Uttered traduction Turc
230 traduction parallèle
Mr. Attorney, In a mysterious incident regarding Ribonard, the bandit was found nearly dead in the clock of the Bouloire church, and before dying he uttered these words : " Fantômas!
Bölge savcısına. Suçlunun yarı ölü bir şekilde Bouloire Kilisesi'nin çanından söküldüğü ve ölmeden önce sadece iki kelime konuşabildiği, ki bunlar da Fantomas ve Fantomas gizemli Ribonard olayı akabinde Adalet Bakanlığı'nın daha önce girişimlerde bulunup başarısız olduğu Fantomas'ın iadesi konusunda Belçika hükümetinden gerekli izinleri almış bulunmaktadır.
I cannot charge myself with ever having uttered it, except perhaps in moments of extreme and justifiable excitement.
Bu kelimeyi kullandığımı hiç hatırlamıyorum, belki aşırı uçta ve mazur görülebilir heyecanlı anlarda kullanmış olabilirim.
The moment I entered the room, the slippers came bang in my face before I'd uttered a word.
Odaya girdiğim anda, ben tek kelime edemeden terlikler yüzümde patladı.
Oh well, if you want to behave like a clam, you have not uttered a word since we left London.
Pekala, canın puıt gibi oturmak istiyorsa, Londra'dan ayrıIdığımızdan beri bir tek kelime etmedin.
The eternal words are as true today as when he uttered them.
Kadim sözler bugün de ilk söylendiği zamanlar kadar doğru.
She never uttered another word.
Tek bir kelime daha etmedi.
Has such a hateful thing ever been uttered by a human before?
Böylesine nefret dolu bir şey hiç daha önce bir insan tarafından dile getirildi mi?
And still as he refused it, the rabblement hooted and clapped their chapped hands and threw up their sweaty nightcaps and uttered such a deal of stinking breath because Caesar refused the crown, that it had almost choked Caesar for he swounded and fell down at it.
Bu almayışında da kalabalık bastı yaygarayı, elleri yarılasıya alkışladı. Yağlı gece takkeleri havaya fırladı. Sezar tacı istemiyor diye öyle soluk tüketti ki halk az kalsın kokusundan boğulacaktı Sezar.
I don't know whether these are Nancy Ordway's lies or her own... but everyword she's uttered is a lie.
bunların Nancy Ordway'in yalanları olup olmadığını bilmiyorum.... fakat söylediklerinin tamamı yalan!
I haven't uttered one word of what Bernard told me before he died, and I never will.
Bernard'ın ölmeden önce söylediği şey hakkında kimseye tek kelime etmedim, etmem de.
Just as Orin uttered the question, her grandson Kesakichi called her
# Tam da Orin sorusunu sorduğunda torunu Kesakichi ona seslendi
You will hear words never before uttered in the history of our country.
Daha evvel ülkemizin tarihinde dile alınmamış sözler duyacaksınız.
The slippers came at my head before I uttered a word.
Daha ben bir şey diyemeden terlikler kafama geldi.
I've uttered no incantations.
Ben hiç büyülü sözler söylemedim.
I'm told that for these thirty years he has not uttered one sound.
Bana söylenen, bu otuz yıl boyunca ağzından çıt çıkmadığı.
But if this godforsaken little good-for-nothing's uttered one word...
Ama bu işe yaramaz sefil çocuğun ağzından bir şey kaçmışsa...
Darrell's arrangement for my evening hadn't uttered a word... since I pick ed her up.
Darrell'in akşam için ayarladığı kız yol boyunca hiç konuşmadı.
It was the first time Victor had uttered an articulate sound.
Bu, Victor'un ağzından çıkan ilk sesti.
I beg you, my dear lady, to remember your words which have been uttered, by the way, before witnesses.
Sizden rica ediyorum hanımefendi, bu cümlenizi sakın unutmayın. Şahitlik yapmanız gerektiğinde tekrar söyleyeceksiniz.
The show that we prepared, the details, the words he uttered,.. have become legend. And still endure.
Hazırladığımız gösteri, detaylar, söylediği sözler efsaneye dönüştü ve etkisi hâlâ devam ediyor.
Those words were uttered in 1932 by Adolf Hitler
Bu sözler 1932'de Adolf Hitler tarafından söylendi
He uttered the enemy's name, then died
Hainin ismini söylemiş ve ölmüş!
Only what you've been telling us all along. The circus ape is incapable of human speech and, to the best of your knowledge, he's never uttered a word.
Sadece söyledikleriniz- - sirk maymunu konuşma yeteneğine sahip değil, ve bilginiz dahilinde hiçbir şey söylemedi.
He uttered a negative imperative.
Söylenmemesi gerekenleri söyledi.
