Ayaklar traduction Anglais
15,720 traduction parallèle
Büyükbabanız büyükannenizin eskiden kendi ayaklarıyla nasıl geldiğini anlattı mı?
Has grandfather told you about how Grandma came by herself once?
Ayrıca ayaklarının yabancı bir nesneyle gaza tutulduğuna inanıyorum.
I also believe that her foot was held on that gas by a foreign object.
İyi, Rosie gün boyu bu sonuçları soruyordu ve senin küçük şirin ayaklarının geride kalması gibi, bir şey yapmadım.
Well, Rosie's been asking for these results all day, and don't act like you haven't been dragging your adorable little feet.
- Sadece kendi ayaklarımın üstünde durana kadar.
Only till I get back on my feet. OK.
- Ayaklarını ger.
- Stretch your legs a little.
Akıl hocası ve baba olarak başarısız olması bizi kendi ayaklarımız üzerinde durmaya zorladı.
Because his failures as a mentor, as a father, forced us to spread our wings.
Ayaklarını merkezî yumrunun üzerine koyup göğüs kafesine çık.
Put your foot on the central node and mount the thorax. - Are you ki...
Yalvarıp, ayaklarına kapanacak değilim.
I'm not going to beg and grovel anymore.
Bazen ters dönerler ve ilk olarak ayakları çıkar değil mi?
Sometimes they get turned around and they come out feet first, right?
Sinderella'nın kendi ayaklarını kesen kız kardeşlerini de hatırlamıyorum meselâ.
I do not recall Disney's Cinderella featuring the wicked sisters cutting off their own feet.
Bütün sistem yalancılarla dolu. İnsanlar yasaları ve beni manipüle etmeye çalışıyor. Otoritemi ayaklar altına alıp, beni zayıf göstermeye çalışıyorlar.
The whole system is filled with liars, people trying to... manipulate the law, to manipulate me, undermining my authority, trying to make me weak.
Mayberry Şerif'i ayakları... İyilik ya da kötülük yok, sadece güç var. Gerçek August Corbin o değildi.
Mayberry sheriff vibe... that was not August Corbin.
Quantico'da seni ayaklarının üzerinde tutmuştum.
Kept you on your toes at Quantico.
Perde ayaklar.
Webbing.
Ve İğne'nin perde ayakları bana üzerinde çalıştığım bir şey için küçük değişiklikler yapma konusunda bana ilham kaynağı oldu.
And the Stinger webbing actually inspired me to make a few changes on a little something I've been working on.
Ayakların üzerinde durdun.
Back on your feet in no time.
Ayaklarını yıkamama izin ver.
Let me clean your leg.
Ayaklarım kanamıyor.
My leg's not bleeding.
Sizin "Jessica'nın ayakları" dediğiniz şey yoluyla iletişim kurarım.
I communicate through what you call "Jessica's feet"
# Ayaklar, huzur dolu gökyüzüne ilerlerken
♪ With feet marching towards a peaceful sky ♪
Ayaklarınız güzelmiş çocuklar.
You kids have nice feet.
- Bırak bu ayakları Summer.
- Get off the high road, Summer.
Bu ayaklar sökmez bana.
You're gonna pull that move?
Ayaklarıma baksana yavşak!
Look at my fucking feet, motherfucker!
- Bırak bu ayakları.
- Oh, come off it!
- Bırak bu ayakları.
Come off it.
Ayakları yere basıyor.
Keeps both feet on the ground.
Bir keresinde ayaklarım banyoda uyuşup kalmıştı.
One time, my legs fell asleep on the toilet.
Ayaklarını pedala koy. Hazır mısın?
Feet on pedals.
İneklere yaptığımız gibi seni de ayaklarından asmadığım için mutlu olmalısın.
Just be happy I didn't hang you by your feet like we do with the cows.
Bize yardım edersen ayaklarının altına koyman için bir tabure bulabilirim.
Uh... Help us, and perhaps I can find a small stool for you to stand on.
Benim aşk, ben yine ayaklarımın üzerinde olması gerekir.
My love, I need to be on my feet again.
Ben tekrardan ayaklarımın üzerinde durmama sevindim.
I'm just glad to be back on my feet.
O ışık olmadan, bir yerlere gidebilmemiz için..... ayaklarımızın altındaki toprağa neden ihtiyacımız olsun ki?
Without that light, there is no need to have the ground beneath our feet for where are we to go?
- Kanıyorsun ayakların kesilmiş. - Ne oldu?
You're bleeding, your feet are all cut up.
Tatlım ayakların...
Honey, your feet...
Dee ayakların kanıyor. Bebeğim lütfen geri gel.
Dee, your feet are bleeding.
Ayaklarımı kullanamıyorum ama gözlerim hala görüyor.
I can't use my legs, but my eyes work just fine.
Ah, ayaklarım beni öldürüyor.
Oh, my feet are killing me.
Aşçılar yemeği ayaklarına götürüyor.
The chefs bring the food to them.
Önceleri ayaklarımdaydın hatırladın mı?
You've been in my shoes before, remember?
Hayır, ayaklarımın üzerine düştüm.
No, nothing. It was like four feet.
Kediler her zaman inmiyormuş gibi gözüküyor Sonuçta kendi ayakları üzerinde.
Looks like cats don't always land on their feet after all.
Ayaklarınızı suya sokup ayak parmaklarınızın kuma batışı ve suyun sizi çekişini hissetmek, akıntının çekişi, dalgaların kabartıları çok hoş...
So much of it is just, you know, you put your feet in the water, and you feel your toes sink into the sand, and to feel that draw, the pull of the tides and the surge of the shore break...
Bazen orada ellerimi, ayaklarımı düşünüyorum, omzumu nasıl hareket ettireceğimi düşünüyorum, pratik yapıyorum.
I might go through it just thinking about my hands, or my feet, or, you know, how you're moving your shoulders, whatever, and practice.
Jodi, tatlım, ayaklarının üzerinde durmadan önce bizimle beraber kalman çok güzel ama önce bir ayağa kalksan nasıl olur?
Jodi, sweetie, you're welcome to stay with us until you get on your feet, but could you get on your feet once in awhile?
Ayaklarını tuttular özel bir jete koydular.
Grabbed his legs, threw him on a private jet.
Ayaklarının üstünde durma zamanı geldi artık, oğlum.
It's time to stand up, son.
Onun ince kırışıklar ayakları bu destekler.
Her crow's-feet support this.
O Cudlow bulunan DNA biliyordu onundu O ayaklarını sürükledi O bir çift için ararken Onun için testi alırdım.
He knew the DNA found on Cudlow was his so he dragged his feet while he searched for a double who'd take the test for him.
Ayaklarınız sabit kalacak.
Feetsies stay planted.