Diye düşünüyorsun traduction Anglais
579 traduction parallèle
"Bu adamla uyumayı ne kadar istedim ki rüyasını bile görüyorum" diye düşünüyorsun.
You're probably wondering... how badly did I want to sleep with this man that I'm dreaming this, right?
En iyi savunma saldırıdır diye düşünüyorsun.
You think a great offense is a great defense.
İnsanlar tabela asarlar diye düşünüyorsun.
You'd think people would hang out a sign.
Onların sadece küçük hikayeler olduğunu biliyorsun, ama onlara öyle körü körüne inanmamızı istiyor ki sen de keşke inanabilsem diye düşünüyorsun.. ... ama sonuç itibariyle ne yapa -
And you know they're just little stories, but he wants you to believe them so badly... that you wish you could... and finally what can you do but
Neden yapmaz diye düşünüyorsun?
- Why do you think she won't do it?
O bir pislik! " diye düşünüyorsun. İhtiyarın dediği gibi.
He's filth! " Like the old man said.
- Bayan Allen'in korkuları haklı mı çıktı diye düşünüyorsun?
- You think Miss Allen's fears are justified?
Onunla kal. Görünüşü kurtarmalıyız diye düşünüyorsun sanırım.
I suppose you think we should keep up appearances.
Hey piyanonumu kırmaya ne dersin diye düşünüyorsun?
Hey what do you think you trying to do, breaking up my piano?
Ya sen, bütün hayaller sana uymalı diye düşünüyorsun.
You think all dreams have to be your kind.
Der ki, belki keçi kadar değeri yok diye düşünüyorsun.
He say maybe you think he not as good as goat.
- O delikanlı geldi mi diye düşünüyorsun.
- Wondering if that young man is home?
Daveti geri çevirirsen şüphelenirler diye düşünüyorsun.
You tell yourself they might get suspicious if you turn down the invite.
Cinayet vakti gibi güzel bir vakit diye düşünüyorsun.
Telling yourself it's a good a way as any to kill time.
Eğer benim kim olduğumu Crow'a söyleseydin belki de daha iyi olurdu diye düşünüyorsun.
Maybe you think you'd have been better off if you'd have just told Crow who I was.
Ne diye düşünüyorsun ki?
What are you thinking?
Hayatım boyunca neredeydi diye düşünüyorsun?
Where's he been all my life, right?
- Herşey bilimle açıklanır mı diye düşünüyorsun hala.
Still think everything can be explained by science?
"New Orleans'ın canı cehenneme" diye düşünüyorsun.
So you think, "The hell with New Orleans."
Ve tam da bu anda... "Acaba imzalasaydım mı" diye düşünüyorsun, değil mi?
At this very instant you are considering whether you should sign it, aren't you?
Uçakta yemeliydim diye düşünüyorsun.
You're thinking I should have eaten on the plane.
Eşimin bununla ilgisi var diye düşünüyorsun?
You think my husband was involved in all this?
Gitmesine izin vermeliydim diye düşünüyorsun sanırım.
I suppose you think I should have let her go.
Doğru sözcükleri bulamıyorsun. Ne kadar saçma diye düşünüyorsun.
It tends to turn out stilted and a little silly.
Öyleyse şizofreni tıbbi açıdan tek bir nedene indirgenemez diye düşünüyorsun?
So you don't think schizophrenia can be reduced to a single etiological agent?
Dünya sana bir can borçlu diye düşünüyorsun değil mi?
You think the world owes you a living, right?
Meksikalılarla aynı yerde yaşamak istemezler diye düşünüyorsun, değil mi?
Oh, Lord. You don't think gringos want to live with Mexicans, do you?
Şimdi, "acaba o mu yaptı" diye düşünüyorsun.
Now she thinks, maybe he did do it.
- Teröristler Napoli'ye saldırıda bulunabilir, diye düşünüyorsun, Buna karışmak devlet birimlerindense senin için daha kolay.
We think that if the terrorists could operate in Naples, it's easier for you to intervene than it is for the state units.
