Unknowable traduction Turc
91 traduction parallèle
You will learn that life is the unknown and the unknowable.
Hayatın bilinmez ve bilenemez olduğunu öğreneceksin.
A horse's head is finally unknowable to me.
Nihayetinde, bir atın düşünüşü bana çok yabancı.
So it is not for us, mere mortals, to seek to fathom the unfathomable, to know the unknowable.
Öyleyse bizim için değil sadece ölümlüler için, akıl almaz şeyleri anlamaya çabalamak, bilinmeyeni bilmek..
We give in to love... because it gives us some sense of what is unknowable.
Aşık oluruz ve... aşk bize bilinmezi bilmeye dair bir hissiyat sunar.
Trying to make sense of the unknowable - whatJoseph Campbell calls the "awakening of awe."
Anlamında yapmaya mı çalışıyor? Bilinmez. Joseph Campbell diyor ki "Huşu ile uyandıran."
Unknowable. You people are the real illusionists.
Asıl hayalperest sizsiniz.
Things unknowable to the common man...
Sıradan insanlar bunları bilemez ve böyle yok olur gider.
They remain wary and unknowable.
Temkinli ve bilinmeyen olarak kalmaktalar.
You're asking for answers that are unknowable.
Bilinemeyecek sorular soruyorsunuz.
But one more good soul snatched away from the all-kowing unknowable is still another feather in my cap.
Ama bir iyi ruhu daha "her şeyi bilen bilinmezden" uzaklaştırmak yanıma kar kalır.
Well, maybe that's true, but my truth is something else... something dark, unknowable, hideous and corrupt.
Şey, belki bu doğru ama, benim gerçeğim başka bir şey... karanlık, bilinmeyen, iğrenç ve bozuk bir şey.
But just as there remains something unknowable in His characters Eastwood Has kept His own distance.
Ama canlandırdığı karakterlerin bilinmeyen yönleri olması gibi... Eastwood da mesafeli davranmıştır.
They say His ways are unknowable.
Tanrının işine aklımız ermez.
... he regarded the future as unknowable.
... yazarının aksine... ... geleceği "bilinmesi imkansız" görüyordu.
I am unknowable by nature, but you may call me Marius.
Beni tanıyor olamazsın, ama bana Marius diyebilirsin.
! i've always felt that Jeff and i have a deep spiritual connection that binds us together in strange and unknowable ways.
Her zaman, Jeff'le bizi birbirimize tuhaf ve anlaşılmaz bir şekilde yaklaştıran manevi bir bağ olduğunu hissetmişimdir.
A tall guy with hair similar to mine? Oh, unknowable universe!
Saçları benimkiyle aynı uzun boylu bir adam, oh anlaşılmaz evren!
For here in the great infinite unknowable man can come to know the most important thing of all :
Burada, büyük, sonsuz bilinemeyende, insanoğlu, en önemli şeyi öğrenmeyi başarabilecek.
The curse of human consciousness is that it longs to know only that which is unknowable.
İnsan bilincinin laneti her zaman bilinemeyeni bilmeye çalışmasıdır
Some people reach a place in time where they've gone as far as they can... the place where wives and jobs collide with desire... that which is unknowable, and those who remain out of sight.
Bazılar insanlar zaman içinde, öyle bir yere varırlar ki burada istediklerini yapabilirler, burada karıları ve işleri bilinmeyen, görünmeyen bir arzu engeline takılırlar.
From this they deduced that the problem was recursive... but beyond that, found themselves admitting, against their own nature... and once again, that the answer was unknowable.
Bundan, sorunun tekrarlandığını anladılar ama bunun da ötesinde kendilerini doğalarına karşı olduklarını kabul ederken buldular ve soru yine cevapsızdı.
You spend your life trusting in the unknowable.
Hayatın boyunca bilinmeze güvenirsin.
Instead of just admitting to the present limits of our knowledge we simply declare things to be unknowable.
Şu anki bilgimizin sınırlarını kabul etmek yerine, her şeyi bilinemez olarak adlandırıyoruz.
And, of course, girls in fifth grade suddenly became 95 % unknowable.
Ve, tabii ki, beşinci sınıftaki kızlar birden bire % 95 bilinemez oldular.
