Görebildiğim kadarıyla traduction Anglais
285 traduction parallèle
- Görebildiğim kadarıyla ona hiç zarar vermedi.
- It never did him no harm, what I could see.
Görebildiğim kadarıyla burası terkedilmiş görünüyor.
Whole place seems deserted as far as I can see.
Görebildiğim kadarıyla radyo yazarlığının amacı bir deodorantın mutluluk getireceğini, bir ağız gargarasının başarıyı garantileyeceğini ve bir yumuşatıcının romantizm yaratacağını yığınlara ispatlamak.
The purpose of radio writing, as far as I can see... is to prove to the masses that a deodorant can bring happiness... a mouthwash guarantee success and a laxative attract romance. - Well!
Görebildiğim kadarıyla, biten tek kişi o.
As far as I can see, she's the only one who's finished.
Şimdi görebildiğim kadarıyla Julia'yla aynı duyguları paylaşmıyoruz.
I can see now that my feelings were never shared by Julia.
Görebildiğim kadarıyla uzaklaşmak istediğin bir yerin olup da gitmek istediğin bir yer yoksa, bu özellikle yararlı.
I can see that this is especially useful when you have a place you want to get away from, but no place you want to go to.
Görebildiğim kadarıyla, geri dönmesi için bir neden yok.
No reason for him to come back as I can see.
Görebildiğim kadarıyla çarpışmadan sonraki ilk 10 dakikada 5 metre su aldı.
As far as I can see, she made 14 feet of water... in the first 10 minutes after the collision.
Hiç bir sorununuz yoktu görebildiğim kadarıyla bebeğin de yoktu.
There was nothing wrong with you. And, as far as I can see, there was nothing wrong with the boy either.
Görebildiğim kadarıyla hiç...
As I see it, there will be no...
- Görebildiğim kadarıyla hiç Dalek yok.
- No Daleks about that I can see.
Görebildiğim kadarıyla hala içerideler.
Well, as far as we know, they're still in there.
Görebildiğim kadarıyla arkadan vurulmuştu.
From what I could see, he was shot in the back.
- Görebildiğim kadarıyla 25.
- About 25, as far as I can see.
Görebildiğim kadarıyla sağlam bir adamsın.
You're a pretty straight guy, I can see that.
Görebildiğim kadarıyla, tüm bu insanlarla paylaşmak zorundayız, öylemi?
From what I can see now, we have to share with all these people, huh?
Görebildiğim kadarıyla öyle, efendim.
As far as I can see, sir.
Görebildiğim kadarıyla işlerini çok iyi yapıyorlar.
Doing real fine, from what I can see.
Gördüğüm en kibirli ve aptal gençsin, görebildiğim kadarıyla öylesin.
You are the most arrogant young idiot I've ever laid my eyes on... what's left of them.
Görebildiğim kadarıyla dört.
Four of them I could make out.
Görebildiğim kadarıyla, söyleyecek başka hiçbir şey yok.
As far as I can see, there's nothing else to tell.
Yemek için de, görebildiğim kadarıyla biraz şeker ve'yanmış'piliç var!
And to eat, well, all I can see is some sugar, and burned chicken!
Darbeler ellerine zarar vermiyor gibi görebildiğim kadarıyla kan yok.
The blows don't seem to be injuring his hands. There's no... There's no blood that I can see.
# Görebildiğim kadarıyla, mutlu sonlar...
Happy endings, far as I can see
# Görebildiğim kadarıyla...
Happy endings
Görebildiğim kadarıyla sebep, hepimizin değil ama bazılarımızın orada yaptığımız haltları haklı çıkarma ihtiyacı duyması.
The reason I can see it is that some of us, not all of us... Some of us need to justify to ourselves what the fuck we did there.
Görebildiğim kadarıyla bu baylar vanınızı onarmak için ücret talep edebilirler.
From what I can see, I'd say these fellas got every right to charge you for fixing your van.
Görebildiğim kadarıyla zaten epey bir şeyler öğrenmişsin.
Looks like to me you've already had your share of playin'time.
'Çünkü orada görebildiğim kadarıyla bütün odada tek bir kadın.
'Cause as far as i can see there's only one woman in this whole room.
Görebildiğim kadarıyla senin bir sorunun yok.
As far as I can see, you've got no problem. I don't know.
Görebildiğim kadarıyla başka seçeneğimiz yok.
We've no choice, as far as I see.
Görebildiğim kadarıyla, adam çok korktuğu için şuurunu kaybedip delirmiş.
Now as far as I can see, the man was driven out of his senses by fright.
Şimdi, görebildiğim kadarıyla iki seçeneğin var, Barry.
Now, the way I see it, Barry, you got two choices.
Görebildiğim kadarıyla bu mahkeme sistemi... Shakespeare'in 4.Henry'de öne sürdüğü "tüm avukatları öldürün" sistemine benziyor.
I recognize this court system as the one that agreed with the line from Shakespeare, "Kill all the lawyers."
- Görebildiğim kadarıyla yok.
- None that I can see.
Buradan görebildiğim kadarıyla hiçbir bokun kontrolü sende değil.
From up here it doesn'tlook like you're in charge ofshit.
Ama görebildiğim kadarıyla ortada hiçbir suç yok.
But, there doesn't seem to be any crime at all, as far as I can see.
- Görebildiğim kadarıyla bir sürü taksi var.
- Plenty of cabs from what I could see.
Oldukça uzakta olmasına rağmen görebildiğim kadarıyla daha da yükseliyor.
Getting bigger as I'm watching, still miles out.
Görebildiğim kadarıyla, mantıklı bir insanın...
There is no effective proof, so far as I am concerned...
Görebildiğim kadarıyla, Büyükelçi'nin hiçbir şeyden korunmaya ihtiyacı yok.
From what I could see, the Ambassador doesn't need protection.
Görebildiğim kadarıyla, hayır.
Not under the circumstances. What happened to your head?
Fakat tren geçerken görebildiğim kadarıyla, kötü halde.
But what I've seen from the train looks bad.
Ben sadece trenden görebildiğim kadarıyla gördüm.
I've only seen it from the train.
Marlon'un başlıca aldığı notlar, anladığım kadarıyla, görebildiğim kadarıyla, motivasyon amaçlı şeylerdi.
Marlon's basic notes, as I understood them, as I just glanced at them, were all motivation things.
Benim görebildiğim kadarıyla, işinin en zor yanı her şeyi o küçük, ufacık etiketin üstüne yazması.
The only hard part of his whole job that I could see is typing everything onto that little, tiny label.
Görebildiğim kadarıyla kocaman bir kaya vardı. Boşluğun içinde kayboluyordu. Tıpkı...
And way over in the distance, as far as I could see, there was this enormous rock.
Görebildiğim kadarıyla, Atılgan iyi ellerde.
From what I can see, the Enterprise is in good hands.
Görebildiğim kadarıyla.
At least none that I can see.
Ne demek bu? Sizin "Asiller Almanağı" nızda Kont Foscatini'yi aradım. Görebildiğim kadarıyla öyle biri hiç var olmamış.
- I looked up Count Foscatini in your Almanach de Gotha, and there's no such title and never has been, as far as I could see.
Görebildiğim kadarıyla hiç bir doku hasarı yok, nörokimyasal dengesizlik yok, enfeksiyon yok, hiçbir şey yok.
I can see no tissue damage, no neurochemical imbalance, no infection, nothing.