You hear it traduction Turc
8,259 traduction parallèle
- Can you hear it?
Duyuyor musun?
You'll see the pain before you hear it.
Acı çektiğini duymadan önce gözlerinden anlayabilirsin.
It's inevitable, so it's better you hear it from me.
O yüzden benden duysanız daha iyi olur.
Just wait till you hear it.
Dinleyene kadar bekle.
I'm sorry it's late, but I thought you'd want to hear.
Geç oldu üzgünüm ama duymak isteyeceğinizi düşündüm.
You wanna hear some of it?
Okumamı ister misiniz?
You write down what you see, what you hear, and then you send it to me on Long Island.
Gördüklerini, duyduklarını yazıp daha sonra bana Long Island'a yollarsın.
Yeah, I hear it... when's the last time you did anything about somebody else's car alarm?
Evet, duyuyorum. En son başkasının araba alarmını umursayalı ne kadar oldu?
It's just nice to hear you call us "maggots" again.
Bize yeniden kurtçuklar dediğini duymak çok güzel.
You... Don't hear it?
Duymuyor musunuz?
[SIX] Hey, if you've got another suggestion that doesn't involve us dying here with them, I'd love to hear it.
Başka bir önerin varsa eğer onlarla beraber burada ölmemiz söz konusu olmasın, rica ediyorum.
Hear the guy out. [SIX] I know you don't like it.
Biliyorum sevmediniz.
You've got to dial it down, do you hear me?
Hızını biraz düşürmen gerek, beni duydun mu?
Did you hear what he did? Came home with his load on and beat the crap out of my mother. And I'm not saying he didn't deserve it.
Ne söylediğini duydun mu, annemi dövmüştü ve bende onu dövdüğün için, bunu hak etmediğini söylemiyorum ama ofisimizdeki 1 numaralı kural dikkat çekmemektir.
Would you like to hear it?
- Duymak ister misin?
Wouldn't you like to see me, hear it from my lips?
- Beni görüp bizzat ağzımdan duymak istemez misin?
I want to hear you say it.
Söyle de, duyayım.
I want to hear you say it, god damn it!
Söylediğini duymak istiyorum, lanet olası!
If it's coming from you, he can't hear it.
Senden gelen hiçbir şeyi dinlemez.
It is also feasible in a state of exhaustion, in utter disarray, having lost his beloved daughter, 7 months old, this man, in the defendant's dock, ended up saying what you wanted to hear.
Muhtemeldir ki ; tam bir bitkinlik durumunda, dağılmış haldeyken, 7 aylık sevgili bebeğini kaybeden, sanık sandalyesinde oturan bu adam duymak istediklerinizi söyledi.
Yeah, don't you pad it with honeydew and grapes, you hear me?
Bal ve üzümle doldurmayın, anladınız mı?
In case you didn't hear me, Jim, the letter inside that bust you stole, it's meant for General George Washington himself.
Anladığıma göre beni duymadın Jim, çaldığın büstün içindeki mektup bizzat General George Washington'ın şahsına.
You hear the one about the Irish soldier who upon being asked by his captain, "What's a fortification?" answered, "It takes two twentifications to make a fortification"?
Peki Yüzbaşı'ya tahkimat nedir diye soran ve karşılığında tahkimat yapmak için iki tahkimat gerek cevabını alan İrlandalı askeri duydunuz mu?
- Do you guys want to hear it?
- Duymak ister misiniz?
Um, sometimes, you don't want to hear it, but sometimes, you have to.
Bazen duymak istemezsin ama bazen de duymak zorunda kalırsın.
I can't hear you over the wind,'cause it's...
Rüzgârdan sesin gelmiyor.
Shut up about it, you hear me?
Bu konuda tek laf etme, beni anlıyor musun?
If you see anything you think might be out of place, I want to hear about it.
Garip bir şey görürseniz, bana haber verin.
Then you're going to hear it anyway.
O zaman yine de dinleyeceksin.
Be careful... lest it burn your brain, so you can't hear good reason.
Ama dikkat et de beynini yakmasın, sonra mantığın sesini duyamazsın.
Don't you even want to hear it?
Kanıtları duymak bile istemiyor musun?
- You want to hear it?
Duymak ister misin?
Everything you read, see, or hear- - it's stored away, like in a computer, and we just need to access that file.
Okuduğun, gördüğün ya da duyduğun her şey tıpkı bir bilgisayarda olduğu gibi ileride kullanılmak için saklanır tek yapmamız gereken o dosyaya erişmektir.
Why would you not want her to hear it?
Neden duymasın istiyorsun ki?
You're afraid it will consume you, will obliterate your carefully crafted image, it will expose you as a fraud, but, Noah, until you let yourself experience your baser desire, you will never be able to hear your true voice.
Bunun seni tüketeceğinden korkuyorsun. Özenli bir şekilde işlenmiş imgeni yok etmesinden. Seni bir sahtekar olarak açık edeceğinden.
You want to hear some of it?
Bir kısmını duymak ister misin?
Yeah? Well, if you do, let me hear you say it!
Anlıyorsan, söyle de duyayım.
Did you know that by week 16, your baby's only the size of an avocado but it can hear?
Hamileliğin 16. haftasında bebek avokado büyüklüğündeymiş ama duyuyormuş, biliyor muydun?
You said you know things hear things. Prove it.
Kanıtla.
I just wanted you to hear it from me first.
- İlk olarak benden duymanı istedim.
I know this is gonna be hard for you to hear, but you need to hear it.
Duyması zor olacak ama bilmen gerek bunu.
So, either you eat it here and make a dream come true or take your ass to bed, Terry, and get you some shuteye, you hear me?
Yani, ya burda bunu yiyip rüyalarını gerçekleştireceksin ya da kıçını kaldırıp yatağa götürüp biraz uyursun, duydun mu?
Do you want to hear it, Peter, or are you afraid I will unpick your delusions in front of this gullible crowd?
Bunu duymak ister misin, Peter yoksa bu ahmaklar sürüsünün önünde hileni ortaya çıkaracağımdan mı korkuyorsun?
But if you really want to hear it, I could tell it to you over some tequila back at my condo.
Fakat ille de duymak isterseniz apartman dairem de birkaç tekiladan sonra anlatabilirim.
I don't understand it, but I hear you.
Anlamıyorum, ama seni duydum.
But I'm not gonna let that happen, you hear me? It's all right. We're gonna take care of you, both of you, okay?
... ama bunun olmasına izin vermeyeceğim duydun mu beni, ikinize de bakacağız...
Let's hope it stays that way. Did you hear any more from Marty?
- İyi... umalım da böyle kalsın.
Hey, by the way, you hear about that new bill in congress about the returned? It's a joke.
- Hey dönenler hakkındaki yeni kongre planlarını duydun mu?
I'm not gonna stand by and watch it happen, you hear?
Öylece durup bunun olmasını izlemeyeceğim, duydun mu?
And you need to tell her that, Cal, because she won't hear it from me.
Ona bunu söylemelisin Cal. Benden duymak istemeyecektir.
You hear someone say it out loud, and - -
Birinin bu yüksek sesle söylediğini duyarsın ve...
you heard me 949
you heard it 84
you heard wrong 40
you heard the man 286
you heard right 51
you heard me right 19
you heard her 244
you heard 289
you heard him 499
you heard of him 22
you heard it 84
you heard wrong 40
you heard the man 286
you heard right 51
you heard me right 19
you heard her 244
you heard 289
you heard him 499
you heard of him 22