But Seki, suddenly uttered a heart-rendering shriek
Ama Seki, aniden, yürek parçalayıcı bir çığlık attı.
"The last words uttered by Berthier, champion of the Moral Order, were,'Don't forget my little gift!"'
"Berthier'in son sözü şu oldu kendisi Moral Order'in savunucusudur. " Küçük hediyemi unutmayın! "
but she cackled hideously and uttered a magic spell and the children froze in their tracks.
Fakat o korkunç kahkahalar atıyor ve tılsımlı sözleri söylüyormuş. Böylece çocuklar, yolda donakalmışlar.
That deadly phrase uttered many times before by hundreds... of mothers was not surmountable... by any means known to kid-dom.
Daha önce de binlerce anne tarafından dillendirilmiş bu can alıcı cümleye karşı hiçbir çocuğun gıkı çıkamazdı.
The actual and immediate responsibilty, however, I place on you, my fellow officers, who met this crisis with lethargy, impudence and flagrant defiance publicly uttered.
Ancak gerçek ve de doğrudan sorumluluğu ise, sizlere, yani bu krizde bana açık bir şekilde uyuşukça, kabaca, çirkince muhalefet eden siz subaylarıma yüklüyorum.
Here, behind these walls, we have uttered many words of hatred, derision, and ridicule towards mankind.
Burada, bu karanlık duvarların arkasında, insanlığa karşı duyduğumuz tüm nefreti ve kini kustuk.
He uttered your name before he died, killed in his bed.
- Yatağında öldürülmeden öncede senin adını vermiş.
The name Biko... has been uttered here and there.
Biko ismi her yerden duyuluyormuş.
Witches charge that should this name, this true name of God, be uttered back to front... I'm not listening. LA LA LA LA LA...
Eğer Tanrının gerçek ismi olan bu isim tersinden söylenecek olursa, bütün evren hiç yaratılmamış olur, tersine döner!
He uttered that food rationing could be next.
- Sadece bekle. Kızı al.
It is not madness that I have uttered.
Delilik değil bana bunu söyleten.
I have worked with her for 15 years and written every word she uttered.
1 yıl bu kadınla çalıştım. Kullandığı her satırı ben yazdım.
That is the word the man uttered.
Söylenen kelime buydu.
Those words were uttered by Judge Aaron Satie as wisdom and warning.
Bu sözler yargıç Aaron Satie tarafından... irfan ve bir uyarı olarak söylenmişti.
It was when the boat uttered its first farewell... and the gangway had been hauled up... and the tugs had started to tow it... to draw it away from the land... that she had wept.
Gemi ilk kez düdük çaldığında... iskele kaldırılıp römorkörler... gemiyi çekmeye... karadan uzaklaştırmaya başladıkları... zaman o da ağlamıştı.
Words a male Bundy has never uttered before.
Erkek bir Bundy'nin daha önce hiç söylemediği sözler.
"How to catch a bird without salt or noose using only a single magic formula uttered once inside a pentagram?"
"Bir yıldız beşgenin içinden çıkan, sadece basit bir büyü formülü kullanarak tuz ve kement olmadan bir kuş nasıl yakalanır?"
The moment he uttered that, the branch ducked down and appeared on the opposite side.
Bunu söylediği anda dal ortadan kayboldu ve öbür tarafta ortaya çıktı.
But the most valuable clue was uttered by the butler, Tressilian.
Fakat en büyük ipucu, uşak Tressilian tarafından dile getirildi.
But, you know, in this medicated haze in this sort of woozy state do you recall the words "radical reconstructive surgery" being uttered?
Ama bilirsin, bu bulanık geçen zamanda bu sersem zamanlarında şöyle kelimeler duydun mu "radikal yeniden yapılandırma ameliyatı" gibi?
And though every single human in the stands or in the commentary boxes... was at a complete loss for words, the man, who in his life had uttered fewer words than any of them... knew exactly what to say.
Bazen insanların konuşamayacağı veya, durumu sözcüklerle açıklayamayacağı anlar vardır, işte bu an bu adamın yaptığı şey için, bu anlardan birisi kesinlikle.
This is the same phrase you uttered in your sleep!
Bu uykuda söylediğin kelimeyle aynı!
It is not madness that I have uttered.
Çılgınlık falan yok söylediklerimde.
From time to time, even I have uttered the magic words.
Zaman zaman, benim bile o sihirli sözleri dile getirdiğim oluyordu.
The mother, a cigarette smoker, died of lung cancer... before her son uttered his first word.
Bir sigara tiryakisi olan annesi, daha oğlu konuşamadan akciğer kanserinden ölmüş.
Yet Amy Foster uttered not a word.
Hala Amy Foster tek bir kelime bile etmedi.
" The secrets uttered softly into troubled ears.
" Kulağa söylenen gizli bir yöntem.