Who's there traduction Turc
15,610 traduction parallèle
Now, there's someone who doesn't like me.
Artık beni sevmeyen birileri var.
There's people who type letters and bring coffee and then there's people who work with the artists.
Ofiste yazı yazıp kahve getiren insanlar var... bir de sanatçılarla çalışan insanlar.
Who's in there?
Bu gece kim çıkıyor?
There is one person who hasn't changed through all of this.
Bütün bu olanlar sırasında tek bir kişi değişmedi.
There's a woman running the unit. Who's she?
- Birimi yöneten bir kadın var.
Come on, there's someone else who wants to talk to you.
Gel hadi, seninle konuşmak isteyen biri var.
And there's no place in my office for agents who can't follow simple orders.
Basit bir emirleri dahi takip edemeyen ajanların ofisimde yeri yoktur.
There's only one who isn't, and he's standing right in front of me, keeping me from them.
Eğlenmeyen bir tane var o da şu an önümde duruyor ve beni arkadaşlarımdan alıkoyuyor.
Plus, I was just using him to try to get over Adam, who's probably the only person I've ever loved, so there's that.
Ayrıca, belki de şimdiye kadar sevdiğim tek kişiyi, Adam'ı unutmak için onu kullanıyordum.
We need to look at everyone who was there from the first day at Quantico... field counselors, the other classes,
Quantico'da olan herkesi araştırmamız gerek. saha danışmanları, diğer sınıflar,
There's only one JTTF agent in New York who has high enough clearance to have a master thumbprint.
New York'ta yetkili giriş iznine sahip yönetici parmak izi tek bir ajanda var.
Who's there?
kim var orada?
Who's out there?
Kim var?
There's got to be someone out there who can tell us
- Neden annemi götürdüklerini açıklayabilecek biri olmalı.
I think there's a lot of girls who kind of look like her.
Yani onun gibi görünen bir sürü kız var.
There's at least three guys in there with M4's who aren't afraid to use them, and probably more inside.
Silahlarını kullanmaktan çekinmeyen M-4'lü üç adam var, içeride belki daha fazlası.
There's the little guy, the regular Joe, who works for a living.
Ufak tefek bir adam var. Sıradan birisi. Ekmek parasının peşinde.
If you fuck me by writing this story, there's not an AUSA in the world who'll take your call.
Beni bu hikayeyi yazarak sikersen dünyada çağrını duyacak tek bir AUSA bile kalmaz.
♪ There's Selma and a Patty and a grampa who is batty ♪
# Selma ve Patty ile kaçık bir büyükbaba var #
You know, there's a psychological profile for people who self-sabotage, and... you're starting to fit it.
Biliyor musun, kendi kendine zarar veren bir psikolojik profil var ve sen de tam uymaya başladın.
There's really only a handful of people who know what's going on.
Neler olduğunu bilen gerçekten bir avuç insan var.
There's not many who could cast a spell and make a federal judge disappear.
Büyülü sözcükleri söyleyip federal bir hakimi yok eden pek adam kalmadı.
Was there any mention of an English monk called Athelstan, who might have been fighting with Ragnar's band?
Aralarında Athelstan adında bir İngiliz keşiş var mıymış? Ragnar'ın yanında yer almış olabilir.
There's one person who might have information about Gideon Malick.
Gideon Malick konusunda bilgili olabilecek biri var.
No. There's no way that he'll support someone who hacked the heads off children while they slept.
Hayır, uykularında çocukların kafasını koparan birini desteklemez asla.
You swallow it, and it changes you. You forget who you are, and then you see this thing A.L.I.E., only she's not really there.
Kim olduğunu unutuyor, A.L.I.E. denen bir şeyi görmeye başlıyorsun ama gerçek değil aslında.
Hmm, how about the one about the criminal who got rich by making TV-watching saps think they need an immersion blender to feel good about themselves? Now, there's a good one.
Televizyon manyaklarının kendilerini daha iyi hissetmesi için bir blendera ihtiyacı olduklarına ikna eden ve bu şekilde zengin olan suçluya ne diyorsun?
There's only one person who is as desperate to find out what happened to Abbie Mills as you.
Abbie Mills'e ne olduğunu bulmak için en az senin kadar çaresiz bir insan daha var.
There was an eye-witness who saw that black van.
Siyah minibüsü gören sadece bir kişi varmış.
Who's there now?
Kim kaldı?
And today there's probably a lot of you who think I'm a hypocrite.
Bugün ise muhtemelen birçoğunuz iki yüzlü olduğumu düşünüyor.
There's a student who's claiming it was the Secret Service - who fired the first shot.
- İlk kurşunu Gizli Servis ajanının attığını iddia eden bir öğrenci var.
But, um, there's someone here who knows you.
Ama yanımda tanıdığın biri var.
I visited there last summer with my family to see my brother Zac, who works at an animal sanctuary.
Orada geçen yaz kardeşim Zac'ı görmek için ailemle birlikte ziyaret ettim, Bir hayvan sığınma evinde çalışıyor.
Who's there?
Orada kim var?
I've already searched for it on behalf of the Captain, who's there now with Ms. Lance.
Captain adına zaten araştırmıştım. Şu an Bayan Lance ile oradalar. Ne?
There's this one retired officer who used to work with Frierson.
Eskiden Frierson ile çalışmış emekli bir polis memuru var.
♪ Lucky there's a man who positively can do ♪ ♪ All the things that make us ♪
# Şanslıyız ki, bize her şeyin olumlu yönünü göstererek #
There's plenty who pray to God but serve the Devil, and there's damn few of us that know the truth.
Tanrı'ya dua edip Şeytan'a hizmet eden bir sürü kişi var. Gerçeği bilen çok az kişiyiz.
There's one monster who loves you for who you really are. And here he stands.
Seni gerçekte olduğun gibi seven bir canavar var ve tam karşında duruyor.
Who... what's going on there?
Neler oluyor?
Strangely, the kid's father picked up a woman who'd had an accident, right there, the same day his son disappeared.
Tuhaf olan, çocuğun babası, oğlunun kaybolduğu günle aynı gün aynı yerde kaza yapan bir kadını arabasına almış.
There's someone unnamed who knows more than the parents.
Anne babasından daha çok şey bilen birisini hiç anmadınız.
There was a call a few hours ago about a sophomore from Beacon High who never came home last night.
Birkaç saat önce bir Beacon Lisesi ikinci sınıf öğrencisinin dün gece evine gitmediği bildirilmiş.
There's always a person who could forfeit the game...
Her zaman maça çıkmama hakkı olan bir kişi var.
Maybe you're right, but there's someone else who's seeking justice for Charlotte.
Belki haklisindir, ama Charlotte için adalet isteyen baska birisi daha var.
Any idea who would have put that out there?
Kimin sızdırdığı hakkında bir fikrin var mı?
Well, I'm sure there's a murderer out there who appreciates your lack of initiative.
Eminim dışarılarda bir yerlerde ilk adımı atmadığınız için sevinen suçlular vardır.
You know, no matter how much you love me, there's always gonna be a part of you that defaults to the man who was on the island alone... who came back to save the city alone.
Beni ne kadar seversen sev bir parçan hâlâ o adada yalnız kalan adam maalesef. Yalnız başına şehrini kurtarmak için gelen adam.
Curtis. You know, it's funny because there's this super hacker who's wanted by the FBI whose name is also Noah Kuttler.
Gariptir, FBI tarafından aranan bir Noah Kuttler daha vardı.
There's the guy who's been stealing everyone's stuff!
Herkesin eşyalarını çalan herif bu!
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there's nothing to it 48
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there's nothing to it 48