They're okay traduction Turc
2,139 traduction parallèle
Okay, well, let's call them again, and let's call the ortho team and make sure they're ready to go, okay?
Öyleyse onları tekrar arayalım. Ayrıca ortopedi ekibini de arayıp hazır olmalarını söyleyelim.
No, they're worried about Kyle, okay?
Hayır, onlar Kyle için endişeliler, tamam mı?
Okay? Rachel, anybody willing to do that, willing to take that risk, they're not gonna just dump the car an hour later.
Rachel, bunu yapmaya niyet eden biri bu riski göze alan biri bir saat sonra arabayı öylece bırakmaz.
Okay, after they're through with him, we can, uh, we can fight over the scraps.
Tamam, onunla aynı fikirde olduktan sonra, Kapışmaların üstesinden gelebiliriz.
So just call me when they're ready, okay?
Onlar hazır olduğunda bana çağır, olur mu?
Okay, they're not gonna find anyone else!
Tamam, onlar yeni birini bulmayacaklar!
People say mean stuff when they're in the middle of a fight, okay?
İnsanlar tartışmanın ortasındayken birşeyler söylerler tamam mı?
- Oh. - She's okay, but, uh, they're in the E.R. now.
Durumu iyiymiş ama şu anda acil servisteler.
Okay, they're hanging on your every word, Mike?
Her sözünü pür dikkat mi dinliyorlar Mike?
Okay, now we pick your besties list which is five people which you can call even if they're outside your network.
Pekala, artık sevdiklerim listenizi seçebiliriz. Ki bu da şebeke dışında olsalar bile arayabileceğiniz 5 kişiden oluşuyor. Bilemiyorum.
They're doing everything they can, okay?
Ellerinden geleni yapıyorlar.
Mom, no, they're not, okay?
Anne hayır, gitmeyecekler tamam mı?
Okay, it's much harder for you to walk way if they know you're still alive.
Tamam ama yaşadığını bilseler kaçman çok zor daha olurdu.
If they're holding me back from becoming a psychotic nut job like you. I'm okay with that.
Beni senin gibi bir kaçık olmamı engelliyorlarsa benim için sorun yok.
Okay, people, they're here!
Pekâlâ millet. Geldiler!
Right? That they're okay.
İyi olduklarını anlasınlar diye.
Okay. Jane said they're here somewhere.
Pekâlâ, Jane burada bir yerde olduklarını söyledi.
Okay, well, there are these three brothers called the Klugs, and they are never in the same place at the same time, but they're going to be in L.A. for their sister's wedding, and they always carry around this device with them, called the Zephyr, but they rotate it amongst themselves, and, um... you know, never mind, this is...
Tamam, üç tane kardeş var isimleri Klug ve asla aynı anda aynı yerde bulunmuyorlar ama şimdi kardeşlerinin düğünü için Los Angeles'a geliyorlar ve yanlarında sürekli bir cihaz taşıyorlar cihazın adı Zephyr ama taşıma işin sürekli değiştiriyorlar ve...
Okay? - They're gonna have no choice but to go down to the cell ward.
Hücre bölümüne gitmekten başka çareleri kalmayacak.
- Okay, Amelia. They're just trying to get a rise out of us.
Bizi sinirlendirmeye çalışıyorlar.
Hey, they're okay ;
Hey, bir şeyleri yoktur, eminim yoktur.
Dude, man. I hope they're okay.
Ahbap, Umarım ölmemişlerdir.
Okay, they're... they're plenty fuzzy, and what does that have to do with me getting my job done?
Tamam, bak, yeterince... yeterince elektrik var zaten onlarda, ve bunun benim işimle ne alakası var?
They're gonna want everybody looking for bomb parts, okay?
Bomba parçalarını aramak için herkese ihtiyaçları olacak.
Okay, well, I'm just saying, maybe they're as afraid of us as we are of them.
Tamam, peki, sadece söylüyordum, Belki onlar bizim onlardan korktuğumuz kadar korkuyorlardır.
Okay, I'm trying to get a sense of, how it is that you're around these people when they kill themselves.
Kendilerini öldürdükleri zaman nasıl onların etrafında oluyorsun anlamaya çalışıyorum.
Okay, they're on their way.
Tamam, yoldalar.
It's okay if they're both cool with it.
Bunda bir sorun yok. İki insan birbirini anlıyorsa, birlikte olabilir.
