English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ W ] / Where's the love

Where's the love traduction Turc

228 traduction parallèle
All the graces in the arts of love... the elaborate approaches that would make the game of love amusing... can only be practiced in those countries that quiver in the heat of the sun... in the still, languorous nights, where every breeze caresses with amour... love, as we understand it, is a technique that must be developed in hot countries.
Aşk sanatının tüm incelikleri aşk oyununu eğlenceli hale getiren özenle düşünülmüş tüm o yaklaşımlar güneşin sıcaklığının insanın kanını kaynattığı ülkelerde hayat bulabilir, ancak. Her bir esintinin seni sevgiyle okşadığı o baştan çıkarıcı gecelerde. Demem o ki ; bunlar ancak sıcak memleketlerde geliştirilebilir tarzlar.
It is very sad to love and lose somebody. But in a while, you'll forget, and you will take up the threads of your life where you left off not so long ago and you will work hard. There's lots of happiness in working hard.
Birisini sevmek ve kaybetmek çok üzücüdür ama bir süre sonra unutup hayatına kaldığın yerden devam edeceksin ve çok çalışacaksın, çok çalışmak insanı mutlu eder.
Oh, somewhere, someone once said... that there's always a point at the beginning of a love affair... where a man can draw back, where he's still safe.
Bir gün birisi demişti ki bir aşk ilişkisinin başlangıcında, bir adam güvende olduğu halde geri adım atıyorsa bunda mutlaka bir anlam vardır.
- Where the hell's Love Company?
- Love Birliği nerede?
"For the love of God, they are where they are, do not catch the road." But all had entered in panic e had run away.
Onlara ; "Olduğunuz yerde kalın ve yollara dökülmeyin!" dediysek de paniği önleyemedik ve kaçış başladı.
In that case physicists who get their diplomas here would grab the first chance they get to emigrate to some country where physics gives money, because here, in this country, we can't earn a lot from our work, it's more working for love
Bu arada fizikçiler ki bu dediklerim diplomalı olanlar ilk fırsatta kendilerine para veren ülkelere göç ediyorlar. Çünkü burada, bu ülkede işten fazla para kazanamıyoruz.
Christian Krohg, who has accompanied his wife Oda to Berlin where he watches her intense love affair with the Norwegian author Gunnar Heiberg,
Christian Krohg, karısı Oda'ya, Norveçli yazar Gunnar Heiber'le olan şiddetli bir gönül macerasını gözlediği Berlin'e eşlik etti.
There's a sea... a great sea that I love. It's where the gods used to bathe.
Bir deniz var... sularında eskiden tanrıların yıkandığı... sevdiğim, engin bir deniz.
It's good ♫ Well, turn off the light, where gonna make love tonight ♫ ♫ Well, turn off the light, where gonna make love tonight ♫
Bu güzel Lanet
Where is the love? Where's the sharing?
Sevgi ve paylaşma nerede?
Al, she thinks I'm her husband, the man that she married this morning at who knows where, and in a few minutes she's gonna expect me to go in there and make love to her.
Al, kız kocası olduğumu sanıyor, evlendiği adam şu anda kim bilir nerdedir, ve bir kaç dakika içinde oraya gidip onunla yatmamı bekliyor.
- I love your dress, where's the rest?
- Elbiseni sevdim, gerisi nerede?
Marko, where's that cabin, for the love of God?
Marko, nerede şu kulübe Tanrı aşkına?
Sure you could, and yet, many writers do everything in their power to insulate themselves from the common man, from where they live, from where they trade, from where they fight and love and converse and...
Elbette anlatabilirsin ama birçok yazar kendisini sıradan adamdan soyutlamak için elinden geleni yapıyor, mesela sıradan adamın yaşadığı, ticaret yaptığı, kavga ettiği, aşık olduğu, sohbet ettiği yerlerden...
I love this town, and not just because it's the kind of place... where people still smile at each other... - Bye.
Hoşça kal.
It's the kind of place where you just take somebody that you love, and just sit back, relax, throw on the jazz, and just chill.
Tam sevdigin birini götürebilecegin tarzda bir yer, Arkana dayanip, dinlenecegin, caz dinleyip, rahatlayacagin bir yer.
Where's the love you swore to Tita?
Tita'ya söz vermiştin, aşka ne oldu?
"Love Grows Where My Rosemary Goes"... as K-BILLY's "Super Sounds of the'70s" weekend... just keeps on truckin'.
"Love Grows Where My Rosemary Goes" u dinlediniz. ve K-BILLY'nin " Super-Oldie Topten'i 70li yılların şarkılarıyla devam ediyor.
Don't you love ads where you see the woman in the bikini next to the 32-piece ratchet set, you know, and she's...?
Siz de, o 32 parçalı dişli mandal setinin yanında duran bikinili kızların olduğu reklamı sevmiyor musunuz? Ve o böyle...
You can't have a relationship where one says, "I love you" and the other one says, "I'm hungry. Let's get something to eat."
Biri seni seviyorsa, diğeri açım, bir şeyler yiyelim diyorsa, o ilişki nasıl yürür?
Picture a little love nest... down where the roses cling... picture the same sweet love nest... think what a year can bring.
