Verge traduction Turc
1,129 traduction parallèle
How did I go from the verge of hot Floridian sex with Brandi... to Man of Steel coital debates with you in the food court?
Nasıl oldu da, Brandi ile ateşli Florida seksinden,... yemek bölümüne ve Çelik Adam'ın cinsel problemlerine geldik?
He was on the verge of completing construction of his ultimate weapons :
O sıralarda en son silahlarının yapımını bitirmek üzereydi.
Roberta, you're a woman on the verge, although your sensuality is yet to be tapped, is like a volcano ready to erupt.
Roberta, sen uçlarda yaşıyorsun. Cinselliğin henüz ortaya çıkmamış olmasına rağmen,.. ... patlamaya hazır bir volkan gibisin.
We are on the verge of signing a world peace agreement.
Bir dünya barışı antlaşması imzalamanın eşiğindeyiz ve...
They're on the verge of winning their first Stanley Cup since 1960.
" "1960 dan beri ilk kez Stanley Kupasını kazanmanın eşiğine geldiler"
I was on the verge...
Sınırdaydım...
The verge of a great discovery.
Önemli bir keşfin sınırında...
I'm on the verge of make-up sex here.
Barışma seksi'nin eşiğindeyim.
We are on the verge of a great disaster.
Büyük bir felaketin eşiğindeyiz.
We're on the verge of a new era.
Yeni bir dönemin eşiğindeyiz.
On the verge of retirement... a remarkable comeback.
Emekliliğin eşiğinde iken olağanüstü bir geri dönüş.
I WAS a scientist on the verge of an amazing liquid skin discovery, until they took it all away.
Muhteşem bir akışkan deri keşfi yapmasına ramak kalmış bir bilim adamıydım ta ki herşeyim benden alınana kadar.
He was on the verge of telling me when his father burst in.
Babası içeri girdiğinde bunu bana söylemek üzereydi.
Here's to the fineIy-tuned athlete on the verge of greatness.
Karşınızda zaferin eşiğinde, ince ayarı yapılmış bir sporcu.
Is this a good idea, with you being on the verge of this big promotion?
Büyük bir terfinin eşiğindeyken böyle bir şey yapmak iyi bir fikir mi?
His cortex was on the verge of synaptic collapse.
Beyin zarı, sinaptik çöküş eşiğinde.
The Vidiians are on the verge of taking over our ship.
Vidiyanlar, gemimizi ele geçiriyorlar.
Imagine the era they lived in- - the alpha Quadrant still largely unexplored, humanity on verge of war with KIingons,
Alfa çeyreğinin büyük kısmını keşfedilmediği bir dönemde yaşadıklarını hayal et, insanlığın Klingonlarla savaş eşiğinde olduğunu,
Her renal organs are functioning at 20 percent of normal and her cardiovascular system is on the verge of collapse.
İç organları yüzde 20 seviyesinde çalışıyor ve kardiyo vasküler sistemi çökmek üzere.
Ephesian had six women on the verge of suicide. You witnessed it.
İntihar girişimi sırasında Ephesian'ın yanında 6 karısı vardı.
♪ Yeah, you're on the verge ♪
"Evet, delirmenin,"
I was wondering about this grass verge over here at the side. Oh, aye, oh, aye. Oh, surely, Father.
- Anlıyorum, peder.
I... I guess maybe we're just on the verge of... saying something. Saying something to each other.
Sanırım birbirimize bir şeyler söylemenin eşiğindeyiz.
on the verge of a great dark forest... Lives a girl, his mother and father.
Bir büyük karanlık ormanın kıyısında bir kız, annesi ve babasıyla yaşıyorlardı.
We've been on the verge of Chapter 11 since that accident in the park.
Parktaki kaza yüzünden, konkordato ilan etmemize ramak kaldı.
Do you recall saying, in your opinion Ms. McBeal was on the verge of a nervous breakdown?
Özellikle, bayan McBeal'in bir sinir krizi eşiğinde olduğunu düşündüğünüzü söylemiş olabilir misiniz?
Do you think she's on the verge of a nervous breakdown?