Sana küçük çocuga git başımdan der gibi git diyemem diye düşünüyorsun degilmi?
You don't think I'd let a kid like this get away, do you?
Yo-yo olduğumu biliyorlar " diye düşünüyorsun.
They know I'm a yo-yo. "
Rutherfordun Kanada'da çalıştığı dönemle ilgili bir hikaye vardır. Bir taş örneğiyle bir meslektaşına gider ve "Bunun kaç yaşında olduğunu düşünüyorsun?" Diye sorar.
There's a story that when Rutherford was working in Canada, he went up to a colleague one day with a sample of rock.
Ve onun gerçekten Dedic olduğunu düşünüyorsun ki eğer öyleyse... biz gidip ona saygılarımızı sunalım diye... nazikçe bizi mi bekleyecek?
And you really think this Dedic, if it was he... will kindly wait for us... until we come to call on him to pay our respects?
Bütün gün bankada oturuyorum diye yumuşak olduğumu düşünüyorsun.
'Cause I sit in a bank all day, you think I'm soft.
Gerçekten çocuğun bunu tüm komşular duyabilsin diye böyle avazı çıktığınca bağırdığını mı düşünüyorsun?
Do you really think the boy'd shout it out so the whole neighbourhood could hear?
Düşünüyorsun ki hayallerinde bile yaşanabilecek somut bir şeyler var diye ve hayatı ihmal ediyorsun. Gerçekliği, bu gerçekliği.
You end up thinking there is something living and tangible even in your dreams and you neglect life, do you see?
Sana Hemingway hakkında ne düşünüyorsun diye sorulursa : öyle görünüyor ki bütün plaklarımın koleksiyonunu yapıyor.
Mention Hemingway and it's "I hear he has all my records". "So-and-so didn't like my last recital".
Diğerleri okula taşınıyor diye... Sen de gitmen gerektiğini düşünüyorsun.
Because the others are moving into the school... you feel you must, too.
Laf olsun diye mi evet diyorsun, yoksa gerçekten öyle mi düşünüyorsun?
Are you saying yes or do you mean yes?
Bizimle ilgili bir derdi var diye mi düşünüyorsun?
You think he might have something on us?
İstek varsa, saygı yoktur diye mi düşünüyorsun?
You think where there's wanting, there can't be respect?
Sen bizi düşündüğünde ; 1,2,3 diye - sayı sayar gibi - düşünüyorsun.
When you think of us, you think 1,2,3.
Sırf orada oturup düşünüyorsun diye her şeyi bildiğini sanma!
Listen, just because you can sit out there and thin k about things doesn't mean you know everything!
Hoş bir karşılaşma diye mi düşünüyorsun, Harry? - Hayır, efendim.
- Did you think it was a smart crack?
Birinin sırf parası var diye diğerleriyle ilişkiyi kopardığını mı düşünüyorsun?
Woody, you don't really believe that just because a person has money, that he completely loses touch.
Sana ne düşünüyorsun diye sordum, "Ne mi düşünüyorum?" dedin.
I ask what's on your mind, you say, "What's on my mind?"
Seni eğlence olsun diye mi Müslüman gibi yetiştirdiğimi düşünüyorsun?
Do you believe that I'm raising you as a Muslim just for fun?
Sırf sana ihtiyacı var diye onunla kalmak zorunda olduğunu mu düşünüyorsun?
You feel you have to stay with him because he needs you?
Yani sen yaşlanıyorsun diye her şeyin durduğunu mu... düşünüyorsun?
You think everything stops because you're getting old?
"Koyu saçlı bir beyle yapacağınız konuşma sizin için önemli olacak" işte içgüdüsel olarak düşünüyorsun, "Koyu saçlı kimi tanıyorum." diye. "...
"A conversation with a dark-haired man will be very important for you"... well, I just instinctively think, you know, " Who do I know who has dark hair?
Sen onun hakkında ne düşünüyorsun? " diye sordum.
"What do you think of her, Aunt Belle?"