You know, it can't hurt to stick around, make sure they're okay.
Buralarda olup iyi olduklarından emin olmaktan zarar gelmez.
That means that they said, "Okay, we'll pay it." Then they said, " Oh, well, you know what? We're not gonna pay it.
Önce "tamam, öderiz" deyip sonra "aslında ödemeyeceğiz paramızı geri istiyoruz" diyorlar demek.
They're people, okay?
Onlar da insan, tamam mı?
Okay, remember, they look at us today, they're not seeing the good guys.
Pekala, sakın unutmayın ki bugün bize düşman gözüyle bakıyorlar.
Okay, so y-y-you're saying that you think your dad died, the kids panicked, they tried to hide his body.
Yani şimdi sen diyorsun ki, baban öldü ve bu çocuklar da panikleyip cesedi saklamaya çalıştılar?
They're on their way back here, but, uh, there's a bit of an issue. Okay.
Buraya dönüyorlar ama bir sorun var.
Because they're the ones that messed up, okay?
Çünkü bu karmaşaya sebep olan onlar, tamam mı?
Okay, they're collectibles.
Koleksiyon o.
Okay. Um, my division is rolling out, so I need to find out where they're going.
Ekibim çıkıyor, nereye gittiklerini öğrenmeliyim.
They're on their way right now, okay?
Şu an buraya gelmek üzereler, tamam mı?
I'll send someone to make sure they're okay.
Bana bir adres ver.
I hope they're okay.
Umarım iyilerdir.
For cocktail hour, they're creating a running waterfall... onto which they're going to project a hologram of us embracing. Okay, okay, okay.
Tamam, tamam.
Okay, as soon as we get inside I need you to find every plaintiff you interviewed and tell them they're here under false pretenses.
Tamam, içeri girer girmez görüştüğün her davacıyı bulmanı ve onlara yanlış iddialar altında olduklarını söylemeni istiyorum.
Okay, they're gonna try and sell them.
Tamam mı, gidip satmaya çalışacaklardır.
So what if they're divorced, okay?
Boşandılarsa ne olmuş.
Okay, maybe they're gonna do a profile on me, their "College Women To Watch" segment.
Tamam, belki benim için... "İzlenmesi gereken üniversiteli kadın" diye bir yazı yazarsınız.
Okay, all these people - - would you say that they're the, uh, you know, top dogs in town?
Tamam tüm kasabanın için en çok kazanan 3 kişinin bunlar olduğunu söyleyebilir misin?
Yes, I hope they're okay.
Evet, Umarım iyilerdir.
They're either gonna cut him or worse. Okay, just keep him on the line, all right?
Tamam, gidiyorum o zaman.
Okay, Aaron, we gotta get you to the hospital, or they're gonna give your room away to somebody who's really sick.
Pekâlâ Aaron, seni hastaneye götürmemiz gerekiyor yoksa odanı daha hasta olan biri için tahsis edecekler.
I got a line on some Jersey Hydro and this Vermont Sativa, but they're both just okay.
Jersey Hidro ve Vermont Sativa için birileriyle irtibata geçtim ama ikisinin de kalitesi vasat.
When I see them sprint out to the car, so excited to see Daddy, part of me thinks, "Great, they're okay with this,"
Babalarını görmenin heyecanıyla arabaya doğru yarıştıklarını gördüğümde... Bir yanım harika diyor.
okay 330588
okay then 423
okay fine 38
okay so 17
okay everyone 17
okay now 42
okay guys 32
okay what 33
okay well 32
okay okay 104
okay then 423
okay fine 38
okay so 17
okay everyone 17
okay now 42
okay guys 32
okay what 33
okay well 32
okay okay 104
okay look 22
okay okay okay 18
they're 1306
they're not happy 17
they're not going anywhere 43
they're real 107
they're not yours 24
they're right 150
they're all gone 114
they're beautiful 332
okay okay okay 18
they're 1306
they're not happy 17
they're not going anywhere 43
they're real 107
they're not yours 24
they're right 150
they're all gone 114
they're beautiful 332
they're not here 176
they're here 1043
they're great 201
they're back 185
they're wrong 98
they're not stupid 24
they're just people 22
they're alive 112
they're not 686
they're not so bad 28
they're here 1043
they're great 201
they're back 185
they're wrong 98
they're not stupid 24
they're just people 22
they're alive 112
they're not 686
they're not so bad 28