about the time that poor Rachel Gray was shot to death?
8 Eylül 2004'te nerede olduğunu anımsıyor musun? Veya şey olduğu vakitte... Zavallı Rachel Gray'in vurularak öldürüldüğü vakitte mi?
Let us pick him up, because we believe Barnes knows something about why Tamika was shot, and we have enough leverage to get Barnes to roll on the heroin suppliers in your neighborhood. " That might be enough to get Dennis on the move.
Onu yakalayalım, çünkü Barnes'ın, Tamika'nın neden vurulduğuyla ilgili bir şey bildiğine inanıyoruz ve Barnes'ın, mahallenizdeki eroin tedarikçilerini ele vermesini sağlamaya yetecek kozumuz var. " Bu, Dennis'i harekete geçirmeye yetebilir.
He was lying about that.
- Yo, hayır. O konuda yalan söylüyordu.
I was so excited about those casings, I could actually feel that gun in my hands.
Kovanlar beni çok heyecanlandırmıştı o silahı gerçekten ellerimde hissedebiliyordum.
What was that line about? "The food is waiting."
"Yemek onu bekliyor" la ne demek istedi?
You wrote about a woman in Germany who'd been blind for 10 years. And then, it was discovered that she had DID.
Almanya'da yaşayan bir kadının 10 senedir görme engelli olduğunu ve araştırmanın ardından kadında ÇKB tespit edildiğini yazmıştınız.
But I do know that Jessica was murdered because she walked in on the unsub as he was about to attack her son, Ryan.
Ama Jessıca'nın neden öldürüldüğünü bılıyorum, şüphelı oğlu Ryan'ı öldürmek üzereyken odaya gırdı.
Grant eventually came to conclude that Custer thought more about himself and the image that he cast than about the mission or about the broader outline of policy he was pursuing.
Grant sonunda Custer'ın sadece kendini düşündüğünü anlamıştı. Kendi imajına yürüttüğü görevden ya da izlediği politikadan çok daha fazla önem veriyordu.
He understood very early on that the gun was his ticket to success. And he's not shy about using it.
Silahının başarı bileti olacağını anlamıştı ve kullanmaktan çekinmiyordu.
What if the person who posted that comment was talking about Liam?
Ya o mesajı yollayan kişi Liam'dan bahsediyorsa?
Plus, I read this romance novel, and it was about time travel, and I really dug the science of that.
Üstelik, zamanda yolculuk hakkında bir kitap okudum ve arkasındaki bilimi cidden kaptım.
North Star was sitting at about 30 degrees when we boarded that ship.
Gemiye çıktığımızda kutup yıldızı 30 derecemizde kalıyordu.
That's what doing Lobos was about.
Lobos'un yaptığı buydu.
- Me and Ghost killed Lobos to start over, but it was never about that.
Ghost'la ben, Lobos'u temiz bir başlangıç için öldürdük ama işler öyle olmadı.
What the hell was that about?
Ne oluyor burada?
Talking about sexual identity to anyone in our school that was like staring at the sun.
Bizim okuldaki herhangi biriyle cinsel kimlikten konuşmak güneşe bakmak gibiydi.
The best thing about watching you play today was realizing that all that rubbish in the last school was just rubbish.
Bugün seni oynarken izlemenin en güzel yanı, eski okuldaki bütün o saçmalıkların gerçekten saçmalık olduğunu görmekti.
I wouldn't be happy about that if I was on his team.
Onun takımında olsam bundan pek memnun olmazdım.
A minute ago you was busting my balls about me not trusting you, but now I'm getting the sense that you're the one who don't trust me.
Bir dakika öncesine kadar sana güvenmediğim için bana baskı yapıyordun ama şimdi bana güvenmeyen asıl senmişsin gibi hissediyorum.
She was very clear about that.
Bu konuda gayet netti.
That's exactly the steel goddamn stomach I was talking about.
- Çelik mideden kastettiğim işte buydu.
She was asking me questions about Joshua, about what we saw that night.
Joshua hakkında sorular sormaya başladı. O gece neler gördüğümüze dair.
That's part of that long story I was telling you about.
Sana bahsettiğim uzun hikayenin bir parçası o da.
I was hoping to write an article about you instead... something that would calm people until Barry got back.
Senin hakkında insanları sakinleştirebilecek bir makale yazmak istiyorum Barry dönene kadar.
In it he develops his theories about proper art being indifferent to moral and political considerations, that real art was about its own dynamic inner relationships able to stand on style alone.
İçinde doğru sanat ile ilgili teorilerini geliştirir. Ahlaki ve politik hususlara kayıtsız kalmak, Gerçek sanat kendi dinamik iç ilişkileri ile ilgiliydi
If it was something important to you, I would support it. Oh. Are you sure about that?
