Atlar traduction Anglais
7,305 traduction parallèle
Bir adım daha atarsanız atlarım!
Take one more step and I'll jump!
Ya da farklı açıdan yaklaşırsak arabaya atlar, Batı'ya sürer ve asla arkamıza bakmayız.
Or- - a different approach- - we hop into a car, drive west, and never look back.
"Yarışa gidelim" dediğinizde atları kastettiğini sanmıştım!
When you said "Let's go to the races", I thought you meant the horses!
Adrenalin, atlar, açık hava.
The tension, the horses, nice weather...
Yani bir çift diyaliz atlar oturumları, üremik gider.
So he skips a couple dialysis sessions, goes uremic.
Atları yatıştırmak için kullanılan bir sakinleştirici.
It's a tranquilizer for horses.
Sen atlarsan ben de atlarım.
I'll jump if you do.
Şu atları başka yere götürelim.
Let's get these horses out of here.
Atlar dahil mi?
Including horses?
Eğer bunu karşılamaya gücü yoksa atlar yerine çocukları alınır.
If he is unable to pay this fine... his children must be taken instead of the horses.
atları biraz dinlendirelim.
Let's let the horses rest for a spell.
Atlar insanlar gibi akıllı ve sevimlidirler.
Horses are smart and sweet, like people.
Atları hazırla, bulabildiğinin en güçlüleri.
Ready the horses, the strongest you can find.
Biliyorsunuz ki satranç tahtasında 32 tane taş vardır. Filler, atlar, piyonlar ve şahlar.
You know, there are 32 pieces on a chessboard- - bishops, knights, pawns, kings.
Acele etme. Atları getiriyorlar.
They're bringing the horses around.
Atlar da çatlamak üzereydi.
The horses were about to drop as well.
Önce atların su içmesi gerek.
But there horses need a drink first.
Gizlice çıkarız, milletle konuşuruz, birkaç kez havuza bombalama atlarız yemek zamanı da dönmüş oluruz. - Davet edildin mi ki?
We sneak out, work the room, cannonball, cannonball, and we're back in time for dinner.
Zengin toprak sahipleri köpekleri ve atları için evler inşa ediyor ama dindar yoksul neresi olursa oraya yerleşmek zorunda.
Rich landowners build houses for their dogs and their horses, but the godly poor must lodge where they can.
Atları temizler temizlemez arabanızı hazırlayacağım, efendim.
"I shall take the carriage to your quarters, sir."
Ama adamları ile atları iyi dinlenmiş olacaklar.
But his men and horses Will be well-rested.
Atlarınıza su verin, sonra da kendinize.
Water your horses, then yourselves.
Bu savaşa atlar üstünde girdik tanklarla bundan çıkacağız.
We rode into this war on horses. We'll ride out of it in tanks.
Bana atları değiştirdiğini söyleme.
Don't tell me you're switching horses.
Dörtnallı atlar gibi koşuyorlar.
They're like galloping horses.
Beklemede olan dinlenmiş atlarım var.
I have fresh horses standing by.
İhtiyar Alec'e atlar için yardımcı olması için ahıra gönderdim.
I sent him to the stables to help auld Alec with the horses.
Atları ehlileştirirken tıkınmayı da bitirdin mi?
Are you done stuffing your face while the horses run wild?
Bana Latince, Yununca ve benzeri şeyler öğretti perili çocuk hikâyelerini, şeytanları, göldeki deniz atlarını değil.
He taught me Latin and Greek and such, not childhood stories of fairies, devils, waterhorses in lochs.
Bütün atlar hastalıktan öldü.
All the horses died in the plagues.
Atlar cennetindesin, yukarılarda...
♪ Up in horsey heaven, here's the thing ♪
Ve ben atlarım.
You fall! And I- - I jump in.
Ayrıca, kurtlarla işim bitti. Artık öfkeli, tek boynuzlu atların meraklısıyım.
Plus, I'm done with wolves now.
Bölge sakinleri atlarıyla girip çıkabiliyordu.
Residents ride their horses in and out of there all the time.
Atların gezdiği yerde köpekler de gezebilir.
Where there's a horse trail, there's a dog trail.
Umarım atları seviyosundur.
I hope you like horses.
Emlak, atlar, kiralık katiller.
Real estate, horses, hit men.
Atlar starttan çıktı!
And they're off!
Atlarını telef edip Roma kapılarına bir başına bırakın.
Slay his horse and dump him outside Rome's gates alone.
Ya da bir gece sarhoş olur, atına atlar ve cücelerden birini ezer de cüceler altı tane kalırsa?
Or she gets tipsy some night and rides her horse into one of the dwarfs and there's only six of them?
Atların olduğu bir ahır miras kaldı.
I just inherited a stable of horses.
Jamie'yi ihtiyar Alec'e atlar için yardım etsin diye ahıra gönderdim.
I sent jamie to the stables To help old alec with the horses.
- Atların çoğu rezerve edildi.
Most of the horses have been spoken for.
Karaciğerim atların ki gibidir.
I have the liver of a Clydesdale.
Sarayın kaynakları için geldim, askeri ve atları için, ormandaki tehtidi yok etmemiz için.
I'm back for the castle's resources, its armed men and horses, to seek out and destroy a threat in the woods.
Yani, atlarını al ve avlanmaya git.
So, gather your horses and go out and hunt.
Ailesiyle tanıştığımda her şeyin gökkuşağı ve boynuzlu atlar gibi güzel olacağını sandı.
He had this notion that when I met the folks, it was gonna be all rainbows and unicorns.
Tek boynuzlu atlar, boynuzları yüzünden tehlikeli görünüyorlar.
I mean, unicorns, they seem dangerous, with the horn and everything...
Bak, atları çok iyi bilmem.
See, I don't know from horses.
Atlarımıza geri dönelim.
Let's get back on the horse.
Silahların yanı sıra atları da mı çalıyorsunuz?
Guns are the only law when this counts as justice.