Daydı traduction Anglais
4,233 traduction parallèle
Ama Gob tabii ki yanlış Little Ballroom'daydı.
But of course Gob was at the wrong Little Ballroom.
- Bütün akşam Red Lion'daydım.
Red Lion all evening.
Flandre'daydım.
I was in Flanders.
Bütün kış boyunca dışarıdaydı. Tek başına.
She was out there all winter alone.
Aslında görevi askıdaydı, bunu da biliyorsunuz.
She was on leave. You knew that, right?
Pete ile Kandahar'daydık.
Pete and I were in Kandahar.
En son görevlerimden biri de referandumdan sonra Doğu Timor'daydı.
One of the... Last times was in the East Timor after the referendum when things were...
3 haftadır Congo'daydı, değil mi?
She's been in the Congo for three weeks, right?
Durham, Kuzey Carolina, ama bugün Houston'daydım. - Ne için?
Durham, North Carolina, but I was in Houston today.
Benim ailem de Houston'daydı.
I had family in Houston, too.
Hımm, dün biraz burada ve biraz dışarıdaydı.
Um, he was in and out yesterday.
Florida'daydı, eski evimizde yaşanmıştı.
It was a long time ago. It was, like, in Florida in the old house.
Belirlediğimiz son laboratuvar Paraguay'daydı ama korsanlar onu yok etti.
The last lab we I.D.'d was in paraguay, But the pyrates destroyed it.
Bu tılsım Guillermo'daydı.
Guillermo had this amulet.
Ben Delta Delta Delta'daydım, o ise Chi Omega'daydı. Ev arkadaşlığımızın yürümesi imkansızdı yani, anlıyor musun?
Well, I was a tri delt, and she was a chi omega, so we were just never gonna work out as roommates, you know?
Dışarıdaydım.
I was outside.
Arkadaşlarımla dışarıdaydım.
I was out, with friends.
Amerika'daydı.
In America, that is.
Ne kadar süredir bilmiyorum, dışarıdaydı.
He'd been out there I don't know how long.
Ailem üç kuşaktır Brown Brothers Harriman'daydı.
My family's been at Brown Brothers Harriman for three generations.
- Ben de Mossad'daydım.
I was Mossad.
Siz buradayken Rahibe Paul, Warden'daydı.
As you yourself were there, when Sister Paul was Warden.
Bir yanlışlık olmalı. 11 : 30'daydı.
Oh, there must be a mistake. I have an 11 : 30.
- Kültürel eserler sunumu 08 : 30'daydı.
Cultural artifact slide show starts at 8 : 30.
Dışarıdaydı.
He was out.
IFOR Barış Harekatı dolayısıyla Bosna'daydım.
I was in Bosnia for the IFOR peacekeeping mission.
Ben de Ordos'daydım hatırladın mı?
I was in Ordos too, remember?
Yani nişancı kesinlikle Jeffersonian'daydı.
That means the shooter was definitely at the Jeffersonian.
O Metropol'daydı, Müfettiş Wilkins.
She was at the Metropol, Inspector Wilkins.
Toplantıdaydım ben.
I was in a meeting.
Her zaman Americana'daydı.
It's always at the Americana.
İki yıla yakın Fransa'daydın.
You've been in France near on two years.
Oh, evet, uçak Afganistan'daydı.
Oh, yeah, that plane was in Afghanistan.
Lisa Hawkes'ın ölümünden önceki gün, Noah bütün gün boyunca Sermaye Piyasası Kurulu ile toplantıdaydı.
The day before Lisa Hawkes'death, Noah was in an all-day meeting with the SEC.
Dün gece Orta Çağ'daydım ve...
Last night I was in the Middle Ages, and...
SARS ortaya çıktığında ben Hong Kong'daydım.
I was in Hong Kong when SARS hit.
Benim hatam değil, tüm gece dışarıdaydın.
Not my fault you stayed out all night.
Onun bağı kopmadı, ama buradan 8 kilometre aşağıda ya da aşağıdaydı.
She ain't but five miles down that way... or was.
Amiralden sadece üç ya da dört kademe aşağıdaydım.
I was only three or four down from the admiral.
1977'de, Fairchild İşletmelerinde bir toplantıdaydım. Duvarlarda bir çok şemalar, düşmanlar ve Saddam Hüseyin ve Kaddafi gibi adlarını hiç duymadığım, tanımlanmış düşmanlar vardı.
In 1977, I was in a meeting in Fairchild Industries, and in that room were a lot of charts on the walls with enemies, identified enemies, names of people I'd never heard of, names like Saddam Hussein and Gaddafi.
O kadar. Senin kız dışarıdaydı.
Look, your girl was outside.
Ben o sırada Virginia'daydım.
I was in Virginia at the time.
Toplantıdaydın?
You were in a meeting?
Aşkım, gerçekten toplantıdaydım.
My love, I really was in a meeting.
Welfare'daydım.
I was on Welfare.
Ben Wawa, Ontario'daydım.
Me? Wawa, Ontario.
Ben odamda, bunlar için, olabilecekler için, seni benden ayırıp hapse atabilecekleri için odamda hüngür hüngür ağlarken sen gitmiş birileriyle yatıyordun. Dışarıdaydın ve birileriyle yatıyordun!
You went out and you got laid that night that I was crying in my room worried sick about all of this, about what could happen, about me being taken away from you and put in jail, you went out, and you got laid!
Ben dışarıdaydım.
I came home and found her in the kitchen, her clothes torn off, her head pushed into the table. I was out.
Bir süre St Kilda'daydınız, değil mi?
You were stationed at St Kilda for a while, weren't you?
Dışarıdaydım Laila.
I was out, laila.
Dışarıdaydım. Arabadaydım.
I was in the car.