Senin için önemli bir şeyse desteklerdim.
If all you ever did was see the guy in the lobby, how do you know all that stuff about him?
Adamı sadece lobide gördüysen eğer, onun hakkında bu kadar şeyi nereden biliyorsun?
He was wearing a gym T-shirt one day of this band I liked, so, we just started talking about that.
Bir gün üzerinde beğendiğim bir grubun tişörtü vardı, sonra işte konuşmaya falan başladık.
I was almost killed up there in that stairwell, and the thing I was worried about wasn't... wasn't death.
Merdivenlerde az kalsın ölüyordum, ama o anda korktuğum şey ölüyor olmak değildi.
Hey, uh... so I was thinking about that date we were planning.
Şu planladığımız randevuyu düşünüyordum da...
What the hell was that about?
Ne için görüşeceksiniz?
What was that you said about making me proud?
Beni gururlandırmak için ne yapacağını söylemiştin?
This is a tranq dart that should knock "old" you out for about six hours, which lines up perfectly for when you're going back, because not much was happening until Hartley attacked the Cleveland Dam that night, so that should give you time to learn what you need and return.
Bu bir bayıltıcı iğne, oradaki seni 6 saat kadar baygın tutmaya yeter, bu tam da Hartley'in Cleveland Barajına saldıracağı zamana geliyor, o zamana kadar bir olay olmayacağından sana yeterince zaman sağlar, böylece sana öğreneceklerini öğrenmek ve geri dönmek için zaman kazandırır.
That was quite an observation you had about Hartley in there, Mr. Allen.
Hartley hakkında yaptığın gözlem gayet iyiydi, Bay Allen.
I was just an amateur who couldn't keep up, and they kept talking about my skill level and everything that I bring to the group.
Ben gruba ayak uyduramayacak bir amatör olduğumu düşünürken onlar yeteneğim ve bunun gruba katkısını konuşup durdular.
- I noticed. - I was so over the line with everything that I said about you and Harry.
- Harry ve seninle ilgili söylediklerimde haddimi fazlasıyla aştım.
Okay, well, maybe those weren't his exact words, but we were talking about family, and he was saying that all of his friends were settling down and he didn't want to be some pitiful dude trolling Shaggr for hookups.
Tamam, belki tam öyle söylemedi, ama aileler hakkında konuşuyorduk ve tüm arkadaşlarının bir hayat kurmaya başladığını ve Shaggr'dan kız kaldırmaya çalışan acınası bir adam olmak istemediğini söyledi.
See, this is that chance I was talking about.
İşte bahsettiğim şans bu.
But DC Morton informed us that it was you who induced him to mislead the original inquiry about The Caddy, that it was you, DI Cottan, who suggested attributing the nickname to a deceased police officer.
Ama DP Morton, baştaki Caddy soruşturmasını yanlış yönlendirmesine senin sebep olduğunu söyledi. Ölmüş bir polis memuruna takma ad atfedenin DM Cottan, sen olduğunu söyledi.
That stuff about a wedding was nonsense, wasn't it?
Şu düğün ile ilgili söyledikleriniz, yalandı değil mi?
I stopped thinking about that part of me and just followed what was prescribed.
Bunu düşünmeyi bıraktım ve geleceğime yön verdim.
We were out on a walk and we were talking about Eddie and how you were with him, and I was thinking to myself how I missed a lot while I was in that coma.
Dışarıya çıkmıştık Eddie ile ilgili konuşuyorduk ilişkinden bahsediyordun, ben de kendi kendime komadayken kaçırdıklarımı düşünüyordum.
You say she was involved with that trial, so do you remember her ever talking about it with anyone?
Davaya dahil olduğunu söylemiştin bu konuda konuştuğu birilerini falan hatırlıyor musun?
That this was just about that case or that she killed herself because of it.
Konunun sadece dava olmasına ya da bu yüzden intihar etmesine.
Grandma, what was that about?
Büyükanne, bu ne hakkında?
- He's still pissed about that limp-dick defense bill I killed when I was whip...
- Hala bana kızgın. Delege iken engellediğim bir yasadan ötürü.
And Francis was very upset about that.
Ona o konuda Francis de çok kırgın.
that was stupid 112
that was close 355
that was quick 252
that wasn't very nice 41
that was a long time ago 336
that was nice 214
that wasn't a question 26
that was fast 352
that wasn't me 262
that wasn't my intention 19
that was close 355
that was quick 252
that wasn't very nice 41
that was a long time ago 336
that was nice 214
that wasn't a question 26
that was fast 352
that wasn't me 262
that wasn't my intention 19