Onun bir sinir krizi eşiğinde olduğunu düşünüyor musunuz? Kesinlikle hayır.
I'm on the verge of a complete breakdown.
Merak etmeye başlamıştım. Etmelisin zaten! Sinir krizi geçirmek üzereyim.
I tell you, his ideas verge on blasphemy.
Fikirleri çok uç noktalarda.
I'm telling you, this village is on the verge of an all-out bloodbath.
Sana anlatıyorum, bu köy tam bir kan banyosunun sınırında.
Actually, you're on the verge of being suspended. Have a nice day.
Aslında askıya alınmanın eşiğindesin.
- From your dad? - They're on the verge of defaulting.
- Ve duyduğuma göre iflasın eşiğindeler.
Our solar system was on the verge of self-annihilation.
Güneş sistemimiz kendini yok etmenin sınırındaydı.
We're on the verge here!
Bir şeylere çok yakınız! Ucuna kadar geldik.
You're on the verge.
Sen ucundasın.
We're here at The Shop Around The Corner, the West Side children's bookstore on the verge of having to close its doors because the big bad wolf, Fox Books, has opened nearby wooing customers with its sharp discounts and designer coffee.
Burada Köşedeki Dükkan çocuk kitapçısının önündeyiz yakında kapısına kilit vurmak zorunda kalabilir çünkü Fox kitabevi, hemen yanında açıldı büyük indirimler ve hizmetiyle rekabet imkansız.
We're on the verge of something major, something new.
Çok önemli, çok yeni bir şeyin eşiğindeyiz. Sinema daha bu değişikliklerin başlangıcı olacak.
We're on the verge here!
Sana kişisel olarak söyleyip söylemeyeceğim için tartışıyorum- - Birşeylere çok yakınız!
I think we're on the verge of a big Lagos breakthrough.
Lagos'la ilgili önemli gelişmeler olmak üzere, sanırım.
Well, it's about a beautiful woman who seduces a young boy on the verge of manhood.
Ergenlikteki genç bir çocuğu arzulayan güzel bir kadın hakkında.
Listen, it is a fact that a large percentage of older women are attracted to young boys on the verge of manhood.
Bak. Olgun kadınların büyük bir yüzdesinin ergenlikteki genç erkekleri çekici buldukları bir gerçektir.
You entice it. You fantasize about being with that young boy on the verge of manhood.
Erkekliğe adım atmakta olan bir gençle ilgili fanteziniz var.
The vessel is on the verge of a complete systems failure.
Gemi tamamen sistem çökmesine yaklaşmış durumda.
The North Star is on the verge of extinction.
Kuzey Yıldızı ortadan kaldırılmanın kıyısında.
Clinging to life until the verge of death is probably intrinsic behavior of all organisms.
Ölümün eşiğine kadar hayata sarılmak tüm canlıların doğasında vardır.
We're both stumbling around together in this unformed world... whose rules and objectives are largely unknown... seemingly indecipherable or possibly nonexistent... always on the verge... of being killed by forces that we don't understand.
Her ikimiz de beraberce, kuralları ve hedefleri pek bilinmeyen görünüşte okunamayan ya da muhtemelen varolmayan biçimlenmemiş bu dünyada anlamadığımız güçler tarafından her an öldürülmenin sınırında olarak sendeleyip duruyoruz.
Eric, we are standing here with one hostess who's on the verge of hysteria and one guest... one guest... who spent the entire evening coming to terms with his sexual problems, OK?
Eric, depresyonda olan bir hostes ve partiye gelip, bütün gece boyunca seks problemleri hakkında konuşan biriyle beraberiz, Tamam mı?
There are no human sounds to express the sadness felt... by the entire species on the verge of extinction.
Nesil tükenmesinin eşiğinde olan tür tarafından hissedilen üzüntüyü ifade edecek hiçbir insan sesi yok.
Don't you feel... we're on the verge of a new age?
Yeni bir çağın... kıyısında olduğumuzu hissetmedin mi?
I'm on the verge of leaving you suckers behind.
Siz enayileri arkada bırakmanın eşiğindeyim.
You're on the verge.
Ucuna kadar geldik.