English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ W ] / With this

With this traduction Turc

117,281 traduction parallèle
I wish I could help you and Tyler with this, sir, but it has to go through the Ways and Means Committee, which is chaired by Owen Saldua, who just happens to be leading the charge against me
Keşke Tyler'a ve size yardım edebilsem ama Hazine Komitesi'nden geçmesi gerekiyor, onun başında da Owen Saldua var, Etik Komitesi soruşturmasının en önde gelen ismi.
I already told you... I had nothing to do with this.
Dedim ya, bunun benimle bir alakası yok.
I had nothing to do with this.
Benim elim yok bu işte.
- Miranda, you're not gonna get away with this!
- Miranda, bundan kurtuluşun yok!
Everything that can go wrong with this place goes wrong.
Burayla alakalı hiç bir şey yolunda gitmedi ki.
If you're in love with this- - this X-ray technician guy, I don't want to ruin that for you, okay?
Eğer bu röntgen teknisyenine aşıksan mahvetmek istemem...
- at night with this guy...
- bu adamla... - Shh.
Enough with this crap.
Bu saçmalığa son ver.
- till 11 : 00 at night with this guy
- prova yapıyorsunuz...
Right, you're all familiar with this image.
Doğru, hepiniz bu resmi biliyorsunuz.
It's to do with this death, this murder.
Bu ölümle ilgili, bu cinayetle.
I don't know where AC-12 are going with this, but I had to let you and Roz know.
Bununla birlikte AC-12'nin ne istediğini bilmiyorum, fakat Roz ile sizin de bilmenizi istedim.
You're getting pretty comfortable with this arrangement of ours.
Aramızdaki anlaşma konusunda çok rahat davranmaya başladın.
And with this motel centrally located to the crime scenes, he must be one of ours.
Motel de olay yerlerinin merkezinde olduğundan çeteden biri olmalı.
Meantime, you got today to get back to me with a response because this is going out tomorrow.
Cevap vermek için bir günün var çünkü haber yarın yayımlanacak.
Abe, you are aware that I am allied with the President on this gun legislation.
Abe, silah yasasında Başkan'la aynı taraftayım, biliyorsun.
I'm afraid we're gonna have to let this one ride out, see what Leonard comes up with.
Bu işin sonunu beklemek durumundayız. Bakalım, Leonard ne bulacak.
I met with President Richmond's son Tyler this morning.
Başkan Richmond'ın oğluyla görüştüm.
If this goes to the House, I could eat up the next six months at least with hearings and motions and subpoenas.
Bu iş Meclis'e taşınırsa önümüzdeki en az altı ay oturumlarla, önergelerle, celplerle herkesi oyalayabilirim.
I know that there has been a great deal of speculation with regards to an article that was published in this morning's New York Standard.
Biliyorum ki New York Standard'da yayımlanan bir haberle ilgili etrafta epey spekülasyon dolanıyor.
Unfortunately at this time, I cannot share that information with you because of reasons of national security.
Ulusal güvenliğimiz sebebiyle bu bilgileri paylaşmam mümkün değil.
We can tell you now, with absolute certainty, that this horrific act was carried out by a domestic terror group, led by a man named Patrick Lloyd.
An itibarıyla sizlere kesin bir şekilde söyleyebilirim ki bu korkunç olayın sorumlusu, Patrick Lloyd liderliğinde ülke içinde faaliyet gösteren bir terör örgütüdür.
So, Turner could be in that car with Stepulov and whatever bomb he smuggled into this country.
Yani, Turner o arabada Stepulov'la birlikte olabilir, ve bu ülkeye kaçak soktuğu bilmem ne bombasıyla.
Look, I'm not the one who tried to make out with my best friend, so don't put this on me.
Bak, en iyi arkadaşımla yakınlaşmaya çalışan ben değilim bu yüzden bunu üzerime yıkma.
Those racks are rigged with enough explosives to bring this whole place down.
O raflar bütün bu yeri yıkmak için yeterince patlayıcıyla donatılmış.
I live in this building with a bunch of other kids who lost their parents.
Bir grup ailesini kaybetmiş çocukla birlikte bir binada yaşıyorum.
