You're leaving me traduction Turc
728 traduction parallèle
- you're leaving for Amalfa-Pass tomorrow - not me, I'm beginning to like this town.
Yarın Amalfa Boğazına'na doğru yola çıkıyorsun. Gitmem. Burayı sevmeye başladım.
You're leaving me?
Beni bırakıyor musun?
- Yes, Jack tips me off... on the celebrities who are leaving and I let him know when they're coming back. Did you let him know when I was coming back, honey?
Sen harikasın.
I'm leaving tomorrow and you're coming with me.
Yarın buradan gidiyorum ve sen de benimle geliyorsun.
- The accounts. - Then it's true, you're leaving me.
- Ayrılacağın doğru demek.
- You're not leaving me alone.
- Sen gitmiyorsun.
Ah, you're a fine one leaving me along half the night.
Ah, siz de beni geceyarısı terk ediyorsunuz öyle mi?
You're leaving me.
Beni bırakıyorsun.
You're leaving me with more than one.
Bana birden çok bırakıyorsun.
I'm not leaving, and you're not throwing me out.
Çıkmıyorum ve sen de çıkartmıyorsun.
You're leaving me.
- Gidiyor musun?
If you're leaving, Lili, please take me with you.
Eğer gidiyorsan Lili, lütfen beni de götür.
I'm leaving you this. Show me where you're going to put it.
Hadi bunu nereye koyacağını göster bana.
- And you're leaving? - Yeah, taking the kid with me, too.
çocuğu da benimle alıyor.
We're leaving, you and me.
Sen ve ben gidiyoruz.
You're leaving me!
Beni terk mi ediyorsun?
Your husband tells me you're leaving Madrid very soon.
Kocan kısa bir süre sonra Madrid'den ayrılacağınızı söyledi.
You're leaving because of me and Clint.
Clint'le benim yüzümden gidiyorsun.
I know you're leaving me.
Beni terk ediyorsun, biliyorum.
You're not leaving here without me, Griff.
Buradan bensiz ayrılamazsın Griff.
I better warn the regent that we're leaving soon, if you'll excuse me.
İzninizle naibe, çıkmak üzere olduğumuzu bildireyim.
You're leaving without me?
- Bensiz mi çıkıyordun?
Hey, you're leaving me without a cent.
Hey, beni beş parasız bırakıyorsun.
You're not leaving this room until you tell me what happened to her.
Ona ne olduğunu anlatana kadar bu odadan ayrılmıyorsun.
I'm not leaving until you tell me what you're going to do.
Bana ne yapacağını söyleyene değin ayrılmayacağım.
So you're leaving me?
Benimle.. benimle gelmiyorsun demek?
- Me? When you make out your will... and the way you're going, you should would you mind leaving your body to the university?
Vasiyetini hazırladığın zaman ki bu gidişle hazırlamalısın, vücudunu üniversiteye bırakmayı düşünür müsün?
You're leaving me?
- İşi bırakıyormusun?
You're not leaving me here on me own?
Beni burada tek başıma bırakmayacaksın, değil mi?
- You're leaving me here?
Buraya mı bırakacaksın beni? - Tek bildiğin kötü laflar!
You`re leaving me because I`m poor
- Beni terk ediyorsun çünkü zengin değilim.
Tell me lies... and that you're not sad that I'm leaving.
Yalan söyle bana... gitmene üzülmüyorum de.
You're always leaving me here alone.
Beni burada hep yalnız bırakıyorsun.
You're not leaving anything with me.
Hiçbir şey kabul etmiyoruz!
You're leaving me here all alone
Beni burada yapayalnız bırakıyorsun.
You're leaving me now. Mr. Habershaw?
Beni şimdi mi terkediyorsunuz, Mr. Habershaw?
So after all this time and all I've done for you, you're leaving me in the lurch.
Yani, senin için bütün bu yaptıklarımdan sonra beni müşkül durumda bırakıyorsun.
You're leaving me?
Beni terk mi ediyorsun?
You and your men will be... leaving for Mongolia, there're other barbarians there who tried to oust me.
Sen ve arkadaşların... Mongolia'ya sürüleceksiniz, orada bana karşı gelmeye çalışan diğer barbarlar var.
Don't lecture me, Doctor! I'm responsible, and I'm gonna have to live with it But you're leaving somebody out We both killed that girl...
Sorumlu olan benim ve onunla yaşamak zorunda kalacağım fakat bir kişiyi dışarıda bırakıyorsun, o kızı ikimiz öldürdük, her ikimiz.
You're leaving me this way?
Beni bu durumda bırakıyorsun.
- You're not leaving me alone, are you?
Evet. Geldiklerinde... tarayın.
Now I understand, you're leaving... and knowing I'm losing you makes me aware of my difference
Şimdi gidişinle de, başka şeylerin farkına varıyorum. Seni kaybederek, yeniden farklılığımın ıstırabına gömülüyorum.
But what you yourself gave me... love in my empty life... by leaving me you're destroying it completely
Asıl olarak bana getirdiğin şey, hayatımdaki o derin boşluğu doldurabileceğim gerçek bir sevgiydi. Şimdi ise beni terkederek parçalıyorsun o sevgiyi.
But now, in leaving me, you're making me worse than before
Sense buraya gelerek, beni kendine bağladın. Beni sensiz yaşayamaz bir hale getirdin.
So you're leaving me?
Demek beni bırakıyorsun?
And you're leaving me for a woman!
Ve sen bir kadın için beni bırakıyorsun.
You're diggin'my grave, because you're killin'me by leaving me here.
Mezarımı kazıyorsun, çünkü burada bırakarak beni öldürüyorsun.
Enough now, you're leaving me nothing to wash.
Yeter artık, bana yıkayacak bir şey bırakmadın.
You're leaving me here?
Beni burada mı bırakıyorsun?
I'm loosing all my reflexes, you should be careful. You're not leaving me with a lot of options.
Reflekslerim yavaşlamaya başladı, her an hata yapabilirim.
you're leaving tomorrow 21
you're leaving us 21
you're leaving already 30
you're leaving now 29
you're leaving 529
mexico 335
metro 61
merci 624
menu 31
melanie 499
you're leaving us 21
you're leaving already 30
you're leaving now 29
you're leaving 529
mexico 335
metro 61
merci 624
menu 31
melanie 499