While i'm at it traduction Turc
350 traduction parallèle
That same year I went on a conference to New Zealand and during that conference I had a chance to sit around some of the mud pools in New Zealand, and when I was looking at them, while I was looking at this bubbling mud, I all of a sudden remembered these structures and said, " Wow! That's it!
Aynı yıl, Yeni Zelanda'da bir konferansa katıldım ve konferans süresince, Yeni Zelanda'daki bazı çamur havuzlarında dolaşma şansım oldu ve onlara bakarken, kaynayan çamura bakarken aniden bu yapıları hatırladım ve " Vay canına!
But I won't stand it, not while I've strength to move at all.
Ama buna katlanmayacağım. Hele de hareket edebiliyorken...
While I'm at it, I'll shoe those plow horses.
Ben de bu sürede, şu çift sürme atını nallayacağım.
Hold then my sword, and turn away thy face, while I do run upon it.
Tut şu kılıcımı, yüzünü arkaya çevir ben atılırken üstüne.
I'll say good-bye while I'm at it.
Hazır buradayken onlara güle güle diyeyim.
With a C-note I figure I can buy me a heater pay some slob to point it at the old guy while I make a score inside.
Bir yüzlükle bir silah alırım, ben içeride işi bitirirken silahı bekçiye tutacak bir salak da bulurum.
Will you at least think about it while I'm gone?
En azından ben yokken bunu düşünür müsün?
For while I had no intention of descending to her level and bickering about anything as sordid as money, it was at that moment I made up my mind.
Çünkü para gibi sıkıcı bir konuda onun seviyesine inme ve onunla söz dalaşına girmeye hiç niyetin yok iken o anda kararımı verdim.
I kind of got used to being a commander so when I arrived at the hospital I took a look at the enlisted men's ward and then the officer's ward and I said to myself, "Let's let it ride along for a while."
Subay olmaya alışmaya başlamıştım ve hastaneye getirildiğimde önce erlerin, sonra da subayların koğuşuna bir göz attım ve kendi kendime dedim ki, "Bir süre için subay olmaktan birşey çıkmaz."
I'll look at it while I'm out.
Ona dışarıda bakacağım.
I'd like to let that 20 ryo ride... and go for 30 while I'm at it.
Kazandığım 20 ryoyu almayarak..... 30 ryo için devam etmek istiyorum.
Take a look at it while I'm away.
Ben yokken buna iyi bir bak.
I might as well do those invitations while I'm at it too.
Bu arada da şu davetiyeleri yazmayı bitireyim.
While we sat at a trattoria, I threw myself into it.
Hemen bir restorana attım kendimi.
It makes me sick. I mean, as soon as I'd made'Midnight Cowboy with the vicar as Ratso Rizzo, John Schlesinger rushes out his version, and gets it premiered while mine's still at the chemist's.
Ratso Rizzo rolünde papazı oynattığım Midnight Cowboy yeni bitmişti ki John Schlesinger kendi versiyonunu yetiştirip benimki banyodayken prömiyerini yaptı.
I had to drink it that while everybody was looking at me.
O esnada herkes bana bakıyordu. Bu nedenle suyu içmek zorunda kaldım.
One day while looking at some vistas in Dad's stereopticon it hit me that I'm just a girl...
Bir gün babamın makinesinde bazı resimlere bakarken... -... daha bir kız olduğumu fark ettim.
The friends had precipitated for it, while I went up with the flag.
Arkadaşları ileri atılırken ben de yukarı çıkıp bayrağı asmak zorundaydım.
I left my purse in the car. I'll park the car in the garage while I'm at it.
- Çantamı arabada unutmuşum.
Ogled at me last night while I was getting it on with two young beauties.
Geçen gece iki güzel hanımla oynaşırken bir baktım ki bizi de gözetliyor.
You think I'd stay at the station while they're pumpin'it full of holes?
Her tarafı delik deşik edene kadar orada kalır mıydım sence?
While I'm at it, can you use any short arms?
Hazır başlamışken, ufak silah ister misiniz?
While I'm at it
Ama merak etme!
It's simple, Al, I was going to explain that while it might have appeared we were looking at that girl's rear end, so admirably hoisted in the air before us, what I was actually doing was looking with admiration as I pondered how far women have come in the last hundred, nay, 50 years.
Çok basit, Al sanki kızın güzel bir şekilde havada asılı poposuna bakıyormuş gibi görünsek bile benim asıl yaptığım uzun uzun düşünüp de son 100 yılda, pardon 50 yılda kadınların bu kadar ilerlemesine hayranlık duymam.
Well, J.C., actually, I roughed out a draft of it while you were at that baby thing.
Aslında sen o bebek işleriyle uğraşırken ben bir müsvedde hazırlamıştım.
Annie says it'll keep one side of my brain... occupied while I'm on the mound, keeping my brain slightly off center... which is where it should be for artists and pitchers.
Annie'nin dediğine göre ; bu şey ben atış yaparken, beynimin bir köşesini meşgul ediyormuş. Beynimi sabitlememi sağlıyormuş. Bunu daha çok ressamlar ve atıcılar kullanıyormuş.
While I'm at it, I'll bring in the Loch Ness Monster.
Hazır bunları hallederken, Van Gölü canavarını da yakalarım.
You know, while I think of it, young Jim, you cut ashore in the gig... and give my compliments to Mr. Silver and tell him civil-like, mind you... to be aboard by the evening gun.
