You can traduction Turc
727,223 traduction parallèle
Well, you can't just leave them out in the car.
Onları öylece arabada bırakamazsın.
For any tips, you can call our toll-free number...
Herhangi bir ipucu için ücretsiz hattımız olan 1-800...
You can keep your 5,000, whatever.
5000'ini de alabilirsin, sorun değil.
You can't leave until we sort this out.
Gidemezsin ta ki biz bunu çözene kadar.
You can drop the act.
Rol yapmayı bırakabilirsin.
But at least you can see her.
- Ama en azından onu görebilirsin.
It's not like you can just walk up to the judge.
Doğrudan yargıca gidemezsin ki.
You really think you can get away with it?
Kurtulabileceğini mi sanıyorsun?
You can't officially go until you're reinstated.
Resmi olarak işe dönmeden gelemezsin.
You can't.
Edemezsin.
You can't take that.
Onu içemezsin.
You can't take anything.
Hiçbirini içemezsin.
You really think you can climb that alone?
- Cidden tırmanmayı mı düşünüyorsun?
But you can't give in.
Ama böyle salamazsın.
Y-You can't leave.
Gidemezsin.
She'll fight it, and there's nothing you can do to stop that.
Savaşır. Onu durdurmak için yapabileceğin hiçbir şey yok.
But there is something you can do.
Ama sen bir şey yapabilirsin.
You can't pull yourself up there.
Sen oraya çıkamazsın.
But you can still be the man your son needs you to be... by accepting that and moving on.
Ama yine de oğlunun ihtiyaç duyduğu gibi bir adam olabilirsin. Durumu kabullenerek ve devam ederek.
True belief is believing even if you can't see.
Gerçek inanç, göremediğin anlarda bile inanabilmektir.
Mom, you can't destroy it.
Anne, onu yok edemezsin.
Only you can save our son now, Emma.
Oğlunu sadece sen kurtarabilirsin, Emma.
You can survive long enough there to get the bean to work.
Fasulye işe yarayana kadar orada korunursunuz.
You can finally have it all.
Sonunda her şeye sahip olabilirsin.
You may think that you can stop me, but that doesn't mean the Final Battle is over.
Beni durdurabileceğini düşünebilirsin ama Son Savaş bitti anlamına gelmez bu.
You can't win.
Kazanamazsın.
"With the death of the Savior, you can have it all."
"Kurtarıcının ölümüyle, her şeyin olabilir."
You caught me in the can.
Beni tuvalette yakaladınız.
How can I help you guys?
Size nasıl yardımcı olabilirim?
I can't let you leave.
Gitmene izin veremem.
You can't do this.
Bunu yapamazsın.
I can't risk you going to the cops right now, okay?
Şu an polise gitmeni riske atamam, tamam mı?
So can you tell me what she said?
O hâlde bana ne dediğini söyleyebilirsin.
Can I talk to you about the slapping?
Seninle tokatlama konusunu konuşabilir miyim?
I can get you a meet with Jack in a neutral location,
Jack ile tarafsız bir yerde buluşmanızı sağlayabilirim.
I can get you anywhere.
Seni her yerde bulabilirim.
There's no paper trail, but based on your collections, I can tell you're a, what, sergeant?
Belge yok, ama koleksiyonuna bakılırsa bir çavuş olmalısın.
I can't thank you enough for going out on a limb on this.
Böyle bir riski göze aldığınız için ne kadar teşekkür etsem az.
Do you really think that he can handle it?
Bunu kaldırabilir mi dersiniz?
But we can't do that until you start believing.
Ama bunu sen inanmaya başlamazsan başaramayız.
As mayor of Storybrooke, can you blame me for taking a keen interest in all of our residents?
Storybrook'un başkanı olarak halkımızın iyiliğini önemsiyorum diye suçlayabilir misin beni?
I always know I can count on you.
Sana güvenebileceğimi hep biliyordum.
- I can get them for you.
Senin için alabilirim.
Well, can't you fix it?
Düzeltemez misin?
But if you're not gonna help, at least let me take something that can help me.
Madem yardım etmeyeceksin en azından yardımı dokunacak bir şey almama izin ver.
I can explain if you give me a chance.
İzin verirsen açıklayabilirim.
I can make them love you without you having to give up being the Dark One.
Karanlık Olan olmaktan vazgeçmene gerek bile kalmadan seni sevmelerini sağlayabilirim.
C-Can you stop him?
Onu durdurabilir misin?
Can you see him?
Onu görebiliyor musun?
You may want to do the right thing, but as we all know, we can't always get what we want.
Doğru şeyi yapmak istiyor olabilirsin ama hepimizin bildiği gibi, her zaman istediğimizi alamayız.
You know, I'm... I'm gonna need a drink.
Canım içki istedi.
you can do it 1412
you can't beat me 46
you can't 4106
you can't be serious 595
you can't miss it 64
you can't kill me 112
you can talk to me 162
you can't fool me 70
you can't go wrong 20
you can't beat that 16
you can't beat me 46
you can't 4106
you can't be serious 595
you can't miss it 64
you can't kill me 112
you can talk to me 162
you can't fool me 70
you can't go wrong 20
you can't beat that 16