The one that traduction Turc
59,158 traduction parallèle
See, when you sell your soul to a demon, they're the one that come and rip it out of you.
Ruhunu şeytana sattığında sende onu parçalayarak almayan gelen şeydir.
In fact, I wouldn't be surprised if you were the one that raped her.
Hatta ona tecavüz eden kişi sen çıkarsan inan bir an bile şaşırmam.
Florist cards identical to the one that was on the flowers left at Trish's house.
Trish'in evine bırakılan çiçektekiyle bire bir aynı karttan.
Vladek is the one that's been cutting people up?
İnsanları kesen Vladek mi?
Whatever thread you left behind, however small... the one that threatens everything you are.
Arkanda bıraktığın her türlü izi. Ne kadar küçük olursa olsun. Seni sen yapan her şeyi tehdit eden izi.
But he's not the one that robbed your house, and that's not your lawn tiger.
Senin evini o soymadı. O kaplan da senin değil.
I'm the one that needed a wife.
Asıl eşe ihtiyacı olan ise bendim.
You're the one that hired the goddamn director.
Allah'ın cezası yönetmeni isteyip işe alan sensin.
Did Jimmy know his brother was the one that prevented you from hiring him?
Jimmy, işe alınmasını engelleyenin ağabeyi olduğunu biliyor muydu?
Okay, how about this... how about we pay you $ 450 for the one that already aired, and then we take it from there?
Tamam, şuna ne dersin? Yayınlanan reklam için sana 450 dolar ödeyelim sonrasını da biz halledelim.
You change any one thing in the past, the ripple effect impacts everything that follows.
Geçmişten bir şeyi değiştirirsen bu devam eden her şeyi etkiler.
Okay, so... Including the Massachusetts Vic, that is two teachers and one scout leader.
Tamam Massachusetts kurbanı dahil bu iki öğretmen ve bir izci lideri yapıyor.
That was one for the books.
Bu rekor kitaplarına girer.
All right. If we ever get out of here, I am the one who programmed your mother, which means that I am the only one who can undo it.
Tamam, eğer buradan çıkarsak annenizi bu şekilde programlayan benim yani bunu geri çevirebilecek bir tek ben varım.
That should be the last one.
Bu sonuncusu olmalı.
That's why they want us dead,'cause we're the one thing they can't control.
Ölmemizi istediler çünkü biz onları kontrol edemediği tek şeyiz.
There's one CCTV camera in the vicinity of the house, in the entrance hall, but, from the floor plans, there were another three exits in use that night.
Malikanede sadece bir tane kamera mevcut, o da binanın girişinde. Ama kat planlarına bakıldığında o gece ekstra üç çıkış daha kullanımdaymış.
I told her she had to stop at some point, but then that's my wife for you, never one to hear the word "no".
Bir yerden sonra durmasını söyledim ama karım işte, daha önce hayır duymamış.
I'm the one who has to decide and that's what I've done.
Karar vermesi gereken kişi benim ve ben de kararımı verdim.
Had one fag break all night, a ten-minute wander in the garden and that was it.
Sadece bir kez sigara molası verdik, bahçede on dakikalık bir mola hepsi bu.
More than that, there are traces of one of our men's DNA on the sock.
Dahası var. Üzerinde ayrıca şüpheli listemizdekilerden birine ait de örnek var.
He was one of the boys that had photos of Daisy.
Daisy'nin fotoğraflarının olduğu çocuklardan biriydi.
Alfred's wish is for Guthred to become the one true lord of the north, and you will make that happen.
Alfred'in dileği Guthred'i kuzeyin tek gerçek kralı yapmak. Ve bunu sen gerçekleştireceksin.
The chosen one... and he can only be defeated by a powerful magic, and for that, the Shaman needs certain body parts.
Seçilmiş olan... Ancak güçlü bir sihirle mağlup edilebiliyor ve bu yüzden Şamanın belli vücut parçalarına ihtiyacı var.
One thing that I have found is that when the story of the Baudelaires becomes too upsetting for me, when it becomes absolutely overwhelming, it is useful to stop for a moment of contemplation, uh, with a cup of tea or some other powerful beverage.
Baudelaireların öyküsü çok üzücü bir hâl aldığında, kesinlikle dayanılmaz bir hâl aldığında, bir fincan çay veya başka bir sert içecek eşliğinde bir an için durup düşünmek faydalı oluyor.
Vladek is the one that's been cutting people up?
İnsanları kesen adam Vladek mi?
The Russians, they had one, all those years ago, in that film we all saw.
Ruslar, yıllar önce hepimizin filmde gördüğü adama sahipti.
When everything went crazy before, the one thing that kept me sane, that I clung too all the... all the time...
Önceden her şey çılgınlaştığında bir şey beni mantıklı tutardı... Dayandığım bir şey... Tüm zaman boyunca...
That's, that's the one.
İşte budur.
It's coming up with the second one. That separates the men from the boys.
Asıl mesele ikinci seferinde de başarılı olmakta yatıyor.
That's the one.
- Evet, o.