Positive.'As dangerous, as unknowable and as ruthless as the enemy that haunts us from outside.'
-... bizi dışarıdan avlayan düşman kadar tehlikeli, bilinmeyen ve acımasız bir düşman var.
Sarah didn't really know why they even bothered coming here, except that she'd probably go crazy trapped in the house all day with this unknowable little person.
Sarah neden buraya kadar geldiklerini bile bilmiyordu. Ama bu anlaşılmaz küçük insanla Birlikte tüm gün eve hapsolmak onu büyük bir ihtimalle delirtirdi.
[GROANS] LUTHOR : I used to think magic was unknowable, unpredictable and not to be trusted.
Eskiden büyünün bilinmez, tahmin edilmez ve güvenilmez olduğunu düşünürdüm.
Yup. the Unknowable King.
Evet. Bilinmeyen Kral.
But the pressure, the unknowable consequences.
Ama bu baskı, bu bilinmezlik.
They're so elusive. So unknowable, okay?
Onlar çok anlaşılmaz ve tahmin edilemez yaratıklar.
It's because it's inherently unknowable.
Çünkü tabiati geregi bilinemezdi.
And yet atoms themselves are unknowable.
Hal böyleyken atomlarin kendisi bilinemezdir.
When all seems lost, the future unknowable, our very existence in peril...
"Elimizdekileri kaybettiğimizde, geleceği kestiremediğimizde,..." "... varlığımız tehlikeye girdiğinde,... "
Your friendly neighbourhood oracle of all things knowable and unknowable at your service.
Bilinen ve bilinmeyen herşeyi bulan ailenizin kahini emrinizde.
Its meaning unknowable. And as quickly as it comes,
Anlamı ise bilinemez.
Waiting on orders From an unknowable father I can't begin to understand.
Hiç bilmediğim bir babadan gelecek anlamadığım emirleri bekleyerek.
Like a musical composition, they give life meaning and us the possibility of knowing the unknowable.
Müzik bestesi gibi, hayata anlam verir ve bize, bilinmeyeni bilme imkanı verir.
I mean, because it is unknowable. But let's give her a round of applause.
Yani bu pek bilinmeyebilir ama kendisine bir alkış rica ediyorum.
You bring us into this world... you make it incredibly hard to feel at home here, and then right when we finally realize that this is where we want to be, you force us out- - all part of your wonderful, unknowable plan.
Bizi bu dünyaya getiriyorsun burasını evimizmiş gibi kabul ettiriyorsun ve tam da burasını yaşamak istediğimiz yer olduğunu anladığımızda bizi zorla alıkoyuyorsun tüm o mükemmel, anlaşılmaz planınla.
- That is unknowable.
Bu bilinmez.
The beautiful, unknowable Asian woman.
Güzel, Asyalı kadın.
Something unknowable that dwells in the soul, And presents each one of us With a unique set of challenges
Ruhlarımızda gezinen ama ne olduğunu bilemediğimiz her birimize özel zorluklar çıkarıp gerçekte kim olduğumuzu bilmemizi sağlayan...
The thing about perfection is that it's unknowable.
Mükemmellik bilinemez.
We'll run some tests, but, with seizures, the cause is often unknowable.
Bazı testler yapıyoruz, fakat nöbeti düşününce sebep tam bilinemiyor.
No, sir, it is not! According to the Doctor, we are facing an enemy of unknowable power and infinite evil.
- Doktorun söylediğine göre, bilinmez güçte, sonsuz kötülükte bir düşmanla karşı karşıyayız.
And are you in pain because you feel unlovable, unknowable and shrouded in secrets?
Kendinizi sevilmeyen, bilinmeyen ve sırlara saklanmış gibi hissettiğiniz için mi acı çekiyorsunuz?
Knowledge of the unknowable.
Bilinmezlik bilimi.
As yet, unnamed and unknowable.
İsimsiz ve anlaşılamaz grubu.
And the only thing I really know about love is that it's unknowable.
Ve aşkla ilgili tek bildiğim şey bir muamma olduğu.
Now the outcome is unknowable.
Ama şimdi kalmamızın sonuçlarını bilemeyiz.
depicts the future as unknowable.
... ilk bilim-kurgu eseri bu bence.