Fikir traduction Anglais
37,360 traduction parallèle
- Garip... bir fikir.
Sounds... odd.
Pamuğun aynayı kırması bana bir fikir verdi.
Well, when Snow broke that mirror, it gave me an idea.
Evet. Güzel fikir.
Good idea.
Kapının önünü kapatmak iyi bir fikir.
- Good call. Blocking the door.
- Evet, iyi fikir.
- Yes, good idea.
İyi fikir.
Good plan.
Bu eleman "Bisiklet Mayını" diye bir fikir bulmuş.
This chap's come up with an idea called "Bike Mine".
İyi fikir.
That is a good idea.
İyi fikir.
Good idea.
James kendi paketini açıp Richard da mahvolmuş hediyesinden deposunu doldururken aklıma başka bir fikir geldi.
Whilst James unwrapped himself and Richard filled up through his ruined present, I had another brainwave.
- Bu çok iyi bir fikir.
- That's a very good idea.
- Bu iyi bir fikir.
- That's quite a good idea.
- Bu iyi bir fikir değil!
- It isn't a good idea!
Ne kadar aptalca bir fikir!
What a stupid idea!
Bir olay için aptalca bir fikir.
What a stupid idea for an event.
Evet iyi fikir.
Yes, good idea. Er...
Aklıma bir fikir geldi.
I've had an idea.
Golden Earring'ten arta kalan zamanı nasıl dolduracağımıza dair aklıma bir fikir geldi.
I've had an idea of how we can fill the time that would have been taken up by the late Golden Earring.
Indiana Hammond tutarsız keşiflerine devam ederken benim de aklıma bir fikir geldi.
While Indiana Hammond continued his deluded ramblings, I came up with an idea.
- İyi fikir.
- Yes, good idea.
Bu daha iyi bir fikir.
That's a better idea.
Oh, bu kötü bir fikir!
Oh, this is a bad idea!
Oh, bu kötü bir fikir!
This is a bad idea!
- Bu iyi bir fikir.
- That is a good idea.
- Bu kötü bir fikir değil.
- That's not a bad idea.
- Evet, iyi fikir.
- Yeah, good idea.
Başımdan geçti harika bir fikir.
I've had a great idea.
New York'a benimle birlikte gelmeni açıkcası iyi bir fikir olarak görmüyorum.
I don't think that you should come with me to New York.
- İyi fikir.
- Good idea.
- Süper fikir.
- Great idea.
- Çok kötü bir fikir.
This is a terrible idea.
- Dahice bir fikir.
Brilliant idea.
- Bu bence iyi bir fikir değil. - Hayır.
I don't think that's a good idea.
Berbat bir fikir.
No. It is a horrible idea.
Harika fikir, Carol.
Great idea, Carol.
- Kötü bir fikir gibi durmuyor, Tandy.
- at dinner. - That's actually not a bad idea, Tandy.
Biraz uç bir fikir ama şunu söyleyeyim eğer onun yaşadığı şeyleri yaşasaydın sen de biraz deli olurdun.
It is a little out there, but I will say, if you'd been through the stuff that he has... you'd be a little crazy, too.
Önemli konularda fikir üreten ve ne yapılacağına karar veren odur.
She's the one that thinks of things, who keeps track of things.
Karanlık Olan'ı kışkırtmanın iyi bir fikir olacağını da nereden çıkardın?
What made you think it was a good idea to provoke the Dark One?
Çok güzel, süper bir fikir.
Oh, cool. That sounds fun.
Sanırım bir TV dizisi için harika bir fikir buldum!
Oh, I think I got a great idea for a TV show!
Aslında bu harika bir fikir.
That's actually a good idea.
- Bunun iyi bir fikir olduğun sanmıyorum.
I don't think that's a good idea.
Pelerin kötü bir fikir.
Capes are a bad idea.
Ben başarının takım çalışması olduğuna inanıyorum, eşit şekilde fikir pay- -
So I believe the key to good teamwork is an equal exchange of ideas...
Saygısızlık etmek istemem ama, bu pek iyi bir fikir değil efendim.
With all due respect, sir, I don't think that's the best idea.
- Bence hala kötü bir fikir.
Still think it's a bad idea.
Muhtemelen iyi fikir.
Probably a good idea.
- Bunun iyi bir fikir olduğuna emin misin?
You sure that's a good idea?
Bu çok iyi bir fikir Otis.
That is a damn good idea, Otis.
- Tamam. İyi fikir bebeğim.
That's a good idea, baby.