English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ U ] / Unlike me

Unlike me traduction Turc

380 traduction parallèle
She should have, yes, but unlike me, Linda always hopes.
Bilmeliydi, evet. Ama benden farklı olarak Linda hep umut eder.
Unlike me. I am well informed.
Bense tam aksine, iyi bilgi alırım.
Completely unlike me to forget it, isn't it?
Unutmak bana yakışmıyor, değil mi?
How unlike me not to have guessed.
Bunu anlayamamayı kendime yakıştıramıyorum
Unlike me, you mean... living it up!
Yani benim tersime diyorsun...
I'm telling you, my dad's a real pillar of a man, unlike me.
Sana söylüyorum. Babam çok sağlam adamdır, benim aksime.
Unlike me, many of you have accepted your situation and will die here like cabbages.
Benim dışımda, çoğunuz durumunuzu kabullendiniz... ve burada bunamış bir halde ölüp gideceksiniz. Devam et.
Unlike me, many of you have accepted your situation and will die here like cabbages.
- Saçmalık bu! Benim dışımda, çoğunuz durumunuzu kabullendiniz... ve burada bunamış bir halde ölüp gideceksiniz.
´ Unlike me, you have accepted imprisonment and will die here. ´
Benim dışımda, çoğunuz durumunuzu kabullendiniz ve burada bunamış bir halde ölüp gideceksiniz.
´ Unlike me, many of you have accepted your imprisonment ´ and will die here like rotten cabbages. ´
Benim dışımda, çoğunuz durumunuzu kabullendiniz ve burada bunamış bir halde ölüp gideceksiniz.
'Although, unlike me, it wasn't her first trip.'
'Her ne kadar benim gibi olmasa da ilk tribi değildi.'
Maybe Jihei uses sweeter words but, unlike me, he has very little money.
Jihei daha tatlı tatlı konuşabilir ama benim aksime çok az parası var.
But unlike me you have a kind guardian in Oya-e.
Ama benim aksime senin Oya-e gibi bir koruyucun var.
Unlike me.
Benim aksime.
No, it couldn't,'cause unlike me someone loved him enough to put a bullet in his head.
Hayır olmaz çünkü benim aksime biri onu kafasına kurşunu sıkacak kadar sevmiş.
AND I CAN ASSURE YOU THAT POOR, DEAR MARGARET - UNLIKE ME - IS COMPLETELY PICKLED.
Ve seni temin ederim... zavallı Margaret, tamamen ölüydü.
But, unlike me, never complains
Ama benim gibi şikayet de etmiyor.
Unlike me.
Bana benzemiyor.
You, unlike me, would beat up somebody's grandmother... or an entire senior citizens community if you believed in the principle.
Sen de benim gibi, birisini büyükannesini pataklayabilirdin ve eğer prensiplerine uyarsa, tüm ihtiyar heyetini bile.
You can express yourself, too... unlike me.
Benden farklı olarak bana hissettiklerini söyleyebilirsin
Unlike me.
Oysa ben farklıyım.
- How unlike me.
- Hiç bana benzemiyor.
Unlike me, I keep thinking where I should be heading
Benim gibi değilsin sürekli ne olduğunu düşünüyorum
It's unlike me to be so careless...
Biraz yavaştım.
Unlike me, they won't look at it with fear or respect.
Benim aksime onlar korku ve saygı duymayacaklar.
It was so unlike me.
Benden çok farklıydı.
I'm sorry about before... that was very unlike me.
Önceki olanlar için özür dilerim... aslında öyle biri değilim.
I freaked out, which is so unlike me.
Hiç benlik bir hareket değil.
Unlike me. I fell in the mud.
Çamura düştüm.
" So unlike you and me No ulcers had he
Sana bana benzemez Ülseri filan olmazdı
I have a promiscuous nature... and, unlike these aristocrats, I will not take a marriage vow... which I know my nature will prevent me from keeping.
Çapkın bir tabiatım var ve bu soyluların aksine... tabiatım nedeniyle sadık kalamayacağımı bile bile... evlilik yeminini etmeyi reddediyorum.
Your husband, unlike yourself trusts me with all that he owns.
Kocanız, sizin aksinize, bana tüm varlığını teslim edecek kadar güveniyor.
Most unlike Susan not to leave me a message.
Benim bildiğim Susan bir not bırakırdı ama...
It's unlike you to question me in such a way.
Gerçeğin bilmenin zamanı geldi.
But unlike her friend, she had never aroused me at all.
Ama arkadaşı hiç te cezbedici biri değildi.
Unlike you, money means nothing to me. I know where to find it.
Senin tersine, para benim için bir şey ifade etmiyor.
Your honesty always surprises me, - but there's no crazy glow in your relations with women, - because they are unrealistic, unlike mine
Dürüstlüğün beni her zaman şaşırtıyor. Ama kadınlarla olan ilişkilerinde çılgın bir ihtiras yok. Çünkü onlar gerçek dışı, benimkiler gibi.
Unlike some of my other warriors, you never fail me.
Bazı savaşçılarımdan farklı olarak, beni asla başarısızlığa uğratmadın.
Unlike my wife and me, Yasuko was free from the Bomb.
Karımın ve benim aksine, Yasuko bombadan uzaktaydı.
Data, unlike King Henry it is not easy for me to disguise myself and walk among my troops.
Data, Kral Henry'nin aksine, benim için... kılık değiştirip, askerlerimin arasında yürümek biraz zor.
Mine, too, but unlike you, I don't have the IRA to protect me.
Benimkine de ama senin aksine, beni koruyacak IRA yok.
There's a river not unlike this near Vilnius, where my grandfather taught me to fish.
Vilnius yakınlarında buna çok benzeyen bir nehir var büyükbabam bana balık avlamayı orada öğretmişti.
Nonsense! She is my good friend and cares about me, unlike you.
O benim iyi bir arkadaşım, en azından senin gibi değil.
Unlike sex with you, this is important to me.
Seninle seks yapmamın aksine bu benim için önemli.
Unlike, say, me, who basically never will.
Ben hiçbir zaman sağlayamayacak olsam da.
Love to, babe... but unlike you gods lounging about up here... I regrettably have a full-time gig... that you, by the way, so charitably bestowed on me, Zeus.
Çok isterdim ama burada zevk süren siz tanrıların aksine... bendenizin ilgilenmesi gereken, senin bana bahsettiğin bir işim var.
Now, unlike anyone else who works for me, you're the only person I know who lives like they're still in college.
Benim için çalışan herkesin aksine hâlâ üniversitedeymiş gibi yaşayan tek sen varsın.
And nothing was handed to me on a silver platter. unlike your friend, Superman.
Hiçbir şey bana gümüş tepside sunulmadı, arkadaşın Superman'in aksine.
And unlike an MD, my patient cannot tell me where it hurts.
Ve tıp doktorunun aksine hastam derdini söyleyemez.
Not unlike how you're looking at me now.
Yani senin şu andaki bakışın gibi değil.
Unlike you, this country's done nothing for me.
Sizin aksinize, bu ülke benim için hiçbir şey yapmadı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]