Watch me traduction Turc
6,046 traduction parallèle
You said you would watch me.
Bana göz kulak olacağını söylemiştin.
Okay, you are just upset, because you are gonna have to watch me be with someone else, the same way I have to watch you be with Larry.
Tamam. Sadece biraz bozuldun çünkü beni başka birisiyle görmek zorunda kalacaksın aynı şekilde, ben de seni Larry'yle görmek zorunda kalacağım.
Yeah, you saw a lot of potential in me, I'm like a daughter to you, and it was a treat to watch me blossom.
Evet, bende büyük bir potansiyel gördün senin için bir evlat gibiydim gelişmemi izlemek çok güzeldi.
Now, will you please tell Jenna you can watch me on Saturday?
Şimdi Jenna'ya cumartesi günü bana bakabileceğini söyler misin?
Watch me, if that's what it takes to convince you I'm not putting my life ahead of my son's.
Eğer kendi hayatımı çocuklarımın kininin Üzerine koymadığıma inanmayacaksan, izle.
They'll watch me sink an entire fleet, make a fortune, build a nation.
Bütün bir filoyu batırmamı izleyecekler bir servet elde edip bir ulusu inşa etmemi.
Watch me.
Beni izleyin.
Just watch me, okay? This homeless guy is in here.
- Sadece beni izle, şu evsiz herif burada.
Just watch me.
Sadece beni izle.
And he wakes everyone up at 2 AM in the morning, forces them to watch me do push-ups in cold water while singing.
Sonra herif sabahın ikisinde herkesi kaldırdı ve hepsini buz gibi suda şarkı söyleyerek şınav çekişimi izlemeye zorladı.
Do you know how close they watch me?
Beni yakından izlediklerini biliyorsun!
♪ And watch me tap my loser feet ♪
Ve kaybeden ayak dansımı izlesin
♪ You get to watch me tell you I suck ♪
Berbat olduğumu söyleyişimi izliyorsunuz
Now watch me set a mind-blowing trailerfor you. First day first show, house full.
Ben sana öyle bir fragman yapacağım ki daha ilk günden dolu olacak.
Now watch me confuse you.
Şimdi bak seni nasıl karıştırıyorum!
And you can also watch me mop the floor with your neighbor.
Ve beni, komşunla yerleri paspaslarken de izleyebilirsin.
Daddy, watch me.
Baba, bana bak.
I MEAN, SCOUTS ARE STARTING TO WATCH ME NOW. WHY DO YOU THINK I'M ALWAYS
Yani, sürekli aklımda böyle endişeler var.
I could watch you watch me make potatoes all day.
Tüm gün patates pişirmemi izlemeni izleyebilirim.
Watch me.
Seyret beni.
You know how close they watch me!
Beni yakından izlediklerini biliyorsun!
Do you want me to stay here and watch them kill a pregnant woman?
Burada hiç bir şey yapmadan durup hamile bir kadının ölmesin mi seyretmeliyim?
You let me pee with the door open so I could watch the end of Grey's Anatomy.
Kapı açıkken işememe izin veriyorsun ve böylece Grey's Anatomy'nin sonunu izleyebiliyorum.
Charlie, check your watch for me.
Charlie, süre tutar mısın.
I let you stay up late to watch the finale of "Shark Tank" after you promised me you would wake up early!
Erken kalkacağına söz verdiğin için Shark Tank'e bakmana izin verdim!
Damn it. I told you not to let me stay up and watch "House Hunters International."
Size Uluslararası Ev Avcılar'ını izlememe izin vermeyin demiştim.
You sat me down and insisted we watch The Notebook.
Beni oturttun ve The Notebook filmini izlememiz için ısrar ettin.
You need to watch your tone with me, Cadet Fielding.
Benimle konuşurken ses tonuna dikkat et, Öğrenci Fielding.
And if seeing me is a surprise, watch this.
Beni görmek seni bu kadar şaşırttıysa, bir de şunu izle.
They let me watch news, and I'm assuming that you're here to talk about the murder of that young girl.
Haberleri izlememe izin veriyorlar. Sanırım o genç kızın ölümüyle ilgili konuşmaya geldiniz.
- Give me that watch. - Ow, relax.
- Ver şu saati.
Then don't make me watch this.
O zaman beni bunu izlemeye zorlama. - Lütfen, zorlama beni.
- Don't make me watch...
- Seni bir süre önce serbest bıraktım.
Fuck her if you want, but just don't make me watch.
İstersen kızı sik, ama gözüme görünme sakın.
He was the owner of the St. Paul Pioneer Press and Dispatch back in 1914, when he received this watch, and it was handed down to my father and then he gave it to me.
Bu saati aldığında, o zamanlar, 1914 yılında, St. Paul Pioneer gazetesinin sahibiydi. Daha sonra babama geçti, o da bana verdi.
This watch - - The man sold it to me for half of what he was asking.
Bu saati istediği fiyatın yarısına sattı adam bana.
Keep close to me and watch out for mole holes.
Bana yakın dur ve köstebek deliklerine dikkat et.
Do you want me to come to a bar with you and watch you drink?
Seninle bara gelip içmeni izlememi ister misin?
Can you just watch Billy for me?
Billy'e göz kulak olabilir misiniz?
But why do you gotta drag me all the way up here, just to watch your girl snap a few memories?
Kızın hatıra fotoğrafı çekmesini izlemek için neden beni buraya getirdin?
You better watch your tone with me, son.
Benimle konuşurken ses tonuna daha dikkat etmelisin, evlat.
Ray sent me to watch you.
- Ray seni takip etmem için yolladı.
You just sit there and watch him give me the slip?
Orada öylece oturup sıvışmasını mı izlediniz? Ne var?
I ask you what time it is, and you tell me how to build a watch.
Ben sana saat kaç diye soruyorum sen bana saat nasıl yapılır onu anlatıyorsun.
How can I watch TV with your ass in the way? Let me finish this first!
- Kıçın televizyonu kaplarken televizyonu nasıl izleyebilirim?
She will, I think, willingly stay with you again, if you will watch her for me.
O, bence, seve seve yeniden seninle kalacaktır. Tabi ona benim için bakarsan.
You want to watch a movie with me?
Benimle film izlemek ister misin?
I do, but for some reason, Emily loves it and wants to watch it with me tomorrow, so...
Evet ama niye bilmiyorum, Emily çok seviyor ve yarın birlikte izleyelim dedi.
Stewie, you gonna watch Wheel of Fortune with me?
Stewie, benimle Çarkıfelek izleyecek misin?
- Watch me.
- İzle de gör.
Tell me about it. it's hard to watch.
Bir de bana sor. İzlemek çok güç.