Birlikte gideceğiz traduction Anglais
517 traduction parallèle
Göçmenlerle birlikte gideceğiz.
We're going with the settlers.
Hayır birlikte gideceğiz.
No, we'll go together.
Birlikte gideceğiz.
We'll go together.
Birlikte gideceğiz ve sen, Abdullah sen onun muhafızı ve...
Eh, my men? We will ride together, and you, Abdulla, shall be his guard and protector.
Ben ve Dice birlikte gideceğiz buradan.
Me and Dice will get along all right.
Birlikte gideceğiz ve sürüyü de alacağız.
- We're going together and taking the herd. - Fair enough.
Ama madene birlikte gideceğiz.
But we're going to the mine together.
Birlikte gideceğiz...
I'll go with- -
- Birlikte gideceğiz.
No, we won't.
Birlikte gideceğiz.
We'll ride up fine.
Birlikte gideceğiz.
We're riding together.
Ölüme birlikte gideceğiz.
We'll die together.
70 yaşına geldiğimizde Narayama'ya birlikte gideceğiz.
When we turn 70, we'll go together to Narayama.
Biliyorsun bu gece Moloztaşlarla birlikte gideceğiz.
You knew we were going with the Rubbles tonight.
St. Cloud'tan git. - Evet, birlikte gideceğiz.
You just won't realize that I'm fighting for my Iife.
Birlikte gideceğiz Edith.
We're going together, Edith.
Bu gece film gecesi. Hep birlikte gideceğiz!
Today a movie cast.
Sabah birlikte gideceğiz ve sana gereken ekipmanları alacağız.
We'll get together in the morning and pick out all the equipment you'll need.
Osode eşim oldu, böylelikle öteki dünyaya birlikte gideceğiz!
Osode became my wife, so we're going to the other world together!
- Birlikte gideceğiz Midi'ye, yada, yada üçümüz birden
We shall both go to Midi. Or, rather, all three of us.
Birlikte gideceğiz sanıyordum.
I thought we'd go together.
- Birlikte gideceğiz.
- We'll go in together.
- Yemeğe takımla birlikte gideceğiz.
- I'm supposed to eat with the team.
Pekala. Hala ikna olmadım, fakat... diyelim ki birlikte gideceğiz.
I'm still not convinced, but... let's say I'll go along.
Ve giderken de birlikte gideceğiz.
And when we leave, we are leaving together.
Bırakacağım, ve birlikte gideceğiz.
I'll resign, and we'll go together
Birlikte gideceğiz, bir dakika.
We'll go in a moment.
Birlikte Avrupa'ya gideceğiz.
I'm expecting you to go to Europe with me.
Doktor Watson'la birlikte hemen oraya gideceğiz.
Thank you.
Yüzmeye mi gideceğiz, birlikte?
You mean go swimming... together?
Birlikte onun dairesine gideceğiz.
We go to her apartment together.
Birlikte uzaklara gideceğiz.
We'll go away together.
Onu alıp seninle birlikte Meksika'ya gideceğiz.
We're leaving for Mexico with it.
- Yakında burdan birlikte çıkıp gideceğiz.
- Won't be long till we're leaving together.
Yani birlikte mi gideceğiz?
You mean we'll be going together, Hennessy?
Cumartesi buluşup hep birlikte erzak almaya gideceğiz.
So, on Saturday, we'll get together and go into town for our supplies.
Birlikte Santiago'ya gideceğiz.
We're heading for Santiago.
Birlikte buralardan gideceğiz.
We'll go away together.
Birlikte Texas'a gideceğiz.
We're all going to Texas.
İspanyol topraklarına gideceğiz. Cennetten bir köşe olan Texas'ta her zaman birlikte yaşayacağız.
We're going to that rich Spanish land where Moses Austin won a grant for mettlesome Americans.
Sonra hep birlikte Leo'nun evine gideceğiz. Orda kimse yok.
All goin'over to Leo's house later because there's nobody there.
Bakın, Nice'e gideceğiz, üçümüz birlikte.
Now look, we're gonna go to Nice, all three of us.
Sonra birlikte öğle yemeği yiyip, elma bahçesine gideceğiz.
We'll have lunch together and then go to the apple orchard.
Ama birlikte 700 km yol gideceğiz, Ben duruma açıklık getirmek istedim.
But as we have 700 km to do together, I want it to be clear.
Birlikte gideceğiz.
We go.
Birlikte rodeoya gideceğiz, giriş için onluğu ödeyeceğiz.
We'll drive you to the rodeo, put up the ten for the entrance.
Onunla birlikte mi gideceğiz?
Ask her point-blank?
Evet gideceğiz. Ama birlikte değil.
Yes, we take off... but not together.
Sonra hep birlikte gideceğiz.
- Then we can all leave.
Onunla birlikte gideceğiz.
We're going to go away with him.
Birlikte dükkana gidecegiz.
We'll all just amble over to that store.