Unknowns traduction Turc
106 traduction parallèle
There, an army of faceless unknowns get on their way to face their destiny, or, in some prision, to cut an unknown head off.
Orada, yüzü olmayan tanınmayan kişilerden oluşan bir ordu... kaderleri ile yüzleşmek için ya da, herhangi bir hapishanede, tanınmayan bir kelleyi uçurmak için. kendi yollarını izliyor,
This is the time for unknowns.
Zaman, bilinmeyenlerin zamanı.
Miss Resnick, medical science still has many unknowns to explore.
Bayan Resnick, tıbbın araştırması gereken çok şey var daha.
Space still contains infinite unknowns.
Uzay halen sonsuz bilinmezlerle dolu.
And I'd want my Science Officer with me on something as unusual as this, but it is full of unknowns, and we can't risk both of us being off the ship.
Ve bilim subayımın da benimle gelmesini istiyorum. Fakat bilinmeyenlerle dolu ve ikimiz birden gemiden ayrılamayız.
Five years out there dealing with unknowns like this.
Beş yıl uzayda bilinmeyen tehlikelerle savaştım.
You're dealing in unknowns.
Meçhul birşey geliştiriyorsun.
Unknowns.
Tanınmamışlar.
Sir, given the unknowns we will face...
Efendim, bu bilinmeyenlerle karşılaşacaklarımız...
No, there are still too many variables, too many unknowns.
Çok fazla değişken, çok fazla bilinmeyen var.
She's going to discuss it with Neelix, but... there are so many unknowns.
Bunu Neelix ile konuşacak... ama bilinmeyen çık şey var.
With a piece of engineering this complex with so many unknowns, could the unthinkable occur?
Bu karmaşık mühendislikle ve bunca bilinmeyenlerle, düşünülemeyen gerçekleşebilecek mi?
- There's too many unknowns in there.
- Bırakalım çıksın, ortada çok fazla bilinmeyen var.
There are too many unknowns.
Çok fazla bilinmeyen var.
The longer we're in chaotic space, the longer we're exposed to these unknowns.
Daha uzun süre kaotik uzayda kalırız, daha uzun süre. Yabancılara karşı korumasız kalırız.
Washington is going with a bunch of unknowns.
Washington ise adı duyulmamış oyuncularla anlaştı.
20 "Unknowns" from some drug shoot-out. fbi special request.
Uyuşturucuyla ilgili bir çatışmada kimliği belirsiz 20 DNA örneği var.
The mother's prints... the father's prints... and a set of Unknowns.
Annenin parmak izleri. Babanın parmak izleri. Birkaç tane de kimliği belirsiz parmak izi.
Manages a few unknowns, but doesn't have the goods to make it big.
Adı sanı duyulmamış birkaç kişiye menajerlik yapıyor. Ama büyük bir çıkış yapacak parası yok.
There are too many unknowns.
Bir çok bilinmeyen var.
Separate out Paul and then cross-reference the unknowns with Jane's retainer.
Paul'unkileri ayır ve sahibi meçhul olanları Jane'in diş telindeki parçayla karşılaştır.
- There are a lot of unknowns.
Uğraştığımız şeyle ilgili bilmediğimiz çok şey var.
There's a lot of unknowns.
Çok şeyi bilmiyoruz.
Just the landlord and some unknowns on the saw.
Testerenin üstünde sadece ev sahibi ve bilinmeyen birinin izi var.
Okay, why don't you print the patrons, and I'll collect the unknowns.
Sen müşterilerden parmak izi al, ben bilinmeyen maddeleri toplayayım.
There were some unknowns and some matches.
Bazılarının sahiplerini bulamadım, bazılarının buldum.
But there are too many unknowns.
Ama çok fazla bilinmeyen var.
- There's too many unknowns.
- Çok fazla bilinmeyen var.
They want only unknowns who haven't had any concerts or records and haven't been out of Cuba.
Konserleri ya da albümleri olmayanları ve Küba dışına çıkmamış olanları.
Then, he went on, there are'known unknowns'.