Aklıma gelmişken, genç Jim sen karaya çık ve Bay Silver'a saygılarımı iletip nazikçe akşam top atılınca gemiye gelmesini söyle.
And wash the clothes I just took off while you're at it.
Ve orada çıkardığım çamaşırlarımı da yıka.
While we're at it - I can perform my latest composition for you.
Yerken size son bestemi de çalarım.
If you're going to interfere in my fight with Son Goku, then I'll kill you too, while I'm at it.
Eğer Son Goku'yla olan dövüşüme karışacaksan ondan sonra, seni de öldüreceğim.
Maybe I can type up some weather reports while I'm at it.
Belki hazır oturmuşken bir iki hava raporu da yazarım.
I could shoot the manager while I was at it.
Oradayken müdürü vurmalıydım.
I would hide behind a door while she looked at it.
Annem resme bakarken ben kapının arkasına saklanırdım.
Anybody need anything embarrassing while I'm at it?
Ben dışarıdayken utanç verici başka bir şeyler isteyen var mı?
As a boy, I'd scurry away from my father at the market while he did his deals just to peek over the wall, dream of, perhaps, crossing it one day, seeing England for myself.
Çocukken, babamla pazara gittiğimizde, o alacaklarımızı ayarlarken, ben gizlice koşar ve duvarın ötesine bakmaya giderdim. Bir gün o duvarı geçip İngiltere'yi görmeyi hayal ederdim.
They wouldn't've gotten away with it if they came at me like men instead of sneaking up while I was playing hide-and-seek.
Benden kaçamayacaklarını bildiklerinden saklambaç oynadığım sırada, erkek gibi yaklaşmak yerine... -... gizlice yaklaşmasalardı kaçamazlardı.
Looking at you while troubles are fleeing... I'm admiring the view... 'Cause it's you that I'm seeing.
Sana bakıyorken sorunlar dağılıyor bu görüntüye hayranım çünkü bu sensin benim gördüğüm.
Oh, well, I'll just go to the stationer's and pick up some paper clips while I'm at it!
Oh, peki, kırtasiyeye gidecektim zaten, hazır gitmişken birkaçtane de ataş alırım!
At first, it was hard to get used to the changes, but it happened so often that after a while, I almost stopped noticing.
İlk başlarda, bu değişim alışmak çok zor, ama bu işi sık, sık tekrarlayınca önemsemeyi bıraktım.
I peeked at his personal file and it took a while, but I think I know where he went in Japan.
Kişisel dosyalarına göz attım. Galiba Japonya'nın neresine gittiğini buldum.
"Stick out your tongue and say : And while you're at it, can I bite your neck?"
Bu geceki avını arıyordu. " Dilinizi çıkarıp'aaa'deyin, ben de bu sırada boynunuzu ısırayım.
While I'm at it, why not just shoot my buddy, take his job, give it to his sworn enemy, hike up gas prices, bomb a village, club a baby seal, hit the hash pipe and join the National Guard?
İşini de yeminli düşmanına verelim. Benzin fiyatını yükseltelim, köyleri bombalayalım yavru fokları sopayla dövelim, ve Ulusal Güvenliğe katılalım.
I can't help thinking that while we're all out there scrambling around for an edge like we're never gonna die, this boy's looking right at it, and he's doing it almost alone.
Bizler sanki hiç ölmeyecekmiş gibi keyifli bir hayat sürmeye çalışırken bu çocuğa doğru bir bakış açısı yakalaması için nasıl yardım edebilirim, zaten hemen hemen tek başına bunu beceriyor.
Why don't I buy you a plane ticket while I'm at it?
Neden birde uçak bileti almıyorum daha işe başlarken?
We didn't need the cash at the time but I figured with all the advances in modern medicine I should sell it while somebody still wanted to buy it.
O anda paraya ihtiyacımız yoktu ama modern tıbbın bütün ilaçlarını kullandım hala almak isteyen birisi varken satayım dedim.
And while I'm at it, I'll see if I can fake a British accent.
Ayrıca İngiliz aksanıyla konuşmayı da denerim.
And then, while I'm at it
Hazır gitmişken, şampanya da getireyim.
Each time I arrive, I seem to exist in temporal sync with the rest of you for a while, but before I can make anyone understand what's happening, I find myself at an earlier time in my Iife and just before it happens, I seem to experience a sudden drop in body temperature.
Her sıçrayışımda, bir süreliğine sizler ile zaman senkronu yaşıyorum, ama, neler olduğunu birilerinin anlamasını sağlayamadan, kendimi tekrar sıçramış olarak buluyorum, ve bu tecrübeyi yaşamadan önce, üşümeye başlayıp, vücut ısımın düştüğünü hatırlıyorum.
Shall I wipe her ass too while I'm at it?
Orada olduğum sürece onun poposunu da süpüre bilir miyim?
I got the only horse you could put your feet flat on the ground while you're riding it.
Yani binerken ayaklarınızı zemine koyabileceğiniz tek atı ben aldım.
while i'm here 51
while i'm gone 48
while 91
while you were sleeping 17
while you were gone 44
while i 34
while you were away 22
while you can 25
while you're at it 123
while we still can 17
while i'm gone 48
while 91
while you were sleeping 17
while you were gone 44
while i 34
while you were away 22
while you can 25
while you're at it 123
while we still can 17