Küçük bir manzara aşk yuvası... Güller birbirine sarılmış resim aynı tatlı aşk yuvası düşün bir yıl ne getirir.
Where the music of love's guitars
Aşkın gitarı çalmaya devam ederse
Where the music of love's guitars
Aşkın gitarının çaldığı yere
Hot winds escape and take my love - where will the way of hot wind lead?
Sıcak rüzgar kaçar gider ve götürür aşkımı - Sıcak rüzgar hangi yönde nereye gider?
SO... DO YOU WANT TO SIT HERE WHERE WE'RE GOING TO HAVE THE COUCH OR OVER HERE WHERE THE LOVE SEAT'S GONNA GO?
Öyleyse buraya, koltuğa mı oturmak istersin yoksa buraya, iki kişilik kanepeye mi oturmak istersin?
And so let's go far away from the world, where this is no justice, no laws, nothing, except our love.
Hadi gidelim Dünyadan Uzaklara
It's where all the hearts of earth that are lost to love and to fear - - Iie waiting to be reborn.
Orası bütün dünyanın sevgi için ve korkuyla kaybolmuş kalplerinin tekrar doğmak için bekledikleri yer.
I love waking up in the morning not knowing what's gonna happen... or who I'm gonna meet... where I'm gonna wind up.
Sabah uyandığımda o gün neler olacağını, kiminle tanışacağımı... ya da nereye gideceğimi bilmemek... hoşuma gidiyor.
Where's the love?
Ekmek nerede? Ekmek nerede?
I don't want us to get to the point... ... where we can't make love unless there's a concierge downstairs.
Aşağıda bir kapı görevlisi olmadığı sürece sevişemediğimiz bir noktaya gelmemizi istemiyorum.
I think that's where your father and I made love for the first time.
Sanırım babanla ilk öpüştüğümüz yerde duruyorsun.
Where's the love?
Sevgi nerede?
It's dark, it's in the middle of nowhere, and it's where hormone-driven teens love to come and fool around.
Karanlik, hicligin ortasinda, ve hormonlu genclerin gelip oynasmaya bayildiklari yer.
Betty, where's the love?
Betty, yapma canım.
We didn't make love the way they do it in the movies... where the guy slides in between her legs like a hot knife through butter.
Filmlerdeki erkeğin, kızın bacak arasında... yağı kesen sıcak bıçak gibi kaymasına benzemiyordu.
We made the kind of love where you just laugh together... when bodies make that noise when air gets trapped in between you.
Bizim yaptığımız vücutlarımız arasına sıkışan... havanın çıkardığı sese gülmekten ibaretti.
I mean, I could have told her an hour before the dance... or I could have gone to the dance with her... where she would've fallen in love with me... because, you know, a brother's just so fine that...
Danstan bir saat önce söyleyebilirdim hatta, onunla dansa gidebilirdim bana âşık olurdu çünkü çok yakışıklıyım...
Where's the love?
Sevgi gösterisi nerede?
It's the scene where you are very, very much in love.
Bu çok ama çok aşık olduğunuz sahne.
It's where the strong live, and it's where they love.
Orası güçlülerin yaşadığı ve sevdiği yerdir.
Where's the love?
Sevgi sözleri nerede?
Where's the love, huh?
- Peki aşk nerede, ha?
There may have been some commotion on the rooftop, but the real story was inside the mouths of Meg Griffin and Neil Goldman, where a meeting of the tongues, a summit of saliva, established a new world order of love.
Meg Griffin ve Neil Goldman'ın ağızlarının içindeydi. Dillerin buluşması, sıvıların karışması aşkın yeni dünya düzenini kurdu.
Rory, honey, love of my life... you realize you've cut us off from Luke's where the happy coffee is.
Tatlım, hayatımın aşkı. Bizi Luke'un yerinden, yani, güzelim kahvelerin olduğu yerden tamamıyla kopartıyorsun.
To take a nap in the afternoon... to make love all day if I wanted and not have to think, "What's Astrid doing? Where's Astrid?" "Mommy, Mommy, Mommy," clinging to me like a spider.
Kendime biraz zaman ayırmak istedim istediğim kişiyle birlikte olmak için ve hiç düşünmemek için Astrid nerede ve ne yapıyor diye anne, anne, diye bağırışını, bacağıma örümcek gibi yapışmasını.
He made the whole valley of Alamuth a beautiful garden of Eden, where women danced and played, and practised the art of love.
O bütün bu Alamut vadisine Çok güzel bir cennet bahçesi yapmış içinde kadınların dans edip oynadıkları, aşk sanatı icra ettikleri bir yer.
I learned from you, and even in my darkest moments, it's your love that gives me the strength to continue, so no matter what happens or where I go, a part of you will be with me.
En karanlık anlarımda bile aşkın bana devam etme gücü verdi. Ne olursa olsun, nereye gidersem gideyim bir parçan benimle birlikte olacak.
- Sketchy, where's the love?
- Bunu yapabilirsin. - Sketchy, aşk nerede, ha?
So where's Benjamin, the love of your life?
Hayatının aşkı Benjamin nerede?
Hey, so where's the love?
Merhamet nerede kaldı ha?
Where's the love, McNulty?
Sevgi nerde, McNulty?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]