What if I told you... that pretty much every decision I've made since we've worked down here together has been the wrong one?
Burada birlikte çalışmaya başladığımız günden beri neredeyse verdiğim her kararın yanlış olduğunu söylesem ne yapardın?
Is that one of the moms that got you fired?
Seni kovduran annelerden biri mi?
And now I'm the only one who remembers any of that, and pretty soon...
Bunları hatırlayan bir tek ben kaldım.
Phil is the only one eager to throw bombs, and everybody else knows that the Vasseys are good for business.
Saldıracak tek kişi Phil. Vassey'lerin yardımsever olduğu bilinir.
- that you like the other one more.
-... beğendiğini hissettireceksin.
The more that they despise each other, the more that each one tries to crush the other one, the better they get!
Birbirlerini daha çok hakir gördükçe birbirlerini daha çok ezmeye çalıştıkça daha iyi oluyorlar.
And my opinion is the only one that matters.
Önemli olan tek görüş ise benimki.
Hey, you did not tell me that he was a vegan, one of the judgy ones.
Hey, bana onun vejetertan ve sorgulayıcı biri olduğunu söylememiştin.
One of your employees is gonna find you curled up in that space blanket, take you to the hospital, hook you up to those machines that beep and whir and... hurt.
Çalışanlarından biri seni uzay battaniyenin içinde kıvranıp yatarken bulacak, hastaneye götürecek sonra seni o bipleyen, öten makinelere bağlayacaklar, canın yanacak.
There was no way the boss was letting me run that one.
O yüzden patronun beni bu davaya vermesine imkan yoktu.
One condition of the PPD is that my written confession is immediately submitted to the New Mexico Bar Association.
PPD'nin şartı benim yazılı bir şekilde suçumu New Mexico Barosu'na bildirmem.
I just wanted you to be the first to know, uh, that I'll be taking a brief sabbatical from the law, just one year.
Arayıp ilk olarak sana avukatlığa kısa bir süre ara vereceğimi söylemek istedim. Sadece bir yıl.
Well, c-can I just say, sir, that you are one of the people who made the greatest generation so damn great?
Şunu söylemek istiyorum efendim, görülmüş en iyi nesli bu kadar iyi yapan insanlardan biri sizsiniz.
That's the one! Check the gate!
Ağzına sağlık!
The first one was gratis. That's my treat.
İlki ücretsizdi, tamamen benden.
"We've been living next door to them for six months now " and the only one I ever see is that fat sister slouching around. "
Altı aydır yan komşularıyız ve tek gördüğüm kişi hımbıl hımbıl yürüyen şişko kız kardeşi. "
You know, Mamacita, one of the things I loved most about having these children... all of them... was that no matter what I was doing, making a picture, or out for an event, the mad rush that was once my life... was that I'd always come home to this wonderful noise and joy.
Biliyor musun Mamacita, çocuk sahibi olmanın en sevdiğim yönlerinden biri de film de çeksem bir etkinlik için dışarıda da olsam hayatımın bir döneminde olduğu gibi delice de koştursam ne olursa olsun eve geldiğim zaman o muhteşem sesleri ve neşeyi görecek olmamdı.
But when your next movie is a bomb, or the one after that, you'll be back.
Ama bir sonraki filmin patlarsa ya da ondan sonraki nasılsa döneceksin.
After all that time in the desert, she wasn't about to let this one go without enjoying it.
Onca sönük zamandan sonra bunun keyfini çıkarmakta kararlıydı.
It's the one millionth ticket sold for Baby Jane, or that's what they told me.
Bebek Jane için satılan bir milyonuncu bilet. Yani bana öyle söylediler.
the one that got away 33
the one that says 16
the one and only 111
the one 287
the one i told you about 27
the one on the left 17
the one with the 40
the one who 21
the one who died 17
that 10639
the one that says 16
the one and only 111
the one 287
the one i told you about 27
the one on the left 17
the one with the 40
the one who 21
the one who died 17
that 10639
that's nice 2129
that's enough 4716
that's gross 203
that's it 18340
that's good 7000
that's great 6151
that's right 20311
that's all 8171
that's 10531
that's my boy 361
that's enough 4716
that's gross 203
that's it 18340
that's good 7000
that's great 6151
that's right 20311
that's all 8171
that's 10531
that's my boy 361
that's my girl 410
that's all i got 169
that's awesome 830
that's good to hear 161
that's cool 1334
that all started with a big bang 89
that's great work 19
that'll be it 25
that's my best friend 28
that's my sister 96
that's all i got 169
that's awesome 830
that's good to hear 161
that's cool 1334
that all started with a big bang 89
that's great work 19
that'll be it 25
that's my best friend 28
that's my sister 96
that's good to know 269
that's for sure 889
that doesn't seem fair 27
that's my baby 48
that's me 2273
that's my man 51
that is 2872
that's my line 54
that is so lame 16
that'll be me 20
that's for sure 889
that doesn't seem fair 27
that's my baby 48
that's me 2273
that's my man 51
that is 2872
that's my line 54
that is so lame 16
that'll be me 20