English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ D ] / Dayanılmaz

Dayanılmaz traduction Anglais

1,372 traduction parallèle
Umarım hepsini hayal edebilmişsinizdir. Bunların yanısıra, dayanılmaz bir küf kokusu ve kir ve üstâdın hastalığıyla savaşması için aldığı ilkel ilaçlar.
I hope you are able to imagine all that as well as the unendurable stench of mould, dirt and the primitive medicaments the Master takes to fight his decay.
Burası dayanılmaz oldu!
We're dying here!
Acım dayanılmaz olduğunda müteellim kalbime yalvaracağım ve diyeceğim ki :
And when my torment becomes unbearable, I invoke my woeful heart and shout :
Tüm gün şehirde koşturup durdum... ve belediye başkanının bir başka dayanılmaz toplantısı.
I got T.B. breaking out all over the city... and the mayor's in my face about scaring off another convention.
Çılgınlığın sınırında genç bir adam sana geldi... ve sen onun ruhuna baskı uyguladın... yaşamını dayanılmaz hale getirdin ve o da kendini öldürdü.
A young man came to you on the edge of insanity... and you forced his soul... made his life intolerable and he killed himself.
Lütfen, bir günlüğüne beni dayanılmaz bul.
Please, for one day find me irresistible.
İçeride dayanılmaz bir sıcak var.
It's unbearably hot in here.
Dayanılmaz bir acı.
Excruciatingly painful.
Çünkü onun ölümü dayanılmaz bir azap.
Because his dying is so excruciating.
Hiç dayanamam. Bozo'dan, Ronald, Chuckles'dan... O kırmızı burunlarından, dayanılmaz kahkahalarından!
I hate Bozo, Ronald, Chuckles... with their freakin'dumb noses and their lousy party hats!
Yoksa dayanılmaz.
Otherwise it is unbearable.
Kendini dayanılmaz hissederek bir bakıver gözlerine.
Look into his eyes with the feeling that you're irresistible.
Dayanılmaz bir şey.
It's unbearable.
- Bu firmayla arasındaki.,... iş ilişkisinin dayanılmaz bir hâl alabileceğini söyledi.
He said there may be an intolerable working relationship.
Ama şimdi, sıcak lavlar etraflarını kuşatacak ve dayanılmaz derecede ağrılar çekerek, sefil hayatları sona erecek.
But now, a ticking time bomb of hot lava waits to engulf these people and end their miserable lives with one last fleeting moment of excruciatingly painful, burning agony.
Kabul etmelisin, adamın dayanılmaz bir stili var.
You have to admit, the man had an enduring sense of style.
Adam dayanılmaz olduğu havasına kapılsın diye.
He's just this irresistible guy. That's the impression.
- Dayanılmaz.
Unbearable?
Burada dayanılmaz titreşimler var.
Intolerable vibrations in this place.
Bu esaret yılları dayanılmaz hal aldı
♪ Deliver us from despair These years of slavery ♪ ♪ Grow too cruel to stand ♪
Bu dayanılmaz duyguyu benimle paylaşın!
So bear with me.
- Bazen dayanılmaz oluyorlar!
- They suck!
İnsanın aptallığının tarihini yazmak gibi dayanılmaz bir arzum var.
I seem to have this irresistible urge to chronicle human folly.
Bu dayanılmaz bir hale gelir.
It just became irresistible.
- Dayanılmaz.
Excruciating.
Bu ruh hallerindeyken dayanılmaz olur.
When he gets in one of his moods, he's unbearable.
Sıcaklık dayanılmaz.
The heat is unbearable.
Çok mutluymuş ayaklarını bırak, dayanılmaz bir şey.
Stop looking so pleased, it's unbearable.
Bu adamı dışarı salarsanız tekrar saldırmak için dayanılmaz bir baskı hissedecek.
If you let this man back into the world, he will find himself under unbearable pressure to reoffend.
Bu dayanılmaz.
This is unbearable.
Mideye giren dayanılmaz krampları iyi bilirim, başka bir deyişle, kaşıntılar daha da kötü olur.
I understand the stomach cramps are unbearable, although some say the rash is worse.
Korkunç, dayanılmaz bir acı!
Incredible icky pain!
Sen dayanılmaz birisin.
Monsieur Onegin, you are indescribably pretentious.
Bu doktorlar benim için hiçbir şey yapamıyor. Bu ağrı ise dayanılmaz.
These doctors are unable to do anything for me and the pain is unbearable.
Alarm kesildiğinde, Felice, içerdeki yılımda yanında çalıştığım Bay Wust'a yakından baktı. Dayanılmaz bir kadındı.
Once the alarm went off Felice took a close look at Mrs. Wust who I was working for during my domestic year.
Dayanılmaz işkenceler yapmak için tasarlandı. Benim düşüncem.
For inflictingunbearable sufferings.
Bu ortam artık dayanılmaz oldu?
This environment's become intolerable.
"Dayanılmaz ortam" mı?
"intolerable environment"?
Hernekadar Austin Powers'ı acı içinde görmeyi sevsemde.. seni çıplak düşünmek dayanılmaz.
As much as I like seeing Powers in agony- - and I do- - the thought of you naked is just gross.
Dayanılmaz olacaksın.
You'll be killer.
Bizimki gibi bir topluluk için bu çeşit büyük felâket dayanılmaz oluyor.
This type of disaster is unbearable in a community like this.
- Dayanılmaz.
- Unbeafable.
Belli ki, bütün bu kavga dövüş... Sydney Barringer'a dayanılmaz gelmişti. Anne ve babasının kavgacı yapılarını da bildiğinden... bir şey yapmaya karar vermişti.
It seems that all the arguing and fighting... and violence was far too much for Sydney Barringer... and knowing his mother and father's tendency to fight... he decided to do something.
Dayanılmaz bir macera kahramanıymışım gibi hissediyorum.
I'm like a fucking action hero, the way I feel after that.
Dayanılmaz acıdan 48 saat sonra, ETA 29 yaşında birini öldürdü.
After 48 hours of unbearable anguish,... ETA has assassinated a29 year old man.
Bilemiyorum. Yani, Antonio bu işi diliyle bile yapabiliyor... ve William ´ ın dayanıklılığı... inanılmaz.
I mean, Antonio can do this thing with his tongue... and Williams stamina is amazing.
Bu inanılmaz. Ne dayanıklıymış.
Amazing, how strong.
Timsahlar evrimlerinin zirvesinde olabilirler. Ama bunun yanısıra, inanılmaz güçlerinin ötesinde bir dayanıklılığa sahipler.
Crocodiles may have scored an early evolutionary bull's eye... but there's much more to their staying power than brute strength.
Bu senin için dayanılmaz mı?
Is that unbearable for you.
Dayanılmaz bir baş ağrısı.
Headache in a bottle?
İnsafsız ve dayanılmaz görünebilir.
Unfair and intolerable as it may seem.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]