Sonrasında "bilinen bilinmeyen" lerle devam etti.
making the next step to the fourth category, fourth variation, which is missing, which is : not the'known unknowns', but the'unknown knowns'.
Dördüncü kategoriye, eksik olan dördüncü varyasyona bir adım atmalıydı. Bu da "bilinen bilinmeyenler" değil, "bilinmeyen bilinenler" dir.
Well, what I'm sayin', is that there are "known" knowns and that there are known unknowns.
Yani ne diyorum ; ortada bilinen bilinir, fakat bu bilinenler bilinmezler.
But there's also "unknown" unknowns, things we don't know that we don't know.
Ayrıca bilinmeyenler de bilinmezler. Bilmediğimiz ve bilemediğimiz gibi.
Dozens of unknowns, none of which were in the system - no work cards, no prior crime.
Bir sürü bilinmeyen iz, hiç birinin kaydı yok, kredi kartı yok, sabıka yok.
This one has too many moving parts, too many unknowns.
Bu sevkıyatın çok fazla bilinmeyeni var.
Yeah, I had Mandy run the unknowns from the original case against Hannah's prints.
Evet, Mandy'ye asıl davadan Hannah'ın izlerini test etsin diye vermiştim.
Mandy matched two prints off the photo that you gave to Dollar's street team to the unknowns that I found in the low rider.
Mandy Drop'un ekibine verdiğin resimlerdeki... parmak izlerinden ikisinin... bulunan araçtaki izlere uyduğunu buldu.
Algebraically speaking, there are too many unknowns.
Matematiksel konuşursak, birçok bilinmeyen var.
Too many unknowns.
Çok fazla bilinmeyen var.
And the other contributors were Megan, Sheila, several unknowns, and everybody's favorite photography teacher, Diane Kentner.
Ve diğer vericiler de, Sheila, Megan, birkaç bilinmeyen, ve herkesin sevgilisi fotoğraf öğretmeni Diane Kentner.
I've been going over the sensor data, but there's still too many unknowns.
Verilerin üstünden geçiyordum, ama hala bir sürü anlaşılamayan şey var.
You Tube sensation A.D.D. have gone from total unknowns to a top - 10 album, a number one single and a sold-out tour in just three short months.
You Tube sansasyonu A.D.D. Hiç tanınmamışlar listesindeyken sadece üç kısa ayda albümü ilk 10'a girdi. Single'ları 1 numara oldu ve turne biletleri tükendi.
There's a set of unknowns both on the truck and on the, uh... electro-love machine.
Kamyonette de, elektro-aşk makinesinde de kimliği bilinmeyen bir iz var.
Of course, as with any new... therapeutic technology, there are variables and--and unknowns... among them, conflicts between the client's expectations and the--the still unknown limits of the technology,
Tabii ki, her yeni tedavi edici teknolojide olduğu gibi, bunda da değişkenler ve bilinmezler var... Bunların arasında, öngörülemeyen sorunların yanı sıra hastanın beklentilerinin karşılanamaması ve teknolojinin sınırlarının hala tam olarak bilinememesi yer almakta.
Agent Walker, there are unknowns moving on your position. Sarah.
Ajan Walker konumunuza yaklaşan kişiler var.
I think the Tomb of the Unknowns is around here somewhere.
Bence, adsız mezar buralarda bir yerlerde.
But the great fear that people have always had is that, despite all of the seemingly regular patterns that you see in nature, there might also be fantastic, chaotic unknowns, the monsters that could suddenly leap out.
Fakat insanların her zaman çok korktukları şey ise, doğada gördüğünüz tüm olağan şablonların aksine, bazı fantastik, kaotik bilinmeyenlerin, canavarların aniden karşınıza çıkabilme olasılığıdır.
Two unknowns to identify.
İki kişinin kimliği belirlenecek.
You know, unknowns.
Bilirsin işte, tanınmayanlara karşı.
I hear it was because there were just too many unknowns.
Bunu ben de duydum ama hala bilinmeyen çok şey var.
- Who cares if we're unknowns?
- Tanınmamışsak bizi kim sallar ki?