Where's the car traduction Turc
576 traduction parallèle
Where's the owner of this car?
Bu arabanın sahibi nerede?
Why, of all places, when you have a leopard in the car... did you stop in a town where there's a circus?
Başka bir sürü yer varken neden arabanda bir leoparla sirk düzenlenen bir kasabada durdun?
But between the Treasury and the armored car, where's the money?
Fakat hazine ile zırhlı araba arasındayken, para nerede olur sizce?
- Where's the car?
- Araba nerede?
Just like you know where he's going when he goes to the car.
Arabaya gittiği zamanlar nereye gidiyor gayet iyi biliyorsun.
I knew I was next. Where's the car?
Sıradakinin ben olduğumu biliyordum.
He would have had to walk a full mile from where they left the car.
Arabayı terkettikleri yerden epey bir yol yürümek zorunda kalmış.
Here's where you wait in the car, Steve, today at noon, sharp.
Seni bekleyen araba işte burada, Steve, Bugün öğle vakti
- OK, where's the car?
- Araba nerede?
- Where's Susan, in the car?
- Susan nerede? Arabada mı?
Let's forget the whole thing, you stay where you are, lady, it's my car anyway, we'll get the cars unhooked, come on Frankie.
Tüm yaşananları unutalım, yerinizde kalın hanımefendi. Araba benim zaten. Arabaları birbirinden ayıracağız.
They must know where he's got the car.
Arabanın yerini biliyor olmalılar.
Where's the car?
Peki araba?
He'll stop the train near the bulgarian frontier, where my sons will be waiting with a car.
Treni sınır yakınında durduracak, oğullarım bir araba ile bekleyecek.
"in his village, " where his lord and the Zar's burocrats " have starved him for centuries.
" ağaları ve Çar'ın memurları asırlar boyunca onu aç tuttular.
Nicole's murderer had been in Peggy's car before because he knew where the alarm switch was hidden.
Nicole'ün katili önceden Peggy'nin arabasına binmişti, çünkü alarm düğmesinin nereye gizlendiğini biliyordu.
Where's the car?
Araba nerede?
Where's the car?
Araba nerde?
There's a house just 10 yards from where the car was found, and no one heard a thing.
Arabanın bulunduğu yere yaklaşık 10 metre mesafede bir ev var ve hiç kimse bir şey duymamış.
Where the hell's my car?
Arabam nerede kaldı?
Where's the car.
Yarış arabası nerede?
Clyde, where's the car?
Clyde, araba nerede?
Where's the car?
- Araba nerede?
It was sheer luck that I didn't crash the car, because suddenly I remembered Churchill's ultimatum I'd just read, and I thought of those French boats in Mers-el-Kébir, where there were other sailors, also wearing kepis with little red pompons,
Arabayı bir yere vurmamak tam bir şanstı. Çünkü biraz önce okuduğum Churchill'in ültimatomunu aniden hatırladım ve Mers-el-Kébir'deki şu Fransız tekneleri aklıma geldi. Orada da kasketlerinde küçük kırmızı püskülleri olan denizciler vardı ve başlarına yarın öbür gün ne gelecek diye merak ettim.
Let's back up the car to where you spoke to Goose on the telephone in Chicago.
Şimdi arabaya geri dönersek Goose ile Chicago'da telefonda konuşmuşsun.
And where's the tsar?
Çar nerede?
What's simpler than putting the car back where it came from?
Arabayı geldiği yere geri götürmekten kolay ne var?
I'm sorry, I mean the bottom of the car there. And... That's where they figure that my...
Arabanın altı demek istedim ve düşündüklerine göre orası, çok afedersiniz... benim yüzümün yandığı yermiş,... ve o sırada yanmış.
- Where's the rest of this cable? - In the car.
- Bu kablonun kalanı nerede?
I'm sorry, butthey won't all fit in the car! Where are they going?
Üzgünüm ama hep si arabama sığmaz.
You never know with a car like this where the hell it's gonna take you.
Böyle bir arabanın seni nereye götüreceğini asla bilemezsin.
And you're trying to tell me that there's no other angle in which a second car could use his headlights to illuminate the spot where Harry Stone was killed?
Ve siz bana Harry Stone'un öldürüldüğü yeri aydınlatmak için ikinci bir arabanın farlarını kullanabileceği başka bir açının olmadığını mı söylemeğe çalışıyorsunuz?
He doesn't understand why I would want a car to do research in a library that's right across the street from where I live.
Neden araba istediğimi anlamıyor. Yaşadığım yerin hemen karşısındaki bir kütüphanede çalışmaya gitmek için değil.
Doing a comparative analysis of license plates can be very involved, sometimes as far back as the factory where the car was made.
Araba plakalarının karşılaştırmalı bir analizini yapmak çok karışık bir iş, bazen arabanın imal edildiği fabrikaya kadar uzayabiliyor.
- Where's the goddamn car?
- Nerede şu lanet araba?
Where are the car's keys?
Arabanın anahtarları nerede?
Where's the goddamn car!
Lanet olası araba nerede?
- Where's the figures on the cable-car campaign?
- Elektrikli araba kampanyası rakamları nerede?
I feel funny asking, but since I don't know where the train's going and I don't want to leave my car at the station -
- Ne olmuş ona? Onunla ne zaman konuşmaya çalışsam, dilim ağzıma dolanıyor. Her tarafımı kaşıntı basıyor.
- Where's the car?
- Araba nerde?
That's what the mind is for, picturing where you left your car keys.
Aklımız bu yüzden var : arabanın anahtarını bıraktığımız yeri hayal etmek için.
We could get into the car and drive north, where it's quieter...
Arabaya atlayıp kuzeye gidebilirdik. Sessiz bir yere.
Let's set a grid from the car to where the rock landed. In case the guy tossed the gun.
- Adam silahı fırlatmış mı onu anlamak için mi?
- Oh, my God. Where's the car?
- Tanrım, araba nerede?
The car that was used in that bank robbery... where they killed those policemen... it was rented with her credit card.
Şu banka soygununda kullanılan araba... polisin öldürüldüğü olay... onun kredi kartı ile kiralanmış.
Where's the car, Kate?
Araba nerede Kate?
When there's a two-person unit, when either one approaches the car... the other positions himself to the right rear... where they can watch all the activity in the car.
İki kişilik bir birimde, ikisinden biri bir araca yaklaşırken diğeri aracın sağ arka tarafında pozisyon alır. Böylece aracın içinde olan biteni gözleyebilir.
Dad, where's the car?
- Baba, araba nerede?
It's where the car got hit.
Burada kaybettik. - Emin misin? - Evet.
If you still had the clock, we wouldn't have the bycicles, so so If I didn't know you guys I'd still have my car, and I wouldn't be here do you realize where are we guys?
Eğer saat sende olsaydı, bisikletimiz olmazdı, o yüzden... Eğer sizi tanımasaydım, hâlâ arabam olurdu ve burada olmazdım. Nerede olduğumuzun farkında mısınız?
WHERE'S THE CAR WE GAVE YOU?
Sana verdiğimiz araba nerede?
where's the food 36
where's the party 30
where's the money 275
where's the beef 28
where's the dog 25
where's the fun in that 85
where's the boy 85
where's the 130
where's the bathroom 87
where's the key 78
where's the party 30
where's the money 275
where's the beef 28
where's the dog 25
where's the fun in that 85
where's the boy 85
where's the 130
where's the bathroom 87
where's the key 78