With all the stuff they got in there, this will be the score of the century.
İçerideki malzemeleriyle birlikte, bu tam bir vurgun olacak.
So don't fight me, work with me, and we'll get this job done.
Benimle dövüşme, benimle birlikte çalış ve bu işi bitirelim.
He entrusted me with implementing his vision of this world.
Bana güvendi dünya vizyonunu hayata geçirmek için.
I would much rather you get in this tub with me than these magazines.
Bu küvete dergilerden ziyade, seninle girmeyi daha çok tercih ederim.
I don't want to do this with you.
Bunu yapmka istemiyorum.
This camp... is crawling with women who dropped a few stones and are feeling frisky, especially on Thursdays.
Bu kampta.... bir kaç kilo vermiş bir kadınla yatmak gerçekten insanı canlı hissettiriyor, özellikle de Perşembe günleri.
Are you sure that you're okay with me doing this?
Bunu yapmamla alakalı olarak takıldığın bir nokta yok, değil mi?
Hate to do this, but had to move tomorrow's quarterly with Buchanan up to this afternoon.
Bunu yapmaktan nefret ediyorum ama, Buchanan görüşmesini yarından, bugün öğleden sonraya alıyorum.
This is where I used to live with my mother.
Burası annemle birlikte yaşadığımız yer.
I... you think I did this, that I killed her with my mind?
Bunu benim mi yaptığımı düşünüyorsunuz? Aklımla onu öldürdüğümü mü?
I saw it on TV, with nougat and chocolate and, like, this crispy wafer.
Kozhelvalı ve çikolatalı ve çıtır gofretli böyle.
I went from being so angry that she lied to me to... actually being jealous that she had this great relationship with her dad.
Bana yalan söylediği için kızgın olmakla birlikte babasıyla arasındaki ilişkiyi kıskanmadım değil.
I've cleared this with Assistant Chief Constable Hilton.
Bunu Yardımcı Şef Constable Hilton'a teyit ettirdim.
Now this unidentified unregistered phone that you had calls with on four occasions...
Şimdi, bu tanımlanmamış kayıtsız telefonla... dört defa görüştün...
I'd like you to desist, please, while I take this up with your senior officer.
Düşünmeni istiyorum, lütfen. Bunu üst düzey görevlinize aktaracağım.
You're at liberty to take this up with my supervision team.
Bunu gözetim ekibimle birlikte yapabilirsin.
But in the meantime, I'm going to get on with finding the bastard who did this.
Ama bu arada, bunu yapan piçi bulacağım.
I'm going to get on with finding the bastard that did this.
Bunu o pezevengin yaptığını bulacağım.
This is a print of a digital photograph captured by DC Taylor on the 7th of April, showing DS Flynn'having an off the record conversation with
Bu, DC Taylor tarafından 7 Nisan'da yakalanan... bir dijital fotoğrafın baskısıdır ve DS Flynn'in...
I'm going to get on with finding the bastard who did this.
Bunu yapan o piçi bulacağım.
This alleged clandestine network of corrupt police officers in league with organised crime?
Bu raporda, örgütlü suça bulaşan yozlaşmış polis memurlarının... var olduğu iddia ediliyor mu?
We've learned Mr Huntley shares a solicitor with Michael Farmer, and it's possible Mr Huntley was aware of Michael Farmer's prior sexual offences, via this relationship.
Bay Huntley'nin Michael Farmer ile ayni avukatı paylaştığını öğrendik, Ve Bay Huntley, Michael Farmer'ın daha önceki... cinsel suçlarından, bu ilişki sayesinde, haberdar.
Now maybe you misunderstood... but I'm gonna do this with or without you.
Belki yanlış anladın ama sen olsan da olmasan da bunu yapacağım.
It's gonna be a long road for him, but with support like yours, my brother has a chance to fight this disease.
Önünde uzun bir yol var, ama sizin gibilerin desteğiyle bu hastalıkla mücadele edebilir.
But I can tell you this agent's been with the bureau nearly 20 years, and we met on a case for Interpol.
Söyleyebileceğim 20 yıla yakındır Büro'da çalıştığı ve Interpol'de bir vakada çalışırken tanıştığımız.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]