Giysi traduction Anglais
1,809 traduction parallèle
Bazen bir parça pamuk kullanırsın,... giysi yığını ya da kağıtlar.
You sometimes use bits of cotton, piles of clothing or papers.
Dört giysi var.
There are four suits.
Hiçbir ayırt edici özellik, giysi falan yok.
So, no clothes, no distinguishing features.
Bu giysi içindeyken bir şeylerin ters gitme olasılığı daha az.
Less chance of something going wrong with your suit.
altın aldılar... " "... giysi aldılar ve sonra bunları evlerine gönderdiler. "
they picked up gold, they picked up clothing they sent it later home.
"Yarbay gelip, bize giysi seçmemizi söylemişti."
The deputy commander came and said to us to go and choose from the clothes.
"Ben birkaç giysi almıştım, diğerleri de almıştı."
I took some clothes, others did as well.
Bildiğiniz gibi, termik ışın, vücudu yok ediyor, giysi dışında geride hiçbir şey bırakmıyor.
As you know, the heat ray destroys the body, leaving behind nothing but clothes.
Ufak bir işim var, sonra sana giysi alırız tamam mı?
One little errand, then we'll get you some clothes.
- Bu yeşil giysi niye konuşuyor?
- Why is the green dress talking?
Herkes paçavralar içinde dolaşırken ölü biri için güzel giysi.
A deadly sin, good suit for a dead body, while everyone else walks in rags.
Bunu kaçıramam. Sadece birkaç giysi alacağım.
I just have to pick up some clothes.
- İkincisi bize yeterli giysi sağlanmıyor. Tıpkı, Araplar gibi giyiniyoruz.
Second, we haven't been given clothing and we're dressed in rags.
Bu kişiyi zorlukla gördüğünüzü fark etmişsinizdir. Çünkü kendisi "karıştırıcı giysi" denilen bir aygıt taşımaktadır.
You will notice you can barely see this man because he is wearing what is called a "scramble suit".
Kod ismi Fred olan bu adamın gerçek kimliği, karıştırıcı giysi içindeyken günümüz ses ve görüntü teknolojileriyle bile ortaya çıkarılamaz.
This man, whom we will call Fred because that is the code name under which he reports information he gathers once within the scramble suit, cannot be detected by even the latest in voice - and facial-recognition technology.
Karıştırıcı giysi her ırktan erkek, kadın ve çocuğun 1,5 milyon farklı kesiminden alınan görüntüleri kullanmaktadır.
The scramble suit itself is purportedly made up of approximately a million and a half fraction-representations of men, women, and children in every variant making the wearer of a scramble suit the ultimate Everyman.
Bu giysi olmadan beni sokakta görseydiniz işte tam bir keş derdiniz.
If you saw me on the street without this suit on, you'd say : "There goes a total dope fiend".
Kendi reality şovunu yapıyor, giysi, mücevher ve parfüm markası var. Deneyip de tadına gerçekten bayıldığım enerji içeceğini hiç söylemiyorum.
She's developing her own reality show, clothing line, jewelry, perfume, and not to mention an energy drink which I tried, and her drink tastes really, really good.
Sana söyleyeyim benim dairemde üstünde giysi olmadan uzun süre dolaşamazsın.
Now I told you, you can't keep walking around my apartment without any clothes on.
Hiç onları çırılçıplak, üzerlerinde hiç giysi yokken hayal etmeyi denedin mi?
Have you ever tried this thing where you picture them all naked, nude, no clothes at all?
Aslında şüpheli, müşterilerden biriyle giysi değiştirmişti.
See, the suspect actually switched clothes with one of the customers.
Bir kutu biberon, önlük, giysi kıvır zıvır.
We got a box full of bottles, bibs.
Kendine yeni bir giysi al ve hemen dön
Buy yourself a new leo at the concession stand.
İnsanlar için giysi dikiyor. Başkalarına köle oluyor.
makes clothes for other people, slaves for other people.
Ve Maggie'nin birinin üzerinde eve girerken gördüğünü söylediği giysi.
And the one that Maggie said someone was wearing when they broke into the house.
Ve başlangıç için biraz para ve giysi.
And some money and clothes to get you started.
- Giysi.
- Clothing.
Güzel bir giysi giymen için bir erkeğe gerek yok.
You don't need a man to wear a beautiful dress.
Giysi değiştirmem lazım.
And I'll need a change of clothes.
Giysi istiyorum.
I want clothes.
Bana giysi ver.
Give me some clothes.
Giysi istiyorsan, git al.
If you want clothes, go get them.
Aksi takdirde ben kabul etmemezdim Evlilik evlilik giysi yıkamayı.
Otherwise I wouldn't be capable of marriage by washing the marriage clothes.
Size birkaç giysi getirelim.
We'll get you some clothes.
- Giysi.
- It's clothes.
Hem neden sadece 2 koruyucu giysi var?
And why only two disinfectant suits?
Burada kariyerim söz konusu. Ve giysi dolabımda iskelet istemiyorum. Ve bu korkunç bir iskelet.
Hey, I'm at a point in my career where I do not need skeletons in my closet, and this is one literal freakin'skeleton, and I'm going.
Satın alacağını söyleyip bir Bentley'le deneme sürüsüne çıkardı. Sonra onunla Londra'yı dolaşıp giysi, tablo, şarap satın alırdı.
He'd buy a Bentley subject to a morning's trial and swan all over London buying suits, paintings, wine.
Boynum vurulurken bu giysi vardı üzerimde.
It was that of my execution.
Nijerya yemeklerini nasıI buldunuz? Lezzetli, teşekkürler. Yerel giysi arıyorsan beni bul.
It will happen for you when you least expect it, and on that day, you will remember Dr. Tunde and smile.
Giysi ya da ayakkabılarında su tutucu toprak örtüsü yok.
There's no hydromulch on her clothes or shoes.
Meditasyona özel giysi gerektiğini bilmiyordum...
I didn't know that you needed special clothes to meditate!
Eğer kibar olacaksanız bize giysi verin, içki ve bir çörek,
Give us me clothes, a brew and a bun, if you'd be so kind.
Giysi.
Clothes.
Irwin's mahallenin giysi dükkanıydı.
Irwin's was our neighborhood clothing store.
Evet, Bu aynı giysi, Şu an tam ona bakıyorum
Yes, it is the same clothing. I'm looking at it right now.
Yanında bir sürü kanlı giysi bulmuşlar.
And they found a pile of bloody clothes with him.
Giysi olmadan kimse dışarı çıkamaz.
You can't go outside without...
- Giysi krizi mi?
- Wardrobe crisis?
Bu ne güzel giysi böyle çaylak.
That's a nice outfit, Probie.
B Planı. Brian Dempsey'nin giysi ve özel eşyalarını inceliyorum. Gittiği yerleri bulabiliriz.
Plan B. I'm running samples on Brian Dempsey's clothing and personal effects to Sherlock, where he's been hanging out.