Big traduction Anglais
162,236 traduction parallèle
Yemek yerken büyük bir yumru gelir boğazınızı tıkar. Hiçbir şey yutamazsınız. Çikolatalı karamel bile olsa.
When you try to eat, a big lump comes right up into your throat, and you can't swallow anything, not even if it was a chocolate caramel.
Yalnız başıma büyük ve geniş bir tarlaya giderdim ya da ormanın en sık ve en derin noktasına dalardım ve başımı kaldırıp göklere, yukarılara o güzel ve mavi gökyüzünün sonsuzluğuna bakar ve okuyacağım duayı içimde hissederdim.
I'd go into a great big field, all alone, or into the deep, deep woods, and I'd look up into the sky, up-up-up, into that lovely blue sky without end, and I would just feel a prayer.
Büyük bir aileyiz.
Big family.
Yavaş ol koca adam.
Whoa, there, big fella.
Böyle bir arabaya çarpan büyük bir kamyon tamponu bile çizilmeden uzaklaşabilir.
A big truck could've rammed into a subcompact like this and driven away with not much more than a scratched-up bumper.
Arayacağı kişinin kendisi için çok büyük para ödeyeceğini söylemiş.
She said that the guy on the other end would pay big bucks for her.
Anna, Wally'nin büyük şef bıçağıyla oynamasına izin verir misin?
Anna, do you let Wally play with big, sharp chef knives?
Katilin büyük bir araca erişimi olmalıydı.
The killer needed access to a big truck.
Bu yüzden büyük olaylara odaklanalım biz şimdilik.
So let's focus on the big events.
Bıyıklı sanatçılar, para klipsleri olan adamlarla onu mahvetmeye çalışan avcılar gibi böyle.
Artists with mustaches and men with money clips, like big game hunters trying to bring her down.
Kocaman, sert şeyleriyle canımı yakıyorlar...
They're hurting me with their big, hard...
Sağlam potansiyel var bu işte.
Big score potential.
Yetişemiyorum, eldivenlerim çok büyük.
I can't reach. My gloves are too big.
Çok büyük bir hata yapmak üzeresin.
You're about to make a very big mistake.
"Minik Kızılderili, büyük Kızılderili olur."
"Little Indian becomes a big Indian."
Kanadın üzerinde büyük harflerle Avery yazıyor.
Right on the wing, great big letters... Avery. Yeah, but...
Büyük bir şey değil.
Nothing big, you know?
Derim ki bu dünyaya bir hayat getirmek gerçekten büyük bir sorumluluk, Sarah.
I would say bringing a life into this world is a really big responsibility, Sarah.
Nasıldı büyük New York açılışın?
How was your big New York opening?
- Shepherd dev bir şey planlıyor.
- Shepherd is planning something big.
Ne kadar büyük bir bahşiş bekliyorsun, Jarod?
How big of a tip were you expecting, Jarod?
Derin nefes al.
Big inhale.
Midesi çok çabuk bulanır.
He's squeamish, in a big way.
Eğer büyük isimlerden ve ağır toplardan bahsediyorsak- -
Well, I mean, we're talking about big names and power hitters, then...
Büyük bir yığının içine düşmüş.
She fell into a big batch of it.
Büyük ada kısmında çok iyi onkoloji doktorları var.
I know a terrific group of oncologists out there on the big island.
Yaşına göre oldukça gelişmiş bir çocuk.
Look, he's really big for his age.
- Büyük nakil bugün.
Hey, big transplant today.
Kepner, büyük asistan naklinin hazırlıkları tamamlandı mı?
Uh, Kepner, are you up to speed on the big resident transplant?
Fırının ne kadar büyük?
How big is your stove?
Dikişler kanamayı kontrol altına alacaktır ama büyük bir açık kafatası kırığı var.
Those sutures should control the bleeding, but he's got a big openskull fracture up here.
Unuttun mu? Yakınlarda büyük bir başarısızlık yaşadı, bu yüzden tasmasını kısa tutmak lazım.
He had a big slip recently, so he needs to be kept on a short leash.
Bu büyük bir karar dostum.
It's a big decision, man.
- Hayır kilit bölge ekonomi merkezleri.
No, the key is big financial centers.
- Vegas da büyük bir ekonomi merkezi.
Vegas is a big financial center.
İnsanların çok büyük bir şeymiş gibi davranmalarından hoşlanmıyorum.
I don't like it when people... make a big deal.
Davanın değeri arttı.
It's a big thing now.
Şu büyük aşağılık şirketlere karşı bir dava oluşturuyoruz da senin kulağın deliktir buradakilerin dertlerini bilirsin.
We're bringing a lawsuit against all these big asshole companies, and I know you know all the people here and how they complain.
Bay Diyardian'ın da net şekilde ifadesinde belirttiği gibi hırsızlığın çok önemi yoktu önemli olan olayı çözmekti.
According to Mr. Diyardian's own testimony, he made it clear to the suspect that the theft was not a big matter. They just wanted to solve it.
Umarım koca yaşlı bir yılan ortaya çıkıp beni yemez.
Sure hope a big ol'snake doesn't come up and eat me for lunch.
Hayır, büyük insanlar büyük dozları kaldırabilir.
No, big guys can handle big doses.
Bu kamyonun tankı, tam dolu bir siloda her ne varsa almak için yeterli sığada değil!
That truck's tank isn't big enough to hold whatever's in a full silo!
Büyük hareketler yapma, o sandalı sallama.
No big moves, don't rock that boat.
Son bir derin nefesim kaldı sonra suyun altındayım evlat.
I got one last big breath and I'm under, kid.
Şu koca kumdomuzu ağlarından bir kaç tane daha bulabilir misin?
Can you get any more of those big sandhog nets?
Brad ile evlendiğimizde burayı kendimize aitmiş gibi yapmakta ısrarcıydı.
Yeah, well, when Brad and I got married, he was big on making this place feel like ours.
- Bütün sorun Jamal'in gerçekten kötü adamlara ciddi borcu olması olabilir.
Yeah, this whole thing might come down to the fact that Jamal owes some big money to some pretty bad men.
Seni seviyorum ağabey.
I love you, big brother.
Çok büyük bir kalbin var Bellamy.
You've got such a big heart, Bellamy.
Önemli değil.
Hm. It's not a big deal.
Çünkü büyük şirketler genelde bu tarz durumların duyulmasını istemezler.
And it's more likely that you'll get a larger settlement, because these big companies will want to avoid the embarrassment.