While you're there traduction Turc
660 traduction parallèle
Now get in there and give him that quinine and take a little yourself while you're at it.
Şimdi içeri gir ve ona kinini ver, hazır elin değmişken biraz da kendin al.
But I'll be riding down every now and then while you're there.
Siz oradayken arada bir atla geleceğim ama.
While you're swaggering here... there are more planes away there at Basra getting ready.
Sen yukarıda kasılırken Basra'da çok daha fazla uçak hazır hale geliyor.
And get something for your nerves while you're over there.
Hazır oraya gitmişken de sinirlerini yatıştıracak bir şey bul.
Miss Libby, ain't y'all gonna have nobody to fix for you while you're up there?
Bayan Libby, orada size bakacak kimse olmayacak mı?
You're very quick to say so and yet a short while ago I saw two other men in this room and they didn't go back into the shop so there must be another exit and perhaps another room.
Böyle söylemekle acele ediyorsun, oysa biraz önce başka iki kişi daha gördüm, onlar dükkana dönmediler, o halde bir başka çıkış olmalı, belki de bir başka oda.
Well, then you can catch my act while you're there.
Öyleyse oradayken oyunuma gelebilirsiniz.
Paint me a little church while you're there.
Oradayken küçük bir kilise resmi yap benim için.
WHILE YOU'RE OUT THERE IN THE AFTERNOON, THEY'RE BITING IN THE MORNING. YOU'RE OUT THERE IN THE MORNING- -
Balıklar ya öğleden sonra sen yokken, ya da sabahleyin oltaya vuruyor...
Get me some cigarettes while you're there, will you?
Hazır gitmişken bana da sigara alıver!
While you're there, you might as well get yourself some work clothes.
Oraya gitmişken kendine çalışma elbisesi de al.
'Is there anything I can do while you're around...'
Buradayken yardımcı olabileceğim bir şey varsa...
Just to show you there's no hard feeling... while you're gone, I'll spade it up for you.
Kişisel olmadığını göstermek için sen yokken ben bellerim burayı.
And, by the way... unpack it while you're out there, will you?
Bu arada paketi dışarıda aç, olur mu?
Perhaps you'd like to sit over there while you're waiting. - Thank you.
Beklerken şurada oturmak istersiniz belki.
Steve, while you're up there, see what the antenna damage is.
Steve, hazır yukarıdayken, antene ne olduğuna da bir bak.
And while you're there, you can arrange a passage home.
Oradayken eve dönüş yolculuğunu ayarlayabilirsin.
While you're looking for the records, I'll go out there.
Sen dokümanları ararken, ben de oraya gidebilirim.
Major Carlson will replace you while you're out there.
Sen yokken yerine Binbaşı Carlson geçecek.
For a while there, you try kidding yourself that you're going with an unmarried man.
Bir süre için kendini kandırır ve bekar bir erkekle beraber olduğunu düşünürsün.
And while you're there, fire the furnace.
Oraya gitmişken kazana kömür at.
While he's in there, you're safe.
O içeride oldukça sen güvendesin.
If you wanna sit up, if you wanna wait for me is there a law that says you can't have a couple of blasts while you're waiting?
Evde de otursan, Beni de beklesen beklerken bir iki kadeh içilmeyecek diye bir kural mı var?
There's a button on the microphone, you have to press it down while you're speaking.
Mikrofonda bir buton olacak. Konuşurken onu basılı tut.
Will you get us some tea while you're there?
Gitmişken bize çay da getirir misin?
If all goes well, I may bring Shimazo back while you're there.
Eğer her şey güzel giderse, Shimazo'yu siz oradayken geri getiririm.
And by the way... Is there anything we can do while you're away for that... girlfriend of yours...
Bu arada sen yokken, kız arkadaşın için yapmamı istediğin bir şey var mı?
While you're there, call the plumber.
Oradayken, sıhhi tesisatçıyı da ara.
How'bout scratching'that ol'left shoulder while you're up there, Mowgli?
Hazır oradayken sol omzumu kaşımaya ne dersin Mowgli?
If there's anything I can do while you're here, please let me know.
Buradayken bir isteğiniz olursa lütfen bana iletin.
While you're there, could you tap it three times, " Pat! All right. Pat!
Hazır oradayken, Benim için hedefi üç kez tıklatır mısınız, Pon, pon, pon!
Before we go out, we'll put some supplies behind the cellar door. While we're gone, the rest of you can hole up in there.
Dışarı çıkmadan önce, diğerleri için mahzen kapısının arkasına yiyecek ve malzeme depolarız.
While you're lying there. I'd like you to close your eyes... and I'd like you to think that this is a sexual experience - that we're making love - or anything you want to. anything that turns you on.
Orada uzanıp yatarken, gözlerini kapatmak istiyorum ve bunun bir cinsel deneyim olduğunu, seviştiğimizi seni azdıran her ne varsa onu yaptığımızı düşünmeni istiyorum.
While you're in there... get the kid a ticket on the next stage.
Ayrıca gitmişken bir sonraki posta arabası için çocuğa bilet al.
Is there anything I can do for you while you're here?
Senin için yapabileceğimiz bir şey var mı?
While you're setting up, I'll look around, see if there are any more.
Sen hazırlık yaparken ben etrafa bakacağım.
If you promise to come to Rome while we're there.
Biz oradayken Roma'ya gelme sözü verirseniz eğer.
And while you're writin', so you don't get bored or anything, there's somethin'comin to keep you occupied.
Siz bağış kartlarını doldururken, sıkılmayasınız diye sizleri meşgul edecek bir şey geliyor.
Alan, while we're down there, you're in command.
"Gurme'nin Galaksi Rehberinde" iki yıldız parlaması kazanmıştı.
There you are. And while we're on the subject.
Sadece ilginizi çeker diye söylüyorum, Bayan Andrews.
Uh, while you're there, see if they can make sense out of why a woman drives into a canyon by herself dressed in nothing but a housecoat and blows the place all to hell.
Hazır oradayken, bak bakalım üzerinde bornozdan başka bir şey olmayan bir kadının kanyona gitmesi ve bir güzel havaya uçurması mantıklı geliyor muymuş.
He just sits there and laughs and watch while you're sittin'there all tied up... and snakes are eatin'your eyes out.
Onların elleri kolları bağlıyken ve yılanlar gözlerini yerken, o da oturup onlara gülerdi.
While you're here there's pocket money.
Burada olduğun sürece cep harçlığın olacak.
Well, it'll be strong enough to keep the mother in there, you know, while they're pumping shots into it.
O şey, çok güçlü olmalı annesini orada tutmak için. Herkes çekim yapmak için biribirini pompalayacak.
Hey, Dal, while you're down there trying to figure out the female race... you might as well take a bath.
Dal, hazir kadin irkini anlamaya çaliºiyorken... orada yikanabilirsin de.
I'll move them in that field over there while you're changing the tire.
Sen tekeri değiştirene kadar onları şurada tutacağım.
While you're there, pick up your free pen, compliments of Joe Morgan.
Oradayken Joe Morgan'dan iyi dileklerle bedava kaleminizi alın.
All right, but there's no drinkin while you're workin'here.
Tamam, fakat burada çalıştığın sürece içmek yok.
And while you're down there, why don't you clean my boots?
Hazır oradayken çizmelerimi temizle.
That's right, easing out the comedown - while you're out there watching your wife parading about in a jumpsuit.
Geri sayım başladı burada, sen orada karının mayolu geçişini izlerken.
If there's anything else we can do for you while you're on the island- -
Ada'da kaldığınız sürece, sizin için yapabileceğimiz başka bir şey varsa...
while you're at it 123
while you're here 68
while you're doing that 16
you're there 132
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
while you're here 68
while you're doing that 16
